29 Şubat 2012 Çarşamba

Maşallah

Abi sen, harbiden saygı duyulacak bir adamsın. (Resmi büyütmek için tıklayın.)

Reflü

Bir reflü hastası olarak, bu yazı en çok bana özel sevgili dostlar. Bazen azıyor benimki ne yersem yiyeyim yanma oluyor, bazen de sakinliyor en fena kızartmayı bile yesem hiçbir sıkıntım olmuyor. Ama uzun süre aşağıdaki yönlendrimeleri uygulayarak hastalığı kökten bitirmek gerek, ben de bunu tam yapamıyorum sanırım.


REFLÜ HIZLA ARTIYOR - Dilara Koçak

Her geçen gün ‘özafagus reflüsü’ne yakalananların sayısı artıyor. Kilolu birey sayısındaki yükseliş, hareketsiz yaşam ve kötü beslenme alışkan-lıkları, mevcut durumu daha da kötüleştiriyor

Reflü sözcüğü, ‘geriye kaçma’ halini ifade ediyor. Sağlıklı bir mide ve sindirim sisteminiz varsa yediğiniz yiyeceklerle içecekler mideye indikten sonra tekrar yukarı ağıza doğru geri gelmez. Ancak yemek borusunun altındaki kapakta çalışma bozukluğu varsa işte o zaman sorun başlar. Geceleri yatarken öksürük krizleri yaşayıp sırtınızda ve göğsünüzde, uyanınca boğazınızda yanma varsa, ağzınıza acı su tadı geliyorsa, ses kısıklığı gibi yakınmalarınız varsa reflüye yakalanmış olabilrsiniz.

En basit ifadesiyle özefagus reflüsü; yemek yendikten sonra yiyeceklerin mideden yemek borusuna ve ağıza geri gelmesine deniyor. Özellikle yemek borusunun altındaki mide geçişinde bulunan kapının çalışma bozukluğundan kaynaklanıyor. Buna ek olarak midenin boşalımının iyi olmaması veya mide çıkışında, boşalmayı engelleyecek bir daralma olması da reflüye yol açıyor.

Bu arada stres faktörünün de bu sorunun gelişiminde oldukça etkili olduğu biliniyor. Araştırmacılar yoğun stres halinde salgılanan stres hormonlarının yemek borusu alt kısmındaki kapak yapısını bozup gevşettiğini ve bu durumun da reflü süreçlerini tetiklediğini düşünüyor.

Reflünün tedavisinde asıl hedef ‘yaşam tarzı değişikliği’nin sağlanabilmesi olmalıdır.  Genel olarak doğru yemek seçimi, uyku düzeni ve uygun yaşam  şekliyle sorunlar çözülebiliyor ancak, reflünün durumuna göre ilaç tedavisi, endoskopi tedavisi veya cerrahi müdahalede uygulanabilmektedir.

ŞİKAYETİ OLANLARA ÖNERİLER

* Yemekleri az az, sık sık olacak şekilde tüketin. Midede doluluk duygusu oluşturulmamalı.
* Yavaş yiyin ve çiğneyin. Yemek-lerden sonra en az 2-3 saat boyunca uzanmayın, yatmayın.
* Karında basıncı artıran sıkı kemer, çamaşır kullanmayın, dar kemerler ya da beli daraltıcı korseyle benzeri giysilerden kaçının.
* Yatağın başucunu 15 cm. kadar yukarı kaldırabilir ya da özel yastıklar kullanılabilirsiniz.
* Sıvıları öğün aralarında almanız daha doğru olur yemekte aşırı sıvı tercih etmeyin.
* İlaçlarınızı yeterli suyla, tercihen dik pozisyonda alın.
* Çok sıcak ve soğuk besinler tüketmemeye çalışın, meyveleri oda sıcaklığında bulundurun
* Alkol ve sigara kullanmayın.
* Boğazda bir kaşıntı hissedildiğinde bunu temizlemeye çalışmak yerine su tüketerek geçmesini sağlayın.
* Kilo sorunuz varsa mutlaka bir diyetisyen yardımıyla uygun ve sağlıklı kilo vermeye çalışın.

TÜKETİLMESİ ÖNERİLMEYEN GIDALAR
* Kızartma ve kavurma yöntemiyle pişirilmiş besinler.
* Yağ içeriği sebebiyle sakatatlar, pastırma, sucuk, sosis gibi şarküteri ürünleri.
* Aşırı yağlı ve şekerli besinler.
* Kereviz, lahana, karnabahar, brokoli gibi gaz yapabilecek sebzeler.
* Portakal, mandalina, greyfurt, gibi asitli meyveler.
* Gaz yapması sebebiyle kurubaklagiller.
* Soğan ve sarımsaklı ağır soslar.
* Asitli içecekler ve çikolata.
* Acılı baharatlar, turşu, sarımsak, limon tuzu.
* Kafein içeren tüm besinler, koyu çay.
* Yağda kızarmış yumurta.
* Yüksek yağ içeriği olan peynirler.

28 Şubat 2012 Salı

Mobile users

Süper bir tanıtım. Iphone, Android ve Blackberry kullananların normal halleri, kendilerini nasıl gördükleri ve üç ile dördüncü sırada da diğer kullanıcıların onları nasıl gördükleri.

Milletin içinde


Genel olarak konuşmak gerekirse Şafak Sezer'e pek gülmüyorum ben. Türk Malı dizisindeki gibi bir tipleme yapmak üzerine neredeyse hiç derdi yok çünkü. Vodafone reklamındaki haliyle, Kutsal Damacana Kolpaçino filmleri arasındaki halleri arasında çok fark da yok. Aynı şeyleri yapıyor aynı tartımda konuşuyor. Bu videoda da ilk kısım aynı Şafak Sezer, ama videonun ilerleyen kısımlarındaki halleri ve siniri çok doğal her izlediğimde baya gülüyorum. Paylaşayım istedim.

25 Şubat 2012 Cumartesi

Bergen


İki adet albüm kapağı var. Aynı kişinin aynı albimüne ait ama üzerinde kullanılmış fotoğraflar farklı.

Yanda görmüş olduğunuz benim internette ilk gördüğüm albüm kapağı ve her ne kadar on numara bir çalışma olsa da; Bergen ablamızın bir gözü kezzapla kör olduktan sonra yapacağı bir albümde bu kadar genç olması imkansız olduğundan dolayı ufak bir Gügel Sörç aktivitesinden sonra kapağın orjinaline ulaşabildim.

Bu çalışmayı yapan arkadaşa da teşekkür etmek lazım açıkçası.
İsim güzel, sesi de güzel, Bergen ablamız zaten güzel. Ama bahtı da güzel olaymış keşke. Aşağıya bir şarkısını kopyalıyorum.

İki yıl önce evimizin karşısına her haftasonu orgunu kurup, şarkılar söyleyip, bağış toplayan görme özürlü bir abiden dinlemiştim. Güzel de söylemişti abim. Bir de Bergen'den dinleyelim dostlar.

Arabesk güzeldir.

Dede

Geçen ablam yeğenim için dedemize

"Bize saat olarak uygun değil dedecim ya, Ahmet'in veli toplantısına gidebilir misin" diye sorduğunda;

"O gün de sporum vardı ama neyse artık, gideceğiz torunumuz için" cevabını verip mırın kırın eden dedeciğim:

Beni komplekse sokmandan bıktım artık. Yaşıtların artık namaz niyaz, Allaha yakın olan işler yaparken, sen, biz komplekse girelim diye her bir memeni kafam kadar yapmakla meşgulsün.

Böyle dede mi olur lan kaaamil.

(Geyik muhabbeti çevirdik ama, şaka maka amcaya helal olsun.)

22 Şubat 2012 Çarşamba

Gereksiz Hizmetler

Bir Pazar akşamı saat 21:00 sularında E5 karayolunda Zincirlikuyu'dan Cevizlibağ istikametine gidiyorsunuz. En sol şeritte ortalama hızınız 100 kilometre, sonra trafik sıkışıyor 3-4 dakika. Hemen ilerde farkediyorsunuz ki, bir adet yol süpürme aracı en sol şeriti süpürmekte. Abi, yol orası süpürsen nolur. Süpürdüğün yerin hemen yanı ağaçlık zaten, aynen gelecek ordan iki dakkada. Trafiği tıkamanın binlerce insanın 3-4 dakikasını çalmanın ne alemi var.

Duman

Leziz şarkı.

Kim Ezik

Yıllardır, aynı tantanayı yapıyorsun. Yıllardır dediğim son yıllarda Aziz başkan parayı saçarak kulübü bir yerlere taşımaya çalıştığından beri. "Biz bize yeteriz, Biz en büyüğüz, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Biz tek siz 17'niz vs vs" geyikleriyle kendine sıfat yüklemeleri yapıyorsun. (Gerçi ebenle tanıştırıldığın 14 Mayıs gibi facialardan sonra ana rahmine döner gibi İslamÇupi'nin malum sloganına dönüyorsun da o ayrı.) Sonra da senin şike yapıp yapmadığın konuşulurken Galatasaray'ın Sturm Graz maçından dem vurulmasını savunuyorsun.

Mal mısın oğlum sen? Cidden soruyorum yahu. Malsan eyvallah, ama değilsen niye mal gibi davranıyorusun? Hani sen ayrıydın apayrıydın, kulüpler üstüydün, cumhuriyettin. Anlatsana kendini, şike yapmadığını. 7 Kasım 2000 yılındaki maçta şike olduğunu söyleyecek kadar malsın eyvallah da, o zaman 16 Mayıs 2010 yılında oynanan Fenerbahçe - Trabzonspor maçının da aynen şike olarak kabul etmen gerektiğini göremeyecek kadar kör müsün peki? Ne yazıkki körsün be kardeşim.

(Her gönderiye bir foto ekleme geleneğimizi sürdürelim ve bahsi geçen maçın olduğu dönemde Sturm Graz'da sağ-sol, defans-ortasaha-forvet farketmeden, kale hariç heryerde oynayabilen Markus Schopp'un resmini koyalım.)

Oskar

2007yılındaki Oscar töreni için yukarıdaki afiş yapılmış, üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz. O yıl aday olan filmlerden birsürü akılda kalan repliği yazmışlar arka plana. Kalıcı bir çalışma olmuş, bu yıl da yapsalar ya.

21 Şubat 2012 Salı

Kötü çeviri

Kötü çeviri Bağdat'tan dönermiş diye boşuna dememiş Zekeriya Beyaz. İnternetten download edilen filmleri veya doğrudan film/dizi izleme sitelerinden birşeyler izlerken; materyallerin alt yazılarının olması büyük nimet. Arada sırada böyle hatalar olmasını doğal karşılamak gerekir zannımca.

Bilgilendirme

"Beyninizin 10 freni

l-Korku; Düşüncelerimizi felce uğratır. Mantıklı ve zekice davranmalı. Kesin olarak neden korktuğumuzu bulmalıyız.

2-Stres: Fazla yüklenme anlamına gelir. Günlük hayatta devamlı karşımıza çıkan bir durumdur. Görev dağıtmayı veya reddetmeyi öğrenin.

3-Telâş: Yeteri kadar zaman olmadığını düşünüyorsanız, birinci derecede önemliyle ikinci derecede önemli ayırımını yapın.

4-Kurallar: Düşünce yasaklarına yol açan İlkelerinizi kontrol edin.

5-Rutin olmak: Zamanla bezginlik oluşturur. Frenleyici düşüncelerden uzak durun. Değişime açık olun.

6-Dikkat eksikliği: Üreticilik için dikkat şart. Sizi rahatsız eden şeyi bulun ve ortadan kaldırın.

7-Zaman baskısı: Uygun ritmi bulun. Uzun vadede düşünebilenler kısa vadede harekete geçerler.

8-Şüphe: Kendinize karşı olumlu olun. Böylece üretim potansiyelinizi tam kullanabilirsiniz.

9-İsteksizlik: Yaptığınız şeyden hoşlanmıyorsanız, sevebileceğiniz yeni hedefler arayın.

10-Değerlendirme: Günlük hayatta mümkün olduğu kadar çabuk karar vermek gerekir.


Fakat böyle çabuk kararlar olgunlaşmamış güzel fikirlerin atlanmasına sebep olur. “Delice” fikirlerden hayat kurtaran sonuçlar çıkarılabilir. Onun için hemen atmayın."

FEYSTEN ALINTIDIR. Zaafiyet geçirdiğim şu dönemlerimde burda bulunsun istedim.

20 Şubat 2012 Pazartesi

Mrs. Nobrain

Ufak bir şahsi işini (elimde olmadan) halledemedim diye, misilleme olarak beni destek için düzenli olarak firmaya gelen elemana şikayet eden ve hatta "patronlara söylesene" gibilerinden tümceler üretebilen artniyetli, mal ve bir o kadar da dallama insan, bir hanım zerafetini asla taşımayan, lavuk teyze! Bugün hatalı olduğun bir konuda, hatanı kibarca anlatabileceğim halde, bile isteye göt ettim seni. Devamı gelecek, ağzına sıçıcam senin.

Bazı kötü huylar var ki, insana yakışmıyor ama hele bayana hiç yakışmıyor. Bu abla da aynen o hesap.

17 Şubat 2012 Cuma

Alex De Souza

Eşinin alışveriş yapmasını beklerken; elinde poşetle, koltuğunun altında eşinin montuyla böyle oturup bekleyen mütevazilikteki bir fitbolcüye sonsuz saygı duyduğumu belirtmek istiyorum.

16 Şubat 2012 Perşembe

Cengiz Özkan

Cengiz Özkan - Kadifeden Kesesi
Düzenlemesiyle, sayın Cengiz abimizin yorumuyla on numara bir türkü.

15 Şubat 2012 Çarşamba

İlan

Gazeteler arasında internet sitesi en çok ziyaret edilenin anasayfasında ana banner kısmına ilan veriyorsun. Bir gün boyunca duruyor orda, bu büyük bir reklam yatırımı. Amma ve lakin koyacağın resim bu mu olmalı sayın abim? Manken kardeşimiz öyle bir durmuş ki.Kasılmaktan bir hal olmuş. Bacakların, kolların duruşu; düşersin lan öyle kaaamil. Sonra gözlüğü tutuş, surattaki sert ifade filan; sanırsın çanta da evrak veya laptop değil de tabanca var danasını soteyim.

13 Şubat 2012 Pazartesi

Beygir

At zaten asil hayvandır da aşağıdakinde nasıl ayrı bir asalet var yahu. Türki cumhuriyetlerde yetişen bir atmış, nesli tükenmek üzereymiş vs vs. Bir arkadaşımın "saç boyası" teorisini komik buldum birazcık; zira birkaç yüz kilo saç boyası gerekir herhalde bu arkadaş için. Ben binmeyi bırak, bilakis arabayla gezdiririm bu hayvanı.

10 Şubat 2012 Cuma

Naptın abi kendine

Bu ne hal lan Makulay. Taaa küçükten abimle gittiğimiz sinemada Evde Tek Başına 1 filmini seyretmiştim bu kamilin. Ama tipe bak ne hale gelmiş eleman ya. Yıldızların genel sorunlarından biri bu zaten. Orta yaşlarda yıldız olmuşsan, yaşlanınca hakkında "Ulen herif neymiş, nolmuş be" yorumları yapılıyor, gazetelerin web sitelerinde galeri yapılıyorsun; ya da çocukken yıldız olduysan büyüyünce herşeyin batıyor. Macaulay Culkin de sokak ayyaşlarına dönmüş gibi geldi bana.

9 Şubat 2012 Perşembe

Fobi

Ulan allah belanızı vermesin. Gördüm korktum lan, görmeyle korktum. Allah kahretmesin sizi hayvan herifler. Olmaz olsun böyle mimari.

Mal şarkılar


Lan sen ne mal adamsın oğlum, Kadın gitmiş kendi hayatını kurmuş. Bir kızı bir oğlu olmuş -ki varın şarkıda hitap eden kamil şutlanalı ne kadar olmuş siz hesap edin- sen hala beni unutmuş diyorsun. Mal müdürü onun için mutlu olman lazım kaamil. Bir de üst üste yükselerek söylediği yer var ya; böyle inanmıyormuş gibi söylüyor "Bir kızı bir oğlu varmış kendi hayatına dalmış" diye. Gülesim geliyor artık lan. Şarkı da tekerleme gibi söyleyip eşlik edesi geliyor insanın ya.

Duydum ellere varmış çoktan.
Yerimi eller almışçok boktan.
Bense göttümü salmış yoktan.
Yüreğimi afakan basmışçok boktan.

Bi kızı bi oğlu varmış. (Yüksekten sorar gibi söylüyor ya, "eee ne olmuş" demek lazım)
(Bir kademe daha yükseliyor)Kendi hayatına dalmış. ("eeeeeee? Ağla bari itoluit")
En acısı da beni hatırlamamış.
Unutmuş çoktan. ("İyiki unutmuş abi, malın tekiymişsin sen")

Ne demek lazım

Allah denk getirmesin de olur da birgün bu adamla denk gelirseniz, ne dersiniz yüzüne karşı ne yaparsınız? Ya da ne demek ne yapmak lazım abi. Ne söylersek anlar bu adam yediği naneyi. Bir insan durması gereken yeri bu kadar mı bilmez arkadaş aklım almıyor. İşin şiddet kısmı hep aynı, bir de haberde demiyor mu "tartıştığı bedensel engelli eşi Ş.O.yu" diye iyice fıttırıyorum arkadaş ya. Nasıl bir insansın abi sen. Senden yarım metre uzun bir adam seni bıkmadan usanmadan saatlerce dövse, ne kadar kemiklerin varsa kırsa ne güzel olur bir bilebilsen.

Haberin Milliyet Linki

TECAVÜZ DE ETMİŞ

Çocuklarının gözü önünde kocası tarafından dövülüp işkence yapılan bedensel engelli kadına, tecavüz edildiği de ortaya çıktı

ADAPAZARI’nda tartıştığı bedensel engelli eşi Ş.O.’yu (30) keser sapıyla dövüp, üzerine kaynar su dökerek haşladığı suçlamasıyla tutuklanan Keramettin O.’nun (33), 13 yıllık eşine tecavüz ettiği de öne sürüldü.

Kaynar suyla 4 gün işkence Çocuklarının gözleri önünde eşi tarafından işkenceye uğrayan Ş.O., “Beni hastaneye götürmeyerek 4 gün boyunca evde tuttu. Komşularım şüphelenmeye başlayınca jandarmaya gitmek zorunda kaldı.

Ama onlara da ‘Saldırdılar’ diye yalan söylemiş” dedi. Ş.O.’nun ifadesinde, Keramettin O.’nun evde işkence yaptığı 4 gün içinde yaralı ve yanık halde iken kendisine tecavüz de ettiğini söylediği öğrenildi. Yakınlarına, eşinden boşanmak için dava açacağını söyleyen, vücudunda yanık oluşan ve kafasına aldığı darbelerin ardından ameliyat edilen talihsiz kadın İstanbul’a sevk edildi. Koca Keramettin O. ise cezaevine gönderildi.

8 Şubat 2012 Çarşamba

Halısaha Macerası

Devam ederken kendime nihayet yıllar yıllar sonra, hayatımda ikinci kez halısaha ayakkabısı aldım. Evin yakınındaki alışveriş merkesini alt üst etmeme rağmen, mağalazalrdaki bütün 46 numara ayakkabıları denememe rağmen, üst numaraları hiçbir yerde bulamam rağmen, ısrarlı takibim sonucunda Adidas'taki güzide mağaza görevlisi kardeşim, depoya kadar inerek, bana bir adet 47 numara cengaver Predator buldu. Depoda fosforlu yeşil modelin 48'i var diye gitmişti, cuk oturan bir ayakkabı bularak geldi.

Artık ayakkabım olduğuna göre şov yapıp ortalığı dağıtırım, leblebi gibi gol atarım diyorum içten içe. Çok fena gaz geldim, kale direklerini yemesem iyi. Daha önce bu tip gaza geldiğim durumlarda olduğu gibi, bok gibi oynayıp bacağımı elime alacağım sanırım


7 Şubat 2012 Salı

Bizden biri


Mesut Özil'in öz be öz Türk olduğunun kanıtı

Ayı beden


 
Onuncu saniye; oyunculuk dersi.

Fakingımseyl

Askerden önce bir ara beraber çalıştığım bir arkadaşım vardı. Sonra farklı işyerlerine dağıldık ama irtibatı koparmadık. Elaman benim iş hayatımla ilgili tek sıkıntımın hakettiğim -hadi duygusallığı bir kenara bırakalım istediğim, piyasada dengim olan adamların aldığı kadar- kazanamamak olduğunu bilen bir arkadaşımdı. Beyazıt'taki Sahaflar Çarşısı'nın orda karşılaştık bir gün. Üç beş ay öncesinden maaşsal sıkıntılarımın devam ettiğini biliyordu bu karşılaştığımız son seferde. Sormadan edememişti tabi göt. Naber maber falan filan muhabbeti çok uzamadan, bu bana işimin nasıl gittiğini sordu. Aynı ya dedim şartlar martlar aynı. Senin nasıl diye sordum ve şu tarihi cümleyi söyledi: "Benim iyi ya kanka, para var huzur var."

Senin ben samimiyetinin, arkadaşlığının ta amına koyim be arkadaş. Sen nasıl bir organismasın lan öyle, göttenbacaklılar familyasından mısın lan, mistır sikko! Zamlı maaşımı almamın ertesinde bugün bunun bir benzerini yaşadım şirkette. Güzel bir zam alan arkadaşım gelip benim ne zam alıp almadığımla götüyle ilgilendi. Ben de olan zammı daha da az söyledim sevinsin diye. Onun zam oranı dedikodu olduğunda herkesin nefretini kazanacağını, kendisiyle ilgili dedikodu mekanizmalarının çalıştırılıp, ayağını kaydırma operasyonlarının başlayacağını farketmeden "En çok zammı ben aldım" diye dolanıyor ortalıkta.

"Neden uyarmadın Kamil?" Bilmem, hak ediyor mu bu düşünceli hareketi?

Ejderha Dövmeli Kız

Videonun başlığında "The GIrl With the Dragon Tattoo Opening Title Sequence - David Fincher Movie (2011) HD" yazıyor. Yani filmin açılış sekansıymış. Mükemmel bir giriş, ben çok beğendim. Güzel isimli Lisbeth karakterini canlandıran ablamızın film içinde tecavüze uğradığı, sonraki sahnelerde esas oğlanla seüşecekleri sırada tecavüz olayıyla ufak ilintiler kurmamızı sağlayan oyunculuğunu da ayriyeten tebrik etmek lazım. Güzel film, ilk çekilen İsveç versiyonu (2009 yapımı sağdaki afiş, imdb puanı 7.8) da güzeldi bu yeni David Fincher versiyonu (2011 yapımı soldaki afiş, imdb puanı 8.1) da gayet güzel.

6 Şubat 2012 Pazartesi

Aslan

Şu bebenin gülüşündeki güzelliği görüp de hala "boyum kısa, kötüm büyük, kulaklarım kepçe" diyen herkese buradan bir kublecik fakyu göndermeyi kendime bir görev addeder, bir borç bilirim sevgili dostlar. Ayrıca bu lafımla bir miktar fakyuyu da kendime göndermiş oluyorum. Bu da enteresan oldu ama hakettim mi, hakettim evet.

Yazık

Abi bir ülke dolusu insan bu kadar rahat kandırılabilir mi ya? Uçan kuşa kadar herkes mi düşman? Yirmi bin kilometre uzaklıktan sana yorum yapan bir yazar da mı Erkenekon. Yapmayın canım abilerim ya, vallahi ayıptır.


Şeker tehdidi

Kilo vermeye çalışan bir biladeriniz olarak aşağıdaki yazıyı okudum ve birçok konuda bakış açımda değişmeler oldu. İlerde evim olursa ahşap jaluzi almayı düşünüyorum artık deeermişim. Ofiste yönetim katı mutfağına çok yakın olduğumdan çok fazla çay kahve tüketiyorum. Haliyle şeker de atıyoruz birer, ikişer, bir buçukar. 

Artık yok öyle, 2009 ve 2010'da yaptığım gibi abi, gün içinde içilen toplam çay adedi sabitlenecek, fastfood sınırlanacak. Örneğin şu an için çay + kahve toplam üç büyük bardak olabilir bir günde. Ya da iki  küçük olabilir, ama iki büyük üç küçük olamaz zira totalde üç adet büyük bardağı geçiyollar. Fastfood da şu an için ayda üç, eğer bunlardan biri KFC olursa iki. O ağır çünkü Zurger Kink'ten.

Yazının kendisini aşağıya copy-paste yaptım ama yazarın diğer yazılarından da faydalanabilelim diye linki de buraya kopyalıyorum sevgili kankigiller.


ŞEKER TEHDİDİ NEDEN ÖNEMLİ?
Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU


ABD’de yapılan geniş çaplı bir araştırma, şekerin de en az sigara kadar sağlığa zararlı olabileceğini ortaya koydu. Araştırma sonrası, sağlık otoriteleri, sigara paketlerinin üzerindeki yazılar gibi, yüksek oranda şeker içeren yiyeceklerin paketlerinde de sağlık uyarılarının yer alması gerektiği fikrinde birleşti. İşte nedenleri...
AMERİKA’nın güvenilir araştırma merkezlerinden San Francisco’daki Kaliforniya Üniversitesi’nin bir grup bilim insanının ulaştığı sonuçlar, “Nature” dergisinin şubat sayısında  yayınlanacak. Çalışma, aşırı şeker tüketiminin tehlikelerini bir kez daha gözler önüne seriyor. Araştırma sonuçlarını yorumlayan uzmanlar, şekerin de en az sigara kadar sağlığa zarar verebileceğine dikkati çekiyor, sağlık otoriteleri, aileler ve gıda piyasasının “şeker tehdidi”ne karşı daha uyanık olmaları gerektiğini belirtiyorlar. Aynı uzmanlara göre, sigara paketlerinin üzerindeki yazılar gibi, yüksek oranda şeker içeren yiyeceklerin paketlerinde de sağlık uyarılarının yer alması gerekiyor. Mesela 500 kalorilik bir şekerleme paketinin üzerinde şöyle bir uyarı olabilir: “Dikkat! Fazla miktarda şeker içeren bu yiyecek sağlığınız için tehlikeli olabilir”.

Sorun çok boyutlu
Açlık ve yoksullukla boğuşan bir kaç ülke dışında hemen her ülke, bu tehditle karşı karşıya. Son yıllarda endişe verici boyutlara ulaştığı için bir salgın hastalık muamelesi görmeye başlayan “kilo fazlalığı ve obezite” probleminin ve son 10 yılda 2-3 kat büyüyerek toplumsal bir tehdit haline gelen “erişkin tipi şeker hastalığı /Tip 2 Diyabet” salgınının arkasında da, şeker tüketimindeki artışın etkisi var.
İnsan bedeni, tarihin hiçbir döneminde, son yüzyılda (özellikle de geçtiğimiz 50 yılda) olduğu kadar ciddi bir “şeker saldırısı” ile karşı karşıya kalmadı. Son yüzyılda, kişi başına şeker tüketimi üçe, beşe, ona değil, 50’ye katlandı! Sağlıklı bir genç veya yetişkin – hatta bir okul çağı çocuğu bile - yılda toplam 100 kiloya yakın şeker tüketiyor. “Olur mu hocam, bu rakam biraz abartılı değil mi?” diye itiraz etmeye kalkmayın. Vereceğim birkaç rakam, sizi ikna etmeye yetecektir: Bir şişe meşrubat, gazoz veya bir kutu kolalı içecekte yaklaşık 8-10 kesme şeker kadar şeker var.

Fastfood da eklenince...
Okul çağındaki çocuklar bu tür şekerli içeceklerden (gazoz, kolalı içecekler,  meyve suyu konsantreleri) günde 3-4 tane içebiliyor. Hele bir de “fastfood” salgınına paçasını kaptırmışsa, “hamburger ve patates kızartmalı” bir fastfood yemeğinde “büyük boy” bir meşrubat (veya kolalı içecek) ve dondurmasıyla, bu rakam daha da büyüyebiliyor.
Ayrıca, ister taze ister kutulanmış olsun, meyve suları ve meyve suyu konsantreleri de fazla içilirse bir “şeker tehdidi” haline gelebiliyor. Sağlıklı bir yetişkinin bile günde maksimum 20, bilemediniz 30 gram civarında fruktoz alması lazım. Vücudumuz, meyve şekeri fruktozun bundan fazlasını kullanamıyor ya da tolere edemiyor. Bir bardak taze portakal suyu, neredeyse 15-20 gram fruktoz içerebiliyor. Aşırı fruktoz kazanımı metabolizmanın canına okuyor. Size de bozulmuş glikoz toleransı, sersemlemiş bir beyin ve yağlanmış bir beden olarak geri dönüyor.

Şeker, her şeyde var!
Sorunun sadece şekerli içeceklerden kaynaklandığını söylemek haksızlık olur. Fındık ezmelerinden fıstık ezmelerine, gofretlerden bisküvilere, çikolatalı atıştırmalıklardan tatlı, renk renk pastillere kadar yüzlerce besin tıka basa şeker dolu!
Listeye yemeğinize eklenen gizli şekerleri de ilave etmeniz lazım. Salata sosları, ketçaplar, mayonezler hatta hazır çorbalar bile şeker yüklü olabiliyor. Eğer şeker tutkusuna “dur” demeyi beceremez, dilinizdeki o mini minnacık tat reseptörleri ya da beyninizdeki tat duyusunun hassas mikroskobik sinir hücrelerinin tutsağı olur, “yemek üstü tatlıları” fazlaca abartırsanız, günlük şeker tüketiminiz 250-300 grama çıkabiliyor. Pastanelerin, sütlaç, muhallebi, keşkül dükkânlarının müdavimi tatlı tutkunu biri iseniz bu rakam daha da büyüyor.

Şeker ne yapıyor?
“PEKİ, şeker sağlığımıza nasıl zarar veriyor?” sorularının yanıtına gelince: Bakkal şekeri sükroz, vücudumuza girince, kan şekerinde ani yükselmelere sebep oluyor. Bu yükselmeler pankreasa, tepkisel olarak aşırı insülin salgılatıyor. Aşırı insülin salgılanması ise “reaktif hipoglisemi” ataklarına, yani sık yaşanan tatlı krizlerine, tatlı nöbetlerine yol açıyor. Problem bunlarla da bitmiyor. Reaktif hipoglisemi bir süre sonra kalıcı insülin fazlalılığına (hiperinsülinemi) dönüşüyor ve “insülin direnci” gelişiyor. Bu noktada işler daha da karışıyor: Tatlı atakları, şeker krizleri, çikolata, dondurma nöbetleri sıklaşıyor. Yedikçe yemeye, içtikçe içmeye başlıyorsunuz. Sonrası gelsin hipoglisemi nöbetleri (çarpıntı, sinirlilik ya da uyku hali, terlemeler, el titremeleri), gelsin kilolar, bel kalınlaşmaları ve büyüsün göbekler...

Kronik hastalıkları tetikleyen de ‘o’!
AŞIRI şeker tüketen toplumlarda yaşlılıkla ilişkili problemlerin arttığı biliniyor. Şeker tüketimi fazlalığının, kısaca “kronik hastalıklar” olarak tanımladığımız, sağlık sorunlarının neredeyse tamamını tetiklediği ya da besleyip büyüttüğü (!) çok iyi biliniyor. Aşırı şeker tüketiminin kanserlerle de bağlantılı olabileceğini gösteren kuvvetli kanıtlar var. Romatizmal sorunlar, fazla şeker tüketenlerde daha sık görülüyor. Aşırı şeker kullanımının yol açtığı reaktif hipoglisemi ve insülin direnci sorununun, yaşlanamaya bağlı bellek sorunlarını da hızlandırdığı kabul ediliyor. Hipertansiyon problemine şeker tüketenlerde daha sık rastlandığı da bir başka gerçek. Kısacası fazla şeker tüketmek, yalnızca sağlıksız yaşamak değil, sağlıksız yaşlanmak anlamına da geliyor.

Ne yapmalı?
KISACASI, her ne ad altında olursa olsun fazla şeker tüketimine ‘Dur’ demenin zamanı çoktan gelmiştir. Şeker tüketimi konusunda sınırlayıcı ve uyarıcı önlemler alarak, aşırı tüketimi takip altına almak ve karşı bir bilinçlendirme kampanyası yapmak zorunludur. Bu iş belki sigaradaki kadar kolay olmayacak, hatta zannettiğimizden de zor başarılacak bir iş gibi görünüyor ama buna ihtiyacımız var. Sağlık bakanlığımızın, gıda bakanlığımızın, milli eğitim bakanlığımızın, üniversitelerimiz ve doktorlarımızın, beslenme uzmanlarımızın ve tabii ki gıda üreticilerinin ve sivil tolum örgütlerinin birlikte görev alacağı bir bilinçlendirme kampanyasına en kısa zamanda başlayalım. Hatta mümkünse bu alanda dünyada ilk ve örnek ülke olalım.
Ne dersiniz?

Son durak DİYABET!

İNSÜLİN direncinin bir sonraki durağı daha da kötü bir tablo, “gizli şeker” oluyor. Gizli şeker (prediyabet ya da latent diyabet) dönemi de can sıkıcı bir süreç. Bu dönemde hipoglisemi nöbetleri sıklaşıyor, kilolar artmaya, göbekler daha da büyümeye başlıyor. Sonrası daha da can sıkıcı: Pankreasınız yavaş yavaş “ben yoruldum arkadaş” demeye başlıyor, insülin rezevleri tükendiği için artık yeteri kadar insülin üretememe durumuna giriyor. Bu tablonun adı ise hepimizin malumu: “Şeker hastalığı”, yani Tip 2 Diyabet... Anlatmaya çalıştığım bu can sıkıcı süreci dikkatle okursanız, son 50 yılda kilo sorunu ve obezitenin neden patladığını, son 20 yılda şeker hastalığının niçin global bir salgına dönüştüğünü kolayca anlayacaksınız.

Rapid Mega Hotfile

Gazetelerin internet sitelerinde daha önce eleştirdiğimiz o göt ve meme galerilerinin yanında güzel şeyler de oluyor kimi zaman arkadaşlar. Hürriyet gazetesinin internet sitesinde denk geldiğim bir haber. Bu dosya paylaşım sitelerinde telif hakları çiğneniyor ama kontrolü nasıl olacak belli değil. Ben örneğin bir sanatçının albümünü mp3 formatına çevirip koyuyorum bu download sitelerinden birine. Dosyanın linki internetten download edilerek en sonunda telif haklarını çiğnediğimi bu download sitesine rapor edecek birine denk geliyor. Rapor ediliyor ve siliniyor. yoksa bu adamların kendi kontrol mekanizması va rmı nasıl çalışıyor olabilir, tam kestiremiyorum. Dosyaları tarayıp bakmaları da dosyayı yükleyen kişinin haklarını ihlale giriyor. Karışık bir durum, hatta Extravaganza.

Üç büyük dosya indirme sitesinden şok karar

24 Ocak 2012

ABD hükümetinin Megaupload'ı kapatmasıyla birlikte üç büyük dosya indirme sitesi de hizmetlerinin büyük bir bölümünü durdurma kararı aldı.

Megaupload'ı kapanmasının ardından tedbir almak isteyen dosya paylaşım siteleri FileSonic ve Fileserve, işlevlerinin büyük bölümünü kapatma yoluna gitti.

FileSonic, tüm dosya paylaşım özelliklerini kapatarak bir kişisel depolama hizmetine dönüşürken; Fileserve "telif haklarını çiğneyen" tüm hesapları ve ödüllendirme sistemini kapattı. IP adresi ABD'de kayıtlı olan Fileserve, dosyalarını indiren kullanıcılara para ödüyordu (1.000 indirmeye 25 dolar) ve görünüşe bakılırsa Megaupload'ın kapatılması, sitenin gözünü oldukça korkuttu.

Bu sırada Uploded.to adlı web sitesi de hizmetlerini ABD'ye kapattı. Megaupload'un kapatılması, internet tarihine kara bir gün olarak geçecek gibi görünüyor. Bakalım bu kapatılmalar devam edecek mi ve gelişmeler hangi yönde olacak.

Spartakus Andy

Spartacus dizisinin yeni sezonu Spartacus Vengeance başladı sevgili dostlar ve ben de internetten ilk iki bölümünü bilgisayara indirdim ama henüz izlemedim. Çünkü ilk bölümde olmayıp ikinci bölümde ortaya çıkan Ashur gibi dizide önemli olan bazı karakterler vardı, hem de Spartacus'ü yepyeni bir kardeşimiz canlandırıyordu iki üç bölümü üst üste izlersem daha bir çbuk ısınırım diye düşündüm. Dizinin ilk yayınlanan Blood And Sand sezonundan sonra adamlar araya Gods of the Arena diye ara bir sezon çektiler ama Andy Whitfield'ın eksikliği hissediliyor illaki. Beğenmediğimiz Türk dizilerinde bile bir oyuncu değiştiğinde yenisine alışmak süre alırken, artık pipisine kadar tanıdığımız bir oyuncunun değişmesi tabiki çok daha zora sokuyor diziyi. Neyse efendim ilk iki bölüm elimde, bu akşam izliyeceğim. Aşağıdaki resmi de internetten buldum, masaüstü arkaplanı yapılacak çözünürlükte. Andy'yi saygıyla anacağımız sadelikte bir fotoğraf.
Bir de aşağıdaki videodaki fotoğraflarına özellikle tam 2:00'daki haline bakalım bu güzel oyuncu abimizin.


Aşağıdaki de yine sayın abimizin oynadığı komik bir kısa film denemesi.

3 Şubat 2012 Cuma

Türk Telekom

Yeryüzündeki en tırt telekom. Yaklaşık üç buçuk saatliğine şirket dışındayken internetimiz kopmuş. Türk Telekom'daki eleman çok net bir şekilde arkadaşıma büyük ihtimalle bizim modemimizdeki ayarların bozulmuş olabileceğini, interneti taşıyan telefon hattında bir sıkıntı olmadığını söylemiş. Ayarlara vs herşeye baktık. Nolur nolmaz bir modem değişikliği için hazırlanıyorduk ki, internet geldi. Hiçbirşeyi değiştirmedik ve internet geldi abi. Yani bizim ayarlarımızda modemimizde hiçbir zıkkım yokken, biz hafiye gibi yahu acaba nerde olabilir sıkıntı diye kafa patlatırken, sıkıntı telekom tarafındaymış ama bunlara rağmen telefonda duyduğumuz tek şey sıkıntının bizim modemden olabileceği. Sanki bir ev kullanıcısını kekleyen; (bu da ayrı bir iş bilmezlik) telekom sektöründe ülkemizde tekel olan firmanın haline bak.

Ohannes

Nazar mı değdirdik abi noldu ya. Tamamı Milliyet'in internet sitesinden alıntı. Ahmet abimiz evlendiğindne bu yana evliliği dışında da bir ilişki yaşıyormuş. Naptın be sayın abim.



-------------------------- COPY - PASTE --------------------------


EŞİM, EVLENDİĞİMİZDEN BERİ O KADINLA BERABER

Magazin çevrelerinde bir süredir Ahmet Özhan’ın eski sinema ve sahne sanatçısı Deniz Akbulut’un kız kardeşi Filiz Akbulut’la aşk yaşadığı konuşuluyor. İddia karşısında sessiz kalan Özhan’ın eşi Hatice Özhan, sonunda suskunluğunu bozdu, zehir zemberek açıklamalar yaptı.* Hatice Hanım, eşiniz Ahmet Özhan’ın Filiz Akbulut’la uzun süredir aşk yaşadığı konuşuluyor. İddianın aslı var mı?       

- Evet, var. Ahmet Bey, o kadınla beraber. Öğrendiğime göre konserlere, seyahatlere de onunla gidiyormuş. Üstelik o kadını herkese “Eşim” diye tanıtıyormuş. Hatta dini nikâh bile kıymışlar.
  
* Öyle mi?      

- Evet, 28 Ekim 2010 tarihinde dini nikâh yapmışlar. Bunu kanıtlamam gerekiyor. Kanıtladığım an suç duyurusunda bulunacağım.

* Siz ne zaman evlendiniz?

- Ahmet Bey 1985 yılında Hale Soygazi’den boşandı, 1986 yılında da benimle evlendi. Beni aldatacağını aklıma bile getirmemiştim, yıllarca gözlerim kapalı uyumuşum. Beni o kadınla gerçekten aldatıyormuş, hem de evlendiğimiz zamandan beri! Biri kız, diğeri erkek iki çocuğumuz var. Ben bu kadar yıl kocamı tanıyamamışım, gerçekten yazık.

* Peki siz ihanet iddiaları ortaya atılınca, bunları eşinize sordunuz mu?

- Sordum tabii. Hepsinin iftira olduğunu söyledi.

* Aldatıldığınızdan nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsunuz o halde?

- Konuşuyorum, çünkü ben onları restoranda bile yakaladım. İnternette de yazışmalarını buldum.

* Ahmet Bey, eve geliyor mu?

- Geliyor ama geliş-gidiş saatleri belli değil. Sabah 03.00, 04.00, 05.00 gibi geldiği oluyor... Zaten eve gelip gitmesi uzun zamandır umurumda değil. Evde varlığı ve yokluğu fark etmiyor.

* Boşanma davası açtınız mı?

- Boşanma davası açalım, anlaşarak boşanalım istedim ama o bana “Git dava aç” dedi. Dava bile açamıyor! Üstelik beni şikayet ettiler. Hem suçlu hem güçlüler. Kadın, “Beni dinledi, takip etti” gibi iddialarla şikayette bulundu. Ben de şikayet üzerine, o hanıma bir yıl kadar önce tazminat davası açtım, 9 Şubat’ta Kadıköy’de mahkememiz var. Evli erkeği bile bile baştan çıkaran kadına tazminat davası açabiliyorsunuz, ben de bunu yaptım. Ben hayatta karakol yolu bilmezken, şimdi neler yaşıyorum...

* Ahmet Bey, boşanmaya yanaşmıyor diyorsunuz. Peki ne yapmak istiyor?

- “Ben ikili ilişki istiyorum” diyor Ahmet Bey. “Sen benim hizmetimi gör, üstümü başımı hazırla, beni kadına sun. Ben de seni zora düşürmeyeceğim” diyor. Ahmet Bey, dinci bir adam. Hacı. Bu insanı tüm Türkiye tanıyor. Şimdi “Ben şeriatın emrini yerine getiriyorum” diyor. Kendisi Türkiye Cumhuriyeti’nde parasını kazanıyor ama şeriata göre yaşıyor!

Kuarejma

"Bunun adı ihanettir." Böyle "bakın ben bir nane konuşuyorum" imajı vermek için sert sert kelimelerle konuşmaya çalışan lavuk televizyon yorumcularından alıntı bir cümle. Ricardo Quaresma'nın dün yaptığını anlatıyor ama. Önünüzde derbi var, derbi var diye teknik direktör seni dinlendirmek istemiş, ama bakmış maç gidiyor oyuna alıyor, sen de kaptırdığın topta bu baltalığı yapıyorsun. Teknik bir fitbolcü olarak, futbol kasapların teknik fitbolcülere yaptığını yapıyorsun. Derbi öncesi takımını satıyorsun. Tamam dakika 84 olmuş maçı çevirememiş olmanın sıkıntısı olabilir. Haftaya esas oynaman gereken maçta yoksun abi, nasıl olacak şimdi.


2 Şubat 2012 Perşembe

Heyt

İnsanlar tercihleriyle yaşarlar bu hayatta. Ya tozu dumana katarsın, ya da tozu dumanı yutarsın. Seçim senin.  Hayal ettiğin hayatı yaşayamıyorsan, yaşadığın hayat sana ait değildir. Gözünü hayal ettiğin hayata dik ve yürü! Gölgen peşinden isterse gelmesin. Sen sana yetersin.

Yesss.