21 Ocak 2013 Pazartesi

İbrahim Dedem

Yazın İstanbul'dan Almanya'ya gitmeden önce kendisine ve anneanneme iyi bakmasını söylediğimde "Bıktım artık, ölmüyorum da" demişti. Biraz da huysuzluğuna içim burkularak, öyle dememesini söylemiştim. Birkaç yıl öncesine kadar köy evindeki tamir işlerini bile yapabilen dedem göçtü bu dünyadan.

Çınar derler ya yaşlılar için hani, dedem tam bir çınardı işte. Yaşadığı zorlu hayatıyla, birikimiyle; zihninde bu zamana kadar taşıdığı türküleriyle; tertemiz traşı ve kaytan bıyıklarıyla; hünerli elleri, kocaman elleri, yorgun elleriyle, gülünce iyice çizgiye dönen gözleriyle. Tarihti benim dedem.

Aslan dedem gitti bu dünyadan. "Allah annemi babamı elden ayaktan düşürmesin" diyen annem cenaze için köye gideceği yolda "ben bu kadar içimin yanacağını bilemedim" dedi. "Ben böyle kötü olacağını bilemedim, babasızlığın bu kadar kötü olacağını bilemedim."

Bütün köyde bir tane insan kalmıyor kışın. Dedem orada yalnız sanki, sanki bir tek bütün köyde o var şimdi o bekliyor köyü tek başına, yalnız. Dedem iki gündür tam kırk sekiz saattir; iki metre karın, iki metre de toprağın altında. Dedeme dair her ayrıntı üzülme, akla gelen istisnasız her şey ağlama sebebi artık.

Hiç yorum yok: