31 Ekim 2012 Çarşamba

Öneri

Ağaoğlu'na öneri. An itibariyle Arabistan'da yapılması 63 ay sürecek olan bir kilometre yüksekliğinde olacak olan Kraliyet Kulesi henüz ortada yokken, dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifa gibi, tamamen self satisfaction amaçlı olarak, İstanbul'un en yüksek binasını yapsın yakın dönemde. Reklamını da çeksin, şu an dönmekte olan reklamda seslendirme yapan abimiz yine o iticilikte AAAAOOOLUU desin, o da reklamda yeni veciz sözler uydursun filan filan. 

Not olarak da resimleri tıklayıp büyük hallerine bakabilirsiniz ve ikinci not en alttaki Yüzüklerin Efendisi filmindeki Isengard, baya benziyor karıştırmış olabilirsiniz. Bilmekaçıncı not: İlk resim Kraliyet Kulesi bitince sıralamanın nasıl olacağını gösteriyor. İkinci resim de şu anki hali gösteriyor.





Gerçek Ronaldo

Bu arkadaştır. Tam adı Ronaldo Luís Nazário de Lima'dir. Wikipedia linki şudur.
 En alttaki videoda İbrahimoviç'in kendisine hayran hayran bakışları size çok şey anlatacaktır.



Türkçe

Bugün farkettim, ben cep telefonundan kısa mesaj yazarken de bağlaçları, soru eklerini vs ayrı yazan tam bir kamil olup çıkmışım. İyi mi kötü mü bilemedim şimdi. Ama biraz gereksiz sanki.

en iyisi ben gidip bi çay koyiim, yanındada püsküüt yerim.

Elmalı

Müzisyen olsam bu türküye deli gibi bir düzenleme yapıp liste başı olurum. Ama çok uzun kıta artı nakarattan oluşan üç tur yeter diye düşünüyorum. Türkü de güzel, güzel ablamızın yorumu da güzel. (Sözler de buradan)


(Nakarat)
Aman aman Elmalı
Yar seni nerde bulmalı
Bir elime geçersen
Sıkı sıkı sarmalı

Elmaya bak elmaya
Param yoktur almaya
Bileğimde can kalmadı
Nazlı yari sarmaya

NAKARAT

Su gelir daşa değer
Kirpikler kaşa değer
Merak etme sevdiğim
Bir gün baş başa değer

NAKARAT

Elmanın irisine
Daş attım birisine
Beni çoban yapsınlar
Kızların sürüsüne

NAKARAT

Cigaramın incesi
Gönlümün eğlencesi
Sarılalım yatalım
Bugün bayram gecesi

NAKARAT

Havuzu dolandırma
Suyunu bulandırma
Açma güzel sineni
Ağzımı sulandırma

NAKARAT

Bir cigara ver bana
Bak dumana dumana
Ne ben öldüm kurtuldum
Ne sen geldin imana

NAKARAT

30 Ekim 2012 Salı

Bob Ross

Helal sana Gugıl efendi. Sevgili Bob abimiz az kafamızı ütülemedi "Şurada bir ağaç görüyorum" vs diye. Yine de resim yapmayı seven, sevdiren bir adamdı. Mekanı cennet olsun. Bir de dublajını yapan ses sanatçımızın da hakkını vermek lazım tabi.

Farklı futbol

Seviyorum lan İngiltere'de oynanan futbolu. 4-0'dan 4-4'e gelip uzatmalara giden bir maç. Şu saatten sonra hangisi tur atlarsa atlasın ayrı bir maç olduğu kesin. Torrent'ten bulabilirim umarım.


29 Ekim 2012 Pazartesi

Öpmeye devam


Ama neyi? Birilerine hoş görünmeye çalışan basın çalışanları arasında bir numaraya oynarsın Salih bey abim. Gelgelelim aşinayız sana biz öncesinden, çoook öncelerinden. Hem bu blogda dah aönce bahsettiğimiz üzere, hem bahsetmediğim ama senin bir çok kereler aşağıdaki örnekteki gibi yaptığın üzere.
Kamil Güğüm - Şakirt Ötesi


27 Ekim 2012 Cumartesi

Z4

Beraber tatil yaptığımız arkadaşlarla birlikte, kaldığımız otelin önünde, denize hemen hemen sıfır bir noktada kahvaltı sonrası keyif çaylarımızı yudumlarken, otelin bir müşterisine ait olan beyaz BMW Z4 arabayı farkettik. Şöyle bir diyalog oluştu:
- Abi güzel araba heralde ikinci eli bile 200-250 bin lira vardır.
- İyi de bir arabaya bu kadar para gömülmemeli bence ya, gömüyorsan da böyle ortalıkta bırakma kar yağar yağmur yağar. Hem kim o kadar para veriyor ki.
- Bunu alan adamın aylık da yüz bin lira geliri vardır abi. Senin o kadar gelirin olsa almaz mısın bu arabadan?
- A.ına bile korum.

Sahibinden

Ev de olsa araba da olsa sahibinden almakta her zaman fayda vardır. Birşey olursa ararsın, ham danışmak hem maazallah hesap sormak için. Gelgelelim bu satın alınacak zımbırtının sahibi tam bir totoşsa ne yapılır?

Yoğun bir şekilde araba baktığım bir dönem oldu benim, birçok araba modeli arasında gezdim durdum. En son tahlilde de Toyota Auris hedef araba modeli oldu. O arada baktığım beğendiğim arabalardan biri de Renault Laguna'ydı ve özellikle bu kasasıydı. Neyse bir gün eve yürürken baktım satılık bir Laguna var, araba beyaz, camları filmli. Sonra ben arabaya bakarken sahibi olan kamil muhabbet açtı. Arabanın özelliklerini anlattı. 2010 model olduğunu, yüz bin kilometrede olduğunu, camlardaki filmlerin ruhsata işlenmiş olduğunu anlattı. Bunları anlatırken de "Arabayı sadece ben kullandım, filmleri ruhsata işlettim, şehir dışına da çıktım arabayla, sahibinden.com'a koyduk arabayı" vs diye geveledi. Arabanın fiyatını konuşmaya başlayınca da birden birinci çoğul şahısa bağlayarak "Araba için 54.000 lira istiyoruz" dedi. 2012'den itibaren Türkiye'de satılmayacak olup, Renault arabaları arasında yerini Latitude'e bırakacak olan, sıfırı zaten 60.000 lira olan bir araba için fazla olduğunu düşünüp geçersiz sınıfına attım anında arabayı. Ancak bomba son dakikada geldi. "Sana 52.000'e olur" Ben kimim lan, manyak mısın sen? Yoldan geçen bir adam, sdımı bilmeyi bırak konuşmaya başlayalı net bir dakika olmuş. Bomba bu da değil bu tanışıklık kurma çabası bir yana, merak ettiğimden Sahibinden.com sitesindeki ilanda arabanın zaten 52.000 liradan ilan verildiğini gördüm. Esas dumurumsal durum bu. Zaten 52.000'e ilan vermişsin, yoldan geçen adam sanki hemen sana "Tamam alıyorum" diyecekmiş gibi 54.000 çekiyorsun, sonra kendi yalanını kendin elime verince de, bana 52.000'e olur oluyor. Kamil ya. Ben söyliim sana, o araba 52.000'de etmez, film milm yapmışsın ama, anasını ağlatmışsın arabanın lavuk seni.

26 Ekim 2012 Cuma

Toppik

Geçen gün "Saçlarıma bu şekilde modelleyince kelliğim anlaşılmıyor" diyen sevgili müşterim Mehmet kardeşime. Gönül isterdiki o dev, kel kafanın içindeki beynin biraz çalışsın. Gelgelelim ben sana yine de bir iyilik yapaceyim. Bak senin için bulunmuş bir çözüm var. Zamanında tanıtımında Tanju Çolak filan da oynamıştı.
 


22 Ekim 2012 Pazartesi

Başlık


Oldukça uzun bir süre blog başlığında Kamil Güğüm - Anektod Adamı yazısının altına yazdığım mottoydu bu. Evet yanlış hayat doğru yaşanmaz. Değiştiremiyorsan birşeyleri, hayatını; önce kendini sorgula. Ya değiş, ya değiştir, ya da sus.

Bir ayrılık...

Neşet abi gideli oldu biraz, cemevi polemiğinin bile izi silindi. 
Ben de bu güzel eserlerini şimdi koyayım dedim buraya, olayın sıcaklığı geçsin istedim kendimce. 
Konserde ceketini çıkaracağı zaman seyircisinden izin isteyen adam: 
Senin terbiyende, senin sanatkarlığında insanlar çok yok ve kolay da yetişmiyor.
Alakasız bir işte çalışan, alakasız bir dünyada yaşayan bende bile etkin var.
Nur içinde yat, mekanın cennet olsun Neşet abim.



İdaal kadın

Habertürk gazetesinin web sitesinde, bizi keklemeye çalıştığı şu linkteki haberinde biz erkeklerin idealindeki kadının fotoshop ile yaratıldığını yazmışlar.

Evet, onun dudağını, bunun burnunu, şunun saçlarını almışlar; ve evet Photoshop değil Fotoshop diyorlar. Yine ve tabisiki de evet, her yıl yapılan bu haber yine bir zıçış örneği olmuş.

Nuts

Ağır kuruyemişli çikolatalar arasında senin gibisi gelmedi Nuts reyiz be. 
Bizim alamancıların yollarını gözlerdik sırf senin için. 
Dedeyi, neneyi, amcayı, dayıyı özlediğimizden değil.
Sırf Nuts kapabilmek için uçardık hoşgeldiniz ziyaretine. 
Hey gibi be, özlüyoruz seni Nuts reyiz.



21 Ekim 2012 Pazar

Antroyit

Yüzyıllardır Windows'un envai çeşidiyle uğraşmış bir şahıs olarak, son iki yıldır üzerinde Android çalışan küçük tabletimden sonra bir de üstüne Sony Xperia S alınca bu Android olayının kolaylıklarının getirdiği hazzı yaşamaktayım. Öyleki artık bilgisayara, laptopa bile Android kurasım var. İcat edenden, geliştirenden Allah razı olsun. Telefon bağımsız on numara bir olay olmuş. Umarım ilerde tekele dönüşüp bizi haraca bağlamaz illallah ettiğimiz Microsoft gibi.

Kilo vermek

Şu anki ivmeyle benden bir b.k olmayacağını kesin olarak anlamış bulunuyorum. Mangal yapıyorsun abi, on kanat, altı nagıt ve iki de but yiyorsun, öncesinde de iki tabak menemen.

Peki sen nasıl bir danasın Kamil, nasıl gidecek bu kilo? Daha önce ne güzel kararlar aldın, üç beş gün uyguladın kaldı öyle. Verdin mi tak diye veriyorsun kiloları, kendine gel yibina. Gazlı içeceklere, fest fuda, günlük çay kahveye, akşam yemeğine dikkat et artık. Hiç mi vicdan azabı duymuyorsun? Ma milleti Fakingım Sarayı'nda kahvaltıya göndermeyi biliyorsun, ee nasıl olacak sana ne demeli peki allahın kamili.

Kilo verme konusunda yarın milattır senin için. Seven böyle de sever, beğenen böyle de beğenir elbet; peşinden koşan sürüyle kız var, millet sıraya girmiş gözünün içine bakıyor ben de görüyorum; azıcık bir antremanla Spartaküs dizisinde oynarsın farkındayım; ama savunma mekanizması geliştirme artık öyle. (Burdan sonrası bağırarak söylenecektir.) Sen o kiloyu vereceksin kardeşim, sağlığın için ... kendin için ... süt için.

Gerek var mı

Gerek var mı cümlesi çok kullandığım bir kalıptır, sevgilimle karşıt görüşteyken, yeğenime birşey anlatırken, fitbol oynarken hep söylerim: "Abi niye çalım atıyorsun orda, ne gerek var." 

Sevgili Göksel'in de şu aşağıdaki kıyafetle arzı endam etmesine ne gerek var ki. Sen zaten son yaptığın albümle müzisyenliğini koymuşsun ortaya. Bestekarlığın, yorumun ortada. Müziğe dair herşey ortadayken memelerin de ortaya gelmesine ne gerek var sayın ablacım. Bu olaydan sonra Acıyor ve Uzaktan kliplerine tekrar baktım, birkaç göksel klibi videosu vs de izledim. bir dekolte sevdası durumları varmış sanki ama bu kendi çıtasını aşmış biraz.

Anlıyorum bu işin şov tarafı vs tamam da, bu kadarına gerek yok, zira senin ihtiyacın da yok.

Valdes


Sevgili Valdes,

Sana kaleci değil de başka birşey demek lazım sevgili kardeşim. Dün takımın 5-4 zar zor yeniyor, yediklerinin birinde bir hamle yap be abi. İkinci golde o top nasıl tutulmaz ya. Bir de kalkıp mal mal etrafa bakmıyor musun eyvah eyvah ya. Arkadaşının kendi kalesine gönderdiği top aşırtma gibi yaklaşıyor sana, aşırtma gelen topta sen dizlerine çöküyorsun, nasıl bir beygirsin lan sen. Katalan olmanın verdiği avantajla binyıllardır oturdun o kalede. Senin oynadığın yıllarda kalede sen değil de Casillas olsaydı emin ol ki Barcelona alamadığı diğer kupaların da tamamını alırdı. Seni değil Barça'da Batman PetrolSpor'un paf takımına bile almam inan ki.

Karşılıklı oynasanız eline verecek olan objektif abin;
Kamil

20 Ekim 2012 Cumartesi

Tepki

BURSA KAPALI CEZAEVİNE HOŞGELDİNİZ EMEK HIRSIZLARI

İnsan bu pankarta bakınca berabere bitmesini bile Bursapor adına olumsuz bir şey olarak kabul edebiliyor ve büyük ihtimalle kulüp bununla ilgili güzel bir ceza alacaktır. Ama ne olursa olsun şike olaylarıyla alakalı olarak Fenerbahçe kulübüne bu şike lekesini süren insanlara verilen en sert mesajlardan biri oldu bu. Şikeyi yaptığı belgelenen ve bununla ilgili hüküm giyen adam hala ahlak dersi veriyor ya Türkiye'de izlediğimiz en ahlaklı fitbolcülerinden birini oturma şekliyle eleştirerek, bu da güzel ülkemize has tuhaflıklardan olsa gerek.

Not: tıklayıp pankartı daha net görebilirsiniz.


Kezbansipor

20 durak boyunca mal mal arkadaşlarının düğünü hakkında konuşan ve bindikten sonra hafif arkalarında kalan biri kucağında iki çocuklu ablaya yer vermemek için oturuşlarını değiştiren iki gerizekalı. Benimle aynı durakta binip aynı tramvaya doğru koşuşturdunuz. Allahıma bin şükür ki yetişemediniz. sizin gibi kezbanlardan nefret ediyorum. Oturduğunuz duraklar boyunca sanki bir hırrım konuşuyormuş gibi bir de rahatınızı bozmuyorsunuz. Ballandıra ballandıra anlattığınız düğün maceraları size nasip olmaz inşallah. İnşallah evde kalırsınız Fakingım Palas'ın daimi müdavimleri sizi.

Açık Mektup

Sevgili Paul McCartney;

Dışardan bakıldığında ilk izlenim olarak objektif bakmaya çalışıldığında çok kendini beğenmiş ve ukala bir imaj çiziyorsun sevgili abim. O kalkık kaşlarınla, şarkı söylerken ki tavrınla tam bir kılsın. "Evrene Karşı" oturmayı çok seven güzel insan, John Lennon erken ölmeseydi o Beatles'ın ekmeğini tek başına nah yerdin sen. Sana tavsiyem sayın abim, öyle bir hır yapıyormuş gibi kaşını maşını kaldırma, havalara girme, akıllı ol ve her sabah yaptığın gibi Fakingım Sarayı'nda kahvaltı etmeye devam et.

Seni çok seven objektif kardeşin
Kamil

Yazık


Bugün bu çamaşır makinesine benzeyen dehşetcengiz arabayı kullandım, Tam 25 metre gittikten sonra attığım turu yeterli buldum ve arabadan indim. Neden, çünkü acıdım abi arabaya, benden hafif, benden kısa zavallı. Gerçekten de bir çamaşır makinesinden birazcık büyük. Kaza yaparsanız direkt ölüyorsunuz.

19 Ekim 2012 Cuma

Uçtu da noldu

Geçen bir müşterideki muhabbette lafı geçince, 39.000 metro yükseklikten dünyaya atlayan adamı konuşmaya başladık. Bütün iş hayatını aynı koltukta geçiren 1.75 boyunda ve net yüz elli altı kilo olan, Sedat adındaki peltek bir arkadaşım şöyle dedi:

"Aman be abi, atladı da noldu sanki, sırf reklam"

Şimdi sevgili Sedat biraderim. Herşeyden önce o altındaki koltuğa acıyorum bunu bil. Gün içinde sana 10-15 teknik sorun telefonu geliyor diye bu kadar triballere girmene gerek yok. Bok atacaksın madem git kendi dengine at sevgili sığıroviç. Senin koluna da Born To Sit yazalım ne dersin? Ben biliyorum "Aman be abi ne uğraşıcam" dersin.

18 Ekim 2012 Perşembe

Kapalı

Bugün bir kolejde toplantım oldu. Çıkarken okulun bahçe kapısındaki güvenlikten kimliğimi aldım. Arabaya atlayıp gideyim derken resimdekinin aynısı Honda cipte oturmakta olan başı kapalı bir abla gördüm. Arabanın içinden atarlı bir şekilde kendisine "Hanımefendi okulun bahçesinde servisler var görüyorsunuz, bu saatte araba almıyoruz içeriye, bakın başka araba var mı, lütfen yardımcı olun bize" diyen güvenliğe "Kes sesini be, sen bana yardımcı olmuyorsun" dedi. Sonra ben kimliğimi alıp da kendi arabama yürürken, cepten konuştuğu kişiye -güvenlik yanından uzaklaşmıştı o arada- "Ara Cevdet'i, söyle kapıdalarmış aldırsın bizi, siktiğimin güvenliği almıyor bizi" deyiverdi. Geri dönüp güvenliğe cep numaramı bıraktım ve hanımefendinin kendilerini yöneticilerine şikayet etmesi gibi birşey yapması halinde beni arattırmalarını, kendisinin küfür ettiğini duyduğumu söyledim. Güvenlik abiler çok teşekkür etti ama yaşça en büyük olan bıyıklı abinin son sözleri biraz manidar oldu: "Çok sağol oğlum, bunlar sürüsüyle var burda, ama en azından birinden kurtulduk"

Dünya Küçük

Evet ama ördekler için. Gerçekten de sadece üniversitedeki su balesi kulübünden 2-3 kişinin anlayabileceği şu espriyi yaptıktan sonra konuya girelim.

Bir ara aynı iş yerinde çalıştığımız ve net bir şekilde beyinsiz olan bir arkadaş dün bir distribütör firmada karşıma çıktı. Ucuz iş gücü tamam anlıyorum da kimseye sormadan yedeğini almadan kritik bilgisayarları bile formatlayabilen bir adama bir ürün nasıl emanet edilir tuhaf. hoş üründe de bir numara yok, kullanıcı bilgisayarları ve ana bilgisayarlar için iki versiyonu var zaten de ben yine de emanet etmezdim, zira deli gibi satan bir ürün bu.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Metamorfoz

Radikal'in web sitesinde bugün gördüğüm bir resim. Cüneyt Özdemir'miş güya. Nolmuş lan bu adama böyle? Ezel dizisine döndü ortalık. Kaşlar mı kalınlaşmış, gözlerin etrafından estetik mi olmuş, mahvolmuş lan adam. Radikal'deki dönen reklam ve Cüneyt'in normaldeki halleri aşağıda.



Dedikodu

Daha önce bloga yazdığım bir yazıda şirketteki dedikoducu bir yavşağa nasıl çaktığımdan bahsetmiştim. Gün geçmiyor ki insanlar yeni yeni orospu çocukluklarına girişmesin. Hoş geçen seferki gibi çakmadım, bu sefer bu arkadaş işinden oldu benim sayemde. Ekmeğine mani mi oldum, hayır. Böyle şerefsizliklerle kazanılan ekmeğe başka bir sıfat bulmak gerekir kanaatindeyim.

Çevresindeki herkes hakkında, istisnasız her şeyi söyleyebilmeyi kendinde hak gören; Bağcılar hattında çalışan bir minibüs şoförünün yıllar önce ağzımı açık bırakan "annesinin doğurmadığı sıçtığı insan" betimlemesini üzerine cuk oturacak şekilde giyen; 3-4 kişilik ortamda da 500 kişilik şirkette de bu huyunu bırakamayan; şerefsiz, adi ve bir o kadar da kancık insanlar.

Dedikodu yapmayı yaşam biçimi haline getirmiş olan siz sevgili orospu çocukları. Sizin geçmişinizi ayrı s.keyim, size inanıp sizi dinleyen malların beyinlerini de ayrı s.keyim.

Elinde tivit


Öldüm lan gülmekten. Hakkınızda ölüm fetvası verilebilir ama, bilginiz olsun.

16 Ekim 2012 Salı

Fakyu

Yazının anafikri: Resmin büyük hali çok güzel tıklayın görün.

Yazı: Toplu taşıma araçlarından, özellikle de metrobüsten iner inmez; o araçtan onlarca insanın olduğu kalabalıkta sanki hıre her varmış gibi hemen sigarasına dadanan, dumanını püfür püfür diğer insanlara üfleyen, kendi keyfi için diğer insanların zehirlenmesini zerre iplemeyen kamil sürüsü. Bu fakyu sizlere gelsin sevgili dostlarım.

Yaguşuhlu

"...evine girmek üzereyken yakaladığımız yakışıklı oyuncu, 'yine mi siz ulan yibinalar dedi." diye zırt pırt sağda solda bahsediliyor bu arkadaş için. Ama bu güzide kardeşim yakışıklı değil be kardeşim. Bizim Zeytinburnu bunlarla dolu ciddi diyorum.

Bir de bu kamil de yakışıklı etiketini öyle özümsemiş ki poz verdiği anda kafa hafif öne eğilip gözler bu edaya bürünüyor. Ya bırak Allahını seversen kardöşamps yaa.

Bu arkadaşımızın yakışıklılığı konusunda bu yazıyı yazmadan önce 3 farklı bayandan görüş aldım, hepsi de benimle aynı görüşteydi. Kıskanmış olmayasın diyen arkadaşlara da, yakışıklı dediğiniz adamın nasıl olacağını da aşağıdagösterelim.



15 Ekim 2012 Pazartesi

Limon

Bir kopi-peyst ettiğim sağlık haberi daha. Bunu feyste gördüm. Okuyalım, bilinçlenelim ve limona dalalım efenim. En yakın zamanda limonata ve limon reçeli yapımını da çalıp yapıştıracağım buraya. Yaparım diye tarifini çalıp buraya yapıştırdığım künefeyi yaptıktan sonra ama.

Dondurulmuş limonun şaşırtıcı faydası. Bunların tamamı donmuş limondadır. Restoranlardaki çoğu bilinçli tüketiciler limonun tamamını kullanır veya tüketirler, hiç bir kısmını ziyan etmezler.


Ziyan etmeden limonun tamamını nasıl kullanırsınız?

Basit... Limonu (yıkayıp) buz dolabınızın buzluk bölümüne koyuyorsunuz. Donduktan sonra mutfak rendesini alıp limonun tamamını rendeleyebilirsiniz. Soymanız falan gerekmiyor. Rendelenmişini yemeklerinizin üzerine serpebilir, sebze salatasına, dondurmaya, çorbaya, makarnaya, makarna sosuna, suşiye, balık porsiyonlarına katabilirsiniz.

Yemeklerin tamamı, daha önce hiç tatmadığınız mükemmel bir lezzet kazanacaktır. Büyük olasılıkla, limon denince sadece limon suyu ve vitamin C aklınıza gelir. Sadece bu kadar olduğunu düşünürsünüz. Artık limonun gizemlerini öğrenince onu kupada içeceğiniz hazır çorbalarınıza bile katabileceksiniz.

Limonun tamamını kullanmanın, bir kısmını ziyan etmeyip yemeklerinize yeni bir lezzet katması dışında asıl avantajı nedir?

Rendelenmiş limonunuz, limonun sadece suyunda bulunandan 5 veya 10 kat daha fazla vitamin içerir. Ve evet, şimdiye kadar bunu kaybediyordunuz. Ama bundan sonra, tüm limonu dondurmak gibi basit bir işlem sonrasında, onu rendeleyip yemeklerinizin üzerine serperek tüm besleyici özelliklerini kullanıyor olacak, yani daha sağlıklı besleniyor olacaksınız. Ayrıca rendelenmiş limonun dinçleştirici ve vücuttaki toksinleri giderici etkisinden yararlanacaksınız.

İşte bunun için limonunuzu buzluğa koyun, donsun ve her gün yemeklerinizin üzerine rendeleyin. Böylece, yiyecek ve içeceklerinizi daha leziz hale getirip daha sağlıklı ve uzun yaşamın anahtarını kullanıyor olun! İşte limonun gizemi budur! Geç bile olsa başlayın, HİÇ olmamasından İYİDİR! Limonun sürpriz yararlarından faydalanın!

Limon (Citrus) kanser hücrelerini öldüren mucizevi bir üründür. Kemoterapiden çok daha tesirlidir. Bunu nereden mi biliyoruz? Çünkü kendilerine yüksek kârlar sağlayacağını bildikleri için limon özütünün sentetik versiyonlarını üretmeye uğraşan laboratuvarlar var. 

İhtiyaç duyacağını düşündüğünüz dostlarınıza, limonun hastalık önleyici etkisi olduğunu duyurarak yardımcı olabilirsiniz. Tadı hoştur ve kemo-terapinin korkunç etkilerini göstermez. Kemo-terapi ilaçları üretiminden fayda sağlayan multi-milyoner büyük şirketlerin çıkarlarını riske atmamak adına bu gizemin özenle saklı tutulduğu sürece ne kadar insanın öleceği bilinmez.

Bilindiği üzere, iki çeşit limon ağacı vardır. Limon ve misket limonu. (konu olan limondur, diğeri değil). Limon meyvesini farklı şekillerde tüketebilirsiniz. Pulpa'sı yenebilir. Sıkılarak suyu çıkarılabilir. Limonlu içecekler yapılabilir, dondurma vs.. Limonun birçok vasfı sayılabilir ama en ilginci URLAR, YUMRULAR, KİSTLER, TÜMÖRLER üzerindeki etkisidir.

Bu bitkinin her tür kansere iyileştirici etkisi kanıtlanmıştır. Bazıları onun her tür kanserin tedavisinde faydalı olduğunu söyler. Ayrıca geniş spektrumlu anti-bakteriyel olarak iltihaplara / enfeksiyonlara ve mantara karşı kullanılır. Dahili parazit ve bağırsak kurtlarına karşı etkindir. Çok yüksek tansiyona karşı kan basıncını düzene sokar. Anti-depresandır. Strese ve asabi bozukluklara karşı iyi gelir.

Bu bilginin kaynağı ise çok etkileyicidir: Dünyanın en büyük ilaç üreticisi firmalarından biridir. Bu firmanın beyanına göre 1970'den beri 20'nin üzerinde yapılan laboratuvar testlerinde limon ekstrelerinin uygulanmasıyla; içlerinde kolon / kalın bağırsak, meme, prostat, akciğer ve pankreas da olmak üzere 12 kanser tipinde başarılı sonuçlar alınmıştır.

Limon ağacından elde edilen bileşiklerin, bütün dünyada kemo-terapide kullanılan Adiamycin ürününden 10 000 kat daha iyi olduğu saptanmış, kanser hücrelerinin gelişmesini yavaşlattığı gözlemlenmiştir. Daha da şaşırtıcı gözlem şudur ki: Limon özü kötü huylu kanser hücrelerini tahrip ederken sağlıklı hücrelere hiç zarar vermemektedir.

Güven bana...

...ben bir mühendisim" adındaki feysbuk gurubunda paylaşılmış bazı resimler. Hepsi mükemmel tespitler ve insanın işini severek yapması konusunda süper moral motivasyon sağlayan resimler. En alttaki duble komik, normal resimlere yazı ekleyerek yapılan yeni nesil monteler arasında güzide bir parça olarak yerini alır.




Yazdığım kod çalışmıyor, neden bilmiyorum.
Kodum çalıştı, neden bilmiyorum.

Karikatür

Bobiler






Harbiden de ayrı, apayrı adamlar bunlar ya. On numara eklentiler yapmaya devam ediyorlar, basit ama gayet komik.


Gereksiz

İslam hoşgörü dinidir şiarını her gün baltalıyor klavye cengaverleri. Evrim diye bir teori var ortada, sana mantıklı gelir gelmez, ispatlanmış bir şey yok zaten ortada net olarak. Köpek dişleri 10 santimetre olan ve DNA'sı insanla aynı olan bir fosil bulunmadı henüz. 

Buna rağmen aşağıdaki gibi götünden uydurduğun zırvalıkları paylaşarak, "yalanla", dinini yücelttiğini mi sanıyorsun canım kardeşim ya. Hayatını Allah'ı inkara adayan diyor bir de. Yapma canım kardeşim yapma bunu. Senin gibi dinini seven güzel kardeşlerimiz yüzünden bağnaz etiketi yiyor tüm İslam alemi, haberiniz yok.

Darwin'in gerçek mezarı da aşağıda görülebilir.