7 Ekim 2013 Pazartesi

Ukte

Ekşisözlük sayfasını ilk açtığınızda, zamanı güncelliği fark etmeden, en beğenilen entry'lerden biri açılış sayfasında geliyor. Bu sabah da açtığımda aşağıdaki başlık ve o başlığın 109ncu entry'si önüme geldi ve beni bir tuhaf düşünce balonuna sevk etti.

herkesle aram iyi olsun insanları
109
kendisini bir kenara koymuş, başkalarının görüşlerini önemseyen, "hayır" diyemeyen, içinde koca koca ukteler biriktiren insandır.
09.03.2013  15:48  bulutseverim

Anlatımın sonucunda kendime dair birşeyler bulduğum ve beğendiğim bir not olmuş. Zaman zaman benimd e düştüğüm bir hata bu. Zamanında açık bir şekilde benim kötülüğümü istemiş, ipneliğin binini bir paraya yapmış adamla muhabbeti kesip aylar yıllar sonrasında barışınca; içinden yine de iyi oldu ya, kimseyle küs kalmayayım" diyebilmiş bir malım ben çünkü. Halbuki affetmemek lazım, ne kadar çakarsan, ne kadar sert davranırsan o kadar iyisin.

30 Eylül 2013 Pazartesi

Arcade Fire

Yeni albümden üç şarkıyı içeren bir video yayınlamış sevgili gurubum.

17 Eylül 2013 Salı

Anlayış Farkı

Çok sevindirik oldum lan izlerken, helal olsun.

Bu video Adobe Flash Player'ın son sürümünü gerektirmektedir.

Adobe Flash Player'ın son sürümünü indirin.

Breaking Bad

Gümbür gümbür bitiyor anlı şanlı bir dizi. Yedi bölümlük ilk sezonunu izlediğimde, Lost'un ortalığın afedersin eamuniyeaa koyduğu bir dönemde, Heroes Miroes bir sürü dizinin var olduğu bir dönemde, ekşi sözlükte dahi hakkında çok entry'nin olmadığı bir dönemde sevdim ben bu diziyi. Başrol bir yana, Aaron Paul'ün zaten Emmyy ödüllerini toplaması gerektiğini düşünürken, sonrasında ilk sezon(lar)da oyunucluğunu da, kendisini de, tipini de sevmediğim Dean Norris'e alıştım.

95 yılına uyarlanarak aşağıdaki jeneriği hazırlamışlar diziye. Son sezon adamların hepsi yardıra yardıra oynuyor. Neler döndüğünü biliyorum ama baştan sona izlemiyorum yeni bölümleri en baştan başladığım için. 14ncü bölüme de zaplaya zaplaya atlayarak baktım biraz, eyvah eyvah yani. Yazana, çekene, oynayana helal olsun.

16 Eylül 2013 Pazartesi

Gülle Fırlatma

Sevgili üşengeçliğinden sokağa bırakması gerektiği çöp torbasını; evinin balkonundan, penceresinden aşağıya fırlatan insan evlatları. Bu nasıl bir üşengeçliktir amk. Basketçi gibi toplu çöp öbeğini tutturmaya çalışıyorsunuz bir de. Kış gelecek ve sayılarınız artacak biliyorum. Ebenizin damı yani.

12 Eylül 2013 Perşembe

Göt

Götü yere yakın insanlardan korkmam ben de, götlük peşindeki adamları sevmiyorum esas. Kişi kendini karşısındaki gibi bilirmiş. Kendi içindeki pisliği başkalarına da yakıştırmak tam bir götün yapabileceği iş. İnsanın götü yere yakın olması değil, kendisinin karakter olarak bir göt olması daha büyük bir sorun.

Bu gönderinin sebebi olan lale: Emin ol ki komplekslerinin farkındayım kardeşim. (Kardeşim derken laf icabı gerçekten kardeşim hitabını hak ettiğinden değil.) Ama yine emin ol ki, kendini o komplekslerinde boğarak zaten en büyük cezayı kendi kendine veriyorsun. Hep söylerim kendisini olmadığı birşey sanan insanlara üzülüyorum. Hani çirkindir, yakışıklı sanır, bok gibi top oynar ama kendini över, fakirken zengin gibi davranmaya çalışır vs vs.  Sen de öylesin kısmen ama buram buram içten içe herşeyin de farkındasın hiçbir şeyi hazmedememiş, kompleksli, sikko götella seni. Fakyu.

Gaviscon

Önceleri reçete ile üç şişe alıp doktorun söylediği sıklıkta kullanmıştım. Sonrasında yanmam oldukça almaya başladım. Sonrasında bir şişe iş yerinde bir şişe evde tutmaya başladım. Sonrasında 5 tl lik normal şişe yerine 8 tl olan daha yoğun kıvamlı, ADVANCED versiyonuna terfi ettim. Şimdi ise yanımda taşıyorum anasını soteyim. Boku yedim lan sevgili blogseverler.

5 Eylül 2013 Perşembe

Reklam

Bu video Adobe Flash Player'ın son sürümünü gerektirmektedir.

Adobe Flash Player'ın son sürümünü indirin.


LG'nin meteor şakasıyla tanıttığı ultra HD televizyonu.

Ohara

Tamam yurt dışındaki operatörlerle yapılan ortak çalışmaların maliyeti yüksek eyvallah da bu nasıl bir pakettir sayın kardeşlerim. Yirmi megabayt internet afedersin de ne skime yarayacaktır, neye yetecektir.

Finlınt ten pointz

Bu oyunculardan kurulu olan milli takımın kötü oynama hakkı elbette var. Maç kaybetme hakkı, hatta ortalamanın bu kadar altındaki bir milli takıma yenilme hakkı tabi var. Gelgelelim bu kadar boktan bir oyun olamaz abi. 55 sayının içinde bir tane organize atak olmaz mı yahu? Kaan Kural mükemmel anlatmış, hislerime tercüman olmuş, sağolsun. Aşağıya kopyalıyorum.

Kim ne hikaye anlatırsa anlatsın; sırf NTV mikrofonunu yere bıraktı diye bu takıma çağrılmayan Cenk, dopingçi ama maneviyatı yüksek Hidayet, Fenerbahçe ile aynı anda milli takımı yönetmeye çalışan Tanyeviç, dünkü maçta hiçbir etkisi görülmeyen bir buçuk aylık kamp gibi milyarlarca konu var adamı kızdıran. Şu halimle ben oynasam yemin ederim daha çok katkım olurdu ya.


KAAN KURAL - Kara Leke

2007 Avrupa Şampiyonası’nda oynadığımız Almanya karşılaşması Türkiye için modern zamanların dip noktasıydı. Bundan daha kötüsü olamaz demiştik o gün. Ama ekonomi gibi basketbolda da dip yokmuş meğer. Dün Basketbol Milli Takımı’nın tarihindeki en korkunç performans olarak tarihe yazıldı.

FİNLANDİYA’YA yenildik ötesi var mı? Hayır sporda her sonuç var. Çok daha güçsüz bir takıma da yenilebilirsiniz. Ama sahada nasıl yenildiğimize bakınca durum daha da vahim bir tablo ortaya çıkarıyor. Öyle Finlandiya’nın 10 yılda bir kez gelecek çok ekstra işler yaptığı vs bir gün değildi dün. %31’le şut atabildiler ancak maç boyunca. %63’le faul attılar. 14 top kaybettiler. Zaten çok kısıtlı kadronun kilit isimlerinden Kotti maç boyunca faul problemiyle boğuşup ancak 16 dakika sahada kalabildi. Takımın Avrupa’da ortalama üstü kabul edilebilecek yegane iki oyuncusu Salin ve Koponen 26 atışın 18’ini kaçırdı.

1.5 AYLIK KAMPA NE GEREK VARDI?

VE biz yine de yenildik. İlk 28 dakikada 26 sayı atabildik anca. Sahadaki oyuna bakınca bu bile iyi aslında. 10 sayı serbest atışlardan geldi zaten. İlk basketimizi attığımızda maçta 9.5 dakika geride kalmıştı. Caddebostan sahilde aralarında 3’e 3 maç yapan çocuklar bile uzun süredir birarada oynayan bizim milli takımımızdan daha organize, daha ne yaptığını bilerek hücum ediyor. Tüm maç boyunca top elinde olan oyuncumuz bireysel olarak ne yaptıysa hücum ondan ibaret kaldı. 40 dakika tek bir hücum organizasyonu görmedik. Bunu yapmak için oyuncuları 1.5 ay kampa almaya ne gerek vardı ki. Gerçekten Litvanya 2011’de de en büyük sorun buyken, hücuma yeterince eğilinmediği, fazla savunmaya konsantre olunduğu itiraf edilmişken neden bu yoldan devam ediyoruz ki?

AMA zaten kadro kurulurken belliydi bu. Bu takıma yön verebilen tek isim Kerem Tunçeri alınmadığında, son anda Ömer sakatlanınca yerine Barış değil Birkan çağrılınca Tanjeviç’in aynı şarkıyı tekrar edeceği belliydi. Belli olmayan bu kadroyla bu kadar dibe vurmak oldu.

İZİ SİLİNMEZ AMA...

TAKIM olarak olmasa da Ender’in deliciliği ve Kerem’in ne yaptığını bilen basit oyunuyla yine getirdik maçı. İkisinin çabası yetti zaten Finlandiya’ya ama orada da Tanjeviç’in iki tuhaf tercihi bu felaketten mucize bir galibiyet çıkmasına izin vermedi. Önce 50 saniye kala gerideki takıma alan savunması yaptırdı. Elleri titreyen Finlandiya hem rahatladı, hem süreyi eritti, hem de alan savunmasının risklerinden hücum ribauntunu verdik. Son topta ise bütün yapabildiğimiz “Hidayet al da at” demek oldu. Hadi alsın atsın da 3 sayı gerideyken ikilik atacaksak süreyi neden o kadar yedik?

BU turnuvanın daha ilk maçı. Ama bu maç tarihe kara bir leke olarak geçti bile. İzini silmek mümkün değil de en azından temizleyip yeni bir sayfadan devam etmek de bunu yaratanlara kalıyor.