28 Şubat 2013 Perşembe

Ketap Olayı

Battlestar Galactica dizisinin final bölümünü yaklaşık bir buçuk saat önce bitirdim ve önümüzdeki Mart ayı boyunca yeni bir dizi olayına girmeyerek, sadece kitap okumayı düşünüyorum. İş-Ev ve Ev-İş seyehatlerimde sevgili radyom Radio Eksen eşliğinde okuyacağım kitapların -sanki bir ayda yüz elli kitap okuyabilecekmişim gibi- listesini yaptım.

İlk sırada hem hafif bir giriş olsun hem de uzunca bir zamandan sonra tiyatro metni okuyabilmek için Anton Çehov'un Kısa Oyunları kitabı var. Bu kitapta da Çehov'un dokuz kısa oyununun tamamı bulunuyor. Yazlıkçının Yaşamı oyununun girişiyle bitireyim:

MURAŞKİN - Merhaba İvan İvaniç! Seni gördüğüme çok sevindim! Nereden böyle?
TOLÇAKOF - (Zar zor nefes alır) Aziz dostum... senden bir şey rica edeceğim... yalvarıyorum... Bana yarına kadar ödünç bir tabanca ver... Dostluğumuzun hatırına!

NOT: Resmin üzerine kafam kadar logosunu eklemesinden anlayacağınız üzere kitabın ön kapağının resmini idefix'ten aldım. Zaten kitabı da idefix'ten almıştım. Sağol idefix.

Drogba

Bu fotoğrafı biraz geç ekliyorum ama blogda dursun istiyorum, gelir gelmez belli etti adam kendini. Büyük topçu harbiden. Umarım daha da faydalı olur. Şu kırmızı bordo formanın siyah şort ve siyah çorapla giyilmesi gerekliliğini belirtmekten de bıktım anassını soteyim ama sanırım bu maçta ev sahibi siyah şortu tercih ettiği için bizimkiler kırmızı giymek zorunda kaldılar.

Ceza

Şu linkten okuyacağınız üzere Fatih Terim'e 3 maç ceza verilmiş. Sonuna kadar ibnelik kokan bir hareket bu. Rakip takım teknik direktörüne ana avrat küfür eden adama sus pus olan federasyon, "İkinci yarı daha kötü yönet" dedi diye 3 maç ceza almış. Keşke senin ananı bacını diye başlasaymış hakeme, baksana hiç cezası yok. Emre de "Küfür müfür etmedim, performansım bazılarını üzüyor herhalde ki böyle konuşuyorlar" mealinde konuşmuş ya ayrı komik.

İkinci Türkü



Zamanında burada paylaştığım bir şarkı vardı Beatles'tan: Accross the Universe Bu şarkı bestelenişinin 40. yılında uzayın derinliklerine gönderilmiş NASA tarafından. Uzaya göndermek için daha iyi bir parça bulunamazdı diye düşünüyorum. Ağustos 2012 tarihli kaydettiğim bir haber linkinde de Black Eyed Peas üyelerinden Will i am'ın şarkısı Reach for the Stars da Mars'tan yayın yapılarak dünyada dinlenmiş. Bu şarkının adı da uzayda dinlenecek şarkılara uygun bir tema içerdiğini gösteriyor. İnsana vay be dedirten güzel denemeler bunlar. Gayet hoş. Videodaki insanların yüzündeki enerjiye bakın sevgili dostlar.

Bones


Yukarıdaki deneysel klibi yabancı ülkeler için +13 ülkemiz için +170 olmuş. Kim yapmış, nerde kullanılmış bilemiyorum. Mükemmel melodileri içinde barındıran bir şarkı. Game of Thrones üçüncü sezon trailer videolarında kullanılan bir şarkıymış. Ben radyoda dinleyince beğendim. Winter is coming gençler. Sözlerini kopyala yapıştır yapmıştım ama sözlerin eklenmiş olduğu aşağıdaki official videosu daha iyi olur diye düşünüyorum. Güzel bir çalışma olmuş.


Bir Alex Değil



Alex Türkiye'ye gelmiş olan en iyi topçulardan biriydi. Yerli yabancı ayırmadan söyleyebiliriz bunu. Şu videoda Alex'in golünden sonra Aykut'un verdiği veya vermediği tepki, Alex'e karşı duyduğu kompleksi de yediği corn flakes'i de gözler önüne seriyor. Çok net bir şekilde kıskandın abi sen bu adamı. Bu maçın bir hazırlık maçı olmadığını, Avrupa Kupası ön elemesi olduğunu da belirtelim.

Alex giderken bir basın toplantısı yapıyor. LİG TV, TRT HABER, HABERTÜRK, NTV, NTVSPOR, CNNTURK ve A HABER bu basın açıklamasını canı yayınlıyor. Türkiye'deki bütün haber kanallarının canlı yayınladığı bu basın açıklamasının yapıldığı saatlerde FB TV'de ise Fenerbahçe-Kartalspor A2 ligi maçı banttan yayınlanıyor. Bunu görmeyen fenerli kardeşim kördür ne yazık ki. Şu linke tıklayarak daha detaylı bakabilirsiniz. Bu haberde bir okuyucu yorumunda dendiği gibi: Korku böyle birşey işte.

Chai Tea Latte


Malzemeler:
  • 4 su bardağı süt,
  • 1 silme çay kaşığı tarçın,
  • 1 tatlı kaşığı zencefil,
  • 1/4 çay kaşığı karabiber,
  • 4 tane karanfil,
  • 5 adet kakule çekirdeği,
  • 1/2 çay kaşığı muskat rendesi,
  • 3 yemek kaşığı bal,
  • 1 adet demlik poşet çay.
Hazırlanışı:
  • Çay hariç tüm malzemeyi bir çaydanlık veya sos tenceresine alıp karıştırın,
  • Kısık ateşte kaynayana kadar pişirin,
  • Kaynamaya başlayınca içine çay poşetini atıp 5 dk. daha kaynatın,
  • 5 dk demlenmesini bekleyip süzün ve servis yapın.
Sevgili dostlarım, dün akşam Kadıköy'de sitend ap şovumuzu yaptık beş arkadaşımla. Hepside güzide insanlar. İzlemeye gelmeye de yine çok sevdiğim güzide arkadaşlarım gelmişti. Çıkışta bir Zıtarbags bulup hastası olduğum Chai Tea Latte içtik beraber. Komünist damarım kabardığında aslında bu kahve dükkanına kıl olmam lazım ama benzer burada 5 tl olan ürün Kahve Dünyası'nda 8 lira amk. Neyse çok eğlendik arkadaşlarla. Nergis üstüne döküyodu yine az daha. Caner kamili karamel makkiyato istedi, yine karamel yoktu içinde; bahtsız kardeşim benim. Ama en güzeli Chai Tea Latte'ydi

27 Şubat 2013 Çarşamba

İlahi Adalet


2-2 giden maçın son dakikasında kazanılan frikiği atmak için, takımın 10 numaralı formasını giymenin vermesiyle arkadaşına her türlü artistliği yapan, arkadaşı gol atınca da sevinmeyip götüm götüm yürüyen bir futbolcu. Adam gidip bari özür mözür diler. Bilinen bir olaydır bu ama güzel bir ayrıntı olduğundan blogda yer almasını istedim.

Galatasaray-Ordu

0-2'den gelip 4-2 kazandığımız maçı televizyondan büyük heyecanla izledim. Gerçekten de maçı çevireceğimizi pek düşünmemiştim ama on numara maç oldu. Tribünlerden çekilmiş aşağıdaki gibi enteresan videolara rastlayınca paylaşayım istedim. İlk video mükemmel bir ayrıntı olmuş, sahadaki top uzaya uzaya ta Fatih Terim'e denk gelmiş. Üçüncü videodaki küfürleri çok gereksiz bulduğumu belirteyim, zira böyle bir maç kazanmışsın hala fenere küfrediyorsun ki çok gereksiz.




BSG

Battlestar Galactica dizisini izliyordum bir süredir. Dört sezon, dört sezondan önceki giriş bölümleri aradaki ara bölümler, webisode'lar hepsini izledim sadece final bölümü kaldı. Gerçekten muhteşem kotarılmış sahneler var. En beğendiğim bölümü dehşet bir intihar saldırısını da içeren üçüncü sezonun dördüncü bölümüydü ki bir blogger'ın şurada yazdığı yazısında en beğendiği 10 bölümü yazarken ilk sırada aynı bölümü yazmış.

Akşam rahat rahat izleyeceğim son bölümü, bu güzel diziyi uğurlayacağım. İş miş sebebiyle bir izlediğim diziyi bir daha seyredemiyorum ama ilerde bir şansım daha olur da zamanım olursa, üzerinden ikinci tur atılacak ilk dizi budur sevgili kardeşlerim.

Bu da özellikle üçüncü bölümün sonlarına doğru çıkan, kritik bir önemi olan, dizi ve filmlerde arka planda çalan bir şarkıdan çok, gidişat içinde rolü olan bir film müziği. All along the watch tower Dinleyin bu muhteşem şarkıyı. Diziye başlamamış kardeşlerime selam olsun, çok şanslısınız gençler.

25 Şubat 2013 Pazartesi

Şota


Modern tanımlar var ya "Adam, adamın dibi" diye. 
Futbol piyasasında adamın dibi Şota'dır arkadaşlar.

Karik


Uzun zamandır bu kadar kahkaha atarak patlamalı gülmemiştim bir karikatüre. Metin Üstündağ'ın zihnine, ellerine sağlık. Nietzsche'nin konuşma balonundaki virgülleri dikkate almadan okudum yalnız.

Sertlik


Nasıl lig lan bu, kırmızı kartlara bak anasını satayım. Sırf dövüyorlar herhalde birbirlerini. Sadece bir maçta kırmızı kart yok, diğer yedi maçta 10 kırmızı kart var, Ohannesburg'a gidesim geldi yani.

Feysbuk

Az önce 14-15 yaşlarındaki bir yeğenimın "Bıktım bu hayattan yhaaa" iletisini görünce bu yazıyı yazmak istedim de; çok enteresen bir ortam yahu bu feysbuk, ipimizi koparıp hepimiz buradayız valla. Sivilceli, çirkin ve net bir yarak kafalı olduğunu bildiğiniz adam manken gibi profil fotosu koyuyor. Her yaz tatilinden, çalıştığı her şirketten, gittiği her konserden albümler yapıp koyuyor. Kemer 2009, Avşa 2010, Belek 2011 diye başlayıp 29 Şubat 2015 Metallica konseri diye gidiyor. Kimseyi kınadığımdan değil canlarım, inanın ki kimseyi kınamıyorum. Burası ayrı bir dünya olmuş artık ve herkes bir şeylerin peşinde.

Ama bazıları harbiden acınası bir halde ne yazık ki. Gerçekten. Bakar kör insanlara acıyorum abi ben. İnsan hakları vs üzerine o kadar atıp tutarak, solculuk oynadıktan sonra, gittiği bir konserde ellerinde viskilerle fotolar çekip "Madonna Konseri - Şubat 2018" albümünde paylaşanlara acıyorum. Senin ağzın başka konuşuyor, ama götün de başka oynuyor sayın abim.

Bir de böyle ayar veren tipitipler var. Geçen bir arkadaşım internetteki ergen kezbanlar gibi "Varlığımda değerimi bilmeyeni, yokuğumla terbiye ederim" yazmış. Hayır be ablacım. Sen klavye başında oturup klavye silahşörlüğünden başka birşey yapmıyorsun inan ki. Okuldan samimi de bir arkadaşım, "kızım gerek yok bu triplere, lisans üstü eğitimini bitir işine gücüne bak" diyorum ama nafile. Kaale alınmadığını, o yazdığı cümlenin karşı taraf tarafından okunmamış olma ihtimalini, okunsa bile karşı tarafta hedeflediği hissiyatı yaratmadığını fark edemiyor işte.

Bir de en komiği feministlik yaparak, erkek şiddetine -haklı bir şekilde- tepki veren, ama tepkiyi verirken "Allah hepsinin belasını versin" diyen ablalar var. Şiddete hayır derken, şiddeti durdurmak isterken uygulamayı düşündüğü metod şiddet olan ablalar.

Ben kendi kendime sık sık muhakeme yapmaya çalışırım. Bir yandan kendi kendimi övüp gaza getirmeye de çalışırım "Ne yakışıklı biriyim, ne iyi bir insanım" diye, bir yandan da kendimi dışarıdan görmeye çalışırım aşırı özgüven sebebiyle salak gibi görünmemek için. Umarım ben böyle tutarsız davranmıyorumdur yhaaa.

24 Şubat 2013 Pazar

Değişim

Değişim deyince aklınıza Kafka'nın Dönüşüm'ündeki gibi bir değişim gelmesin ama benzer yanları olan bir değişimden söz ettiğimi de belirteyim canlarım. Dün CNBC-E'de Hell on Wheels dizisinin tekrarına denk gelince bu konuyu yazmayı unuttuğumu farkettim. Yabancı dizilerde beğendiğim olaylardan biri bu. Oyuncunun bir işinde ortaya çıkardığı rol ile bir başka işinde yaptığı rol arasında dağlar kadar fark oluyor. "Anson Mount o sabah uyandığında kendini aylardır kesilmemiş sakalı ve elindeki tabancasıyla çok daha erkeksi bir havada buldu."
Bir keresinde takım elbiseli halini gördüğümüz Anson Mount biladerimiz Hell on Wheels dizisinde diğer fotolarda gördüğünüz karizmayı gösterebiliyor. Takım elbiseli haline iki tokat atma ihtiyacı hissedeceğiniz adam birdenbire kanka olunası bir adam rolüne giriyor. Seviyorum bu tip değişimleri ve çalışmaları.
  Bu arada bu yazının dizgisi de bir enteresan bir tuhaf oldu ya kendime buradan sert eleştirilerimi sunuyorum.

Ankara Hakkında (+18)


Gençler rahat rahat küfür ediyorlar, Ankara ve ilçelerine. "Ankara yarak gibi, Keçiören bok gibi" diye gidiyor şarkının sözleri. Benim komiğime gitti, hem şarkı, hem grup, hem de nefretin dozajı. Gurubun adı zaten The Bomboks. Ankara'ya karşı artık nasıl bir nefret biriktirmişse adamlar, ana avrat düz gidiyorlar şarkıda. Çok candan bir şarkı olmuş. Bir de yorumlarda en çok + alan "gurup da yarrak gibiymiş amk..." yorumuna da ayrı bir güldüm. Grup üyelerinin bu yoruma bakıp eğlendiklerini tahmin ediyorum. Blog postuna da Müzik etiketini koyup koymamakta çok kararsız kaldım.

22 Şubat 2013 Cuma

Kasımpaşa'da Gangam

Ülkemizde konsere gelen "Gangam Style" şarkısıyla meşhur, şarkıcı sevgili PSY kaldığı Pera Palas Oteli'ndeki odasından görünen manzarayı çekip 2 milyon takipçisinin olduğu twitter hesabında paylaşmış. Bizim gerçek yüzümüzü göstermiş de diyebilirsiniz, güzel yerleri niye paylaşmamış da diyebilirsiniz. Ben sadece bu resim burada bulunsun istedim.

Ayudi A4


Yeniden depreşti. bugünden itibaren her gün kenara 10 TL koyarak 20 yıl içinde alıyorum abicim bu arabanın bu kasasını. Dikkat ediniz yalnız yeni kasasını değil. Şu gördüğünüz led farlı olan versiyonunu istiyorum. 2009-2011 olması lazım yamulmuyorsam. Audi A4 aşkım yine, yeni ve yeniden depreşti. Alıciim oğlum seni; güzel arabasın.

Şampiyonlar Ligi

Burak'ın bu haftaya kadar gol krallığında lider olarak gelmesi mükemmel bir olay. Hamit'in istatistiği de adamı kanser edecek cinsten. Direğe en çok takılan adam istatistiğinde bir numara, üç topu direkten dönmüş. O üçü içerde olsa, ya da en azından ilk Manchester maçındaki içerde olaydı, şu anda feys ortamlarında bazı ergen arkadaşlarım "Fatih hoca bu Hamit'i oynatmak inadından niye vazgemiyor" demezdi diye düşünüyorum.

9 veya 16 Aralık maçı

Aradan yüz yıl geçmesine ve tarihini tam hatırlamama rağmen yazmak istedim. Bu ipneliği unutmamak için. Aşağıda kadroları görmektesiniz. Güya yenecektik de şöyle ballandıra ballandıra arkadaşlarım arasında kendince bir üne kavuşmuş olan bir "haftanın panoraması" yazısı kaleme alacaktım. Ama aşağıdaki kadrolarla oynadığımız maçta çok pis sktiler bizi. Yendiler demek istemiyorum, çünkü hiç yenme umudu duyabilme şansı vermedi bize pezevenkler. Ben miyopum deyip kalede panter olan mı dersin, bacakları kopma düzeyinde sakatken yüz yıl sonra çıktığı bu maçta tek başına 15 gol atan ipnetor mu dersin. Yafşak lolipoplar ya. Bak hatırladım sinirlendim amk.

A TAKIMI
Murat Düz, Kalafat, Özgür T, Emre, Halil, Furkan, Cengiz

B TAKIMI
Ufuk, Özgür S, Fatih, Yunus, Erinç, Berkay, Diyar

19 Şubat 2013 Salı

Hangi Şarap


Bir başucu eseri olmuş. Hele ki benim gibi rakı, Efes Extra ve votkadan başka birşey bilmeyen denyolar için. Hangi şarap hangi yiyecekle güzel gider yazmışlar. Atıyorum evde Kırmızı-Hafif diye g.tümden çevireceğim "Light Red" tip bir şarap varsa; bunu tavukla, salamura et, kızarmış sebze ve balık değil de yengeç vs gibi ağır deniz canlılarıyla yiyin demiş. Ya da siz balık yanında şarap istiyorsanız, Sparkling dediği şarap tipini önermiş. Yani şarabın yanına daya peyniri gitsin dememek lazımmış. Beygirliğin lüzumu yok. İlk market gezimde şarapları inceleyip bu sertlik mertlik derecelerine bakacağım.

(Bininci kez hatırlatayım, resmin üzerine tıklayıp daha büyük ve okunaklı halini görebilirsiniz.)

Onur Kıvrak - 2

Onur kardeşimizden beklenen açıklama geldi. Kendisi gereken özürü Bamba biladerinden dilediğini söyleyerek, "onun canı sağolsun" diyerek bizim gözümüzde, gönlümüzde çizdiği profilin bozulmadığını gösterdi. On numara adamsın, Galatasaray'a gelmeni çok isterim ama gelemezsen de adamsın sayın kardeşim. Sakatlık yaşamadan kariyerine devam edersin umarım.

"Bamba’nın kendi ağlarını havalandırmasının ardından moralinin bir hayli bozulduğunu belirten Onur, Fildişi Sahilli oyuncunun kendisine uzattığı eli görmediğini söyledi. Bamba’ya bir kırgınlığının olmadığını belirten deneyimli kaleci, “Bamba benim en çok sevdiğim yabancı oyuncu. İsterse bana 10 gol yedirsin, canı sağolsun. Kendisini telefonla da aradım. O olay sırasında yüzümü çevirdiğim için Bamba’nın elini göremedim. Yoksa asla art niyetim yoktu. Ben takım arkadaşlarıma asla böyle bir şey yapmam” diye konuştu."

O Sesi Kim


Her şeyden önce sevgili medya duayeni Acun beyin kendi kafasından matrak geçtiğini düşünüyorum ikide bir "Türkiye'nin osesikim, osesikim" diyerek. Yarışmayı hiç takip etmemiştim. Finaline denk geldim ve bilgisayarda birşeyle uğraşıyorken televizyon da açıktı ve ucundan ucundan bakarak gittim.

Jüridekilerin yarışmacılarıyla düet yaptığı kısımdaki erkek jürilerin sesinin yetmemesi, Hülya Avşar'ın sesinin yetmemesinin üzerine bir de zamanında çıkmış olan kendi albümündeki bir şarkının girişini bilmemesini bir kenara bırakırsak:

Bir kere finale kalan dört kişiden Berkan adındaki yaşı küçük kardeşimiz dışında hiçbirinin sesi güzel değildi. Bu çocuk ilk elenen kişi oldu yanılmıyorsam. Kalan üçlüden de biri Barış Akarsu taklidi, biri Ahmet Kaya'nın çok çok kötü bir taklidi. Diğeri de benim sesini beğenemediğim, müzik kulağı olmayan bir abla. Murat Boz'un şarkısını okurken kız başka bir melodiden okudu o derece yani. "Teklitler mi aslını yaşatan" bilemiyorum ama Ahmet Kaya'nın ekmeğini yiye yiye sesi benden bile kötü olan bir adam kazandı yarışmayı. Türkiye o sesini buldu mu bilmiyorum, bence bu yarışma hala osesikim.

Apaçi

Apaçilik bizde bir gelenek oldu sanırım. Birşey moda oldu mu alıp yürüyor mutlaka. Bilekte daralan ve bilekte biten pantolonlar beni ittikçe itiyor.

Şu resimde de Burak tam bir Zeytinburnu apaçisi, Selçuk da Zeytinburnu'nda damacana su dağıtım işinde çalışan bir eleman gibi duruyor.

Sanırım biraz da fotoğrafın çekimiyle alakalı Samsung Galaxy S3 gibi dandik bir telefonla mı çekmişler ne yapmışlar tam çözemedim. İkisi de 1.80'den uzun adamlar olmalarına rağmen bir tuhaf koca kafalı filan çıkmışlar. Şu fotoyu hiç değilse bir Sony Xperia S ile çekselerdi böyle olmazdı. (Diyerek telefonumun reklamını da yapayım.)

Tarantino'nun Bağlaması


Bu kadar güleceğimi tahmin etmezdim ya, on numara olmuş. 
O video başlığı, sanatçının yüzünü beklerken geçen zaman.
Bir an gerçekten Tarantino çıkacak sandım kefal gibi :))

18 Şubat 2013 Pazartesi

Beze

Sol çenemde beze çıktı sevgili kardeşlerim. Ara sıra çıkıyor zaten ve hafiften de ağrı yapıyordu, traş olurken filan zorluyordu biraz. Bugün bir bakayım dedim 33 yıllık kayatımda ben, 3-5 kere rahatsız etmiş olan bu beze ne ayak diye. Lenf bezlerinin mikrop yakaladığında büyümesiyle oluşan, enfeksiyon durumuymuş bu. Zararsız bir mevzuymuş ama yine de bir doktora görünsem iyiymiş. Sizin de bilginiz olsun.

Ekşiduyuru sitesinde de şöyle bir muhabbeti dönmüş kopi-peyst yapıyorum siz sevgili blogseverlere.

S: Öncelikle yarın doktora gideceğim. Sol çene altımda bir bezxe var ve acıyor dokununca. bu şikayeti daha önce yaşayan var mı ? bu ne ola ki neden ola ki ? internet beni biraz korkuttu da.

C: Bende de olur o durum sıklıkla.Çene altındaki lenf düğümü mikrop yakaladığı zaman öyle sertleşir,şişer ve acır.Korkulacak birşey yok enfeksiyon durumudur muhtemelen.Ama doktora görünün içiniz rahat etsin.

C: ayni taraftaki dis iltihaplarinda da olur bu durum. bir anda fark ettiyseniz sorun yok.

C: Ağrısız bezeler daha tehikeli sonuçların habercisi diye biliyorum. Enfeksiyon olması daha muhtemel. Korkmayın zira internetten yakınmalarını araştıranlar hemen kanser oldugunu düşünmeye başlıyor. Doktora gidin rahatlayın.

Onur Kıvrak

Adı Galatasaray'la anıldığında çok olumlu baktığım bir adamdır Onur Kıvrak. Hatta Bu sezon sonunda hazır para ediyorken Muslera'yı satıp kendisini transfer etmemiz gerektiğini düşünüyordum, bu fikrim hala geçerli, Onur bir yanlış hareket yaptı diye eleştiriye boğulmaması gereken bir adam.

Dünkü pozisyon için umarım sonrasında gidip arkadaşından özür dilemiştir. Bamba kendi kalesine gol atıyor. Sonra yerdeki Onur'u kaldırmak için elini uzattığında Onur şu fotoğrafta gördüğünüz gibi hiç Bamba'ya bakmadan ayağa kendi kalkıyor. Arkadaşının elini tutmuyor yani. Maçın devre arası gelmeden, ilahi adalet misali yine alakasız, gol olma ihtimali düşük bir şut; yine Bamba'ya çarpıp gol oluyor. İnternette okuduğum bazı yorumlara göre Onur burada arkadaşının elini sıksaydı ikinci golü de o şekilde yemezdi.

Kendisinin çizdiği profil özgüven patlaması yaşaması akabinde böyle dötü kalkacak bir adam olabilmesi yönüne düşünmemi engelliyor. Ama Onur'un Bamba'yı seyircinin saldırılarına maruz bırakacağını, maçın kalan süresi için arkadaşının motivasyonunu mahvedeceğini bilmesi gerekirdi. Umarım özür dileyerek telafi eder.

Süper Monte


Gelmiş geçmiş en iyi altyazı montelerinden biri olmuş.

Schalke Forever

Şu yapılanın kibar tanımıyla biraz kamillik kokan bir hareket olduğunu söyleyebilirim sevgili dostlar. Schalke atkısını açan arkadaşlarla denk gelsem "Kanka allah rızası için bir tarif et, şunu yapmanıza ne gerek vardı" demek isterim. Gerçekten de lider maçını yapmış ve bir maç fazlasıyla senin 8 puan önüne geçmişken, liderin senden uzağa kaçmasını engellemen gereken bir maça çıkmışken şu yapılanın mantığı olduğunu sanmıyorum.

Her ne kadar iğrenç bir egosal, nefretsel, komplekssel durum olsa da, üç büyüklerden birinin taraftarının diğer büyüklerin iyiliğini istememesini anlarım. Ama zahmet edip Schalke atkısı bulup onu maça getirip açmanın manası nedir sevgili kardişlerim. Hiç gerek yok.

Maç da berabere bitti bu arada, galip gelemedi Beşiktaş. "Schalke atkısı açarsan sonun böyle olur" diye alay konusu olduğuyla kaldı bu iki arkadaşımız da.

Cam Siliciler


Bir okulda okulların camlarını silen ekibe bir bakar mısınız? Yamulmuyorsam Amarika'daki bir okulda düşünülmüş bir konsept bu. Kim düşündüyse, kim onay verdiyse, o kıyafetleri kim giydiyse örnek bir çalışma olmuş.

15 Şubat 2013 Cuma

YUTUP

Kendime ait olan youtube hesabını aktif hale getirdim sevgili dostlar. İlk olarak 2012 yazında köyde çektiğim iki adet videouyu ekledim canlarım.

Üstte gördüğünüz tepe noktasına erişilmesi yürüme mesafesiyle 3,5 saat olan Sülbüs Dağı'nın doruğunda çektiğim video bulunuyor. Bingöl, Elazığ ve Erizncan'a kadar uzanan kilometrekarelerce bir alanı görebiliyorsunuz.

Alttaki video da ilçe merkezinde kurban satın aldıktan sonra köye dönüş yolunda çektiğim bir video. İlçe merkezi taraflarında güneç varken, köyün olduğu tarafta yağmur yağıyor deli gibi. 22nci saniyede çakan yıldırıma da dikkatinizi çekmek isterim.



12 Şubat 2013 Salı

İsssiiiiyeeeaaaaaan


Bu şarkıdan harbiden bıkmıştım ama şu düet çok hoşuma gitti. Linet'in abajur elbisesine takılmadan izleyin sevgili dostlar. Ayrıca bazı arkadaşlarıma karizma durmak için biraz fazla kastığını düşündürten ve aynı zamanda yaşıtım olan güzide sanatçı sevgili Halil Sezai Paracıkoğlu'nun da yüzünün gülmesi çok hoş. Gül bilader, aileden biri gibisin seviyoruz seni. On numara adamsın.

11 Şubat 2013 Pazartesi

Mercedes 302




Mercedes'in meşhur 302 otobüsünü öncelikle 36 saatte yapabildiğimiz İstanbul-Tunceli transferlerinden sonra da İETT'nin bünyesinde halk otobüsü olarak kullanıldığı dönemlerden hatırlıyorum. Bir de daha önemlisi; otobüsün farlarının bakışının, günümüzün güzide sanatçılarının aşağıdaki konseptteki halleriyle ortalıkta gezindiği zamanlarda, gözlerindeki bakışa benzerliğinden hatırlıyorum, belirteyim istedim. "Kaşlara bak lan 302S" diye dalga geçerdik birbirimizle ya, bildiğin hayvanmışız.


Mahsun


Nerden nereye değil mi? Sarı ceketi mi söylesem, apış arasına saplanmış kot pantolonu mu, sımsıkı sıkılmış kemeri mi, o kemerden içeriye çıkmamacasına sokulmuş olan gömleği mi? ele bağlanmış bandanayı mı, pembe gömleği mi? Havuz başında paçaları katlayıp dolaşmanı mı, yoksa en sonda o motordaki triplerini mi? Hangi birini söyleyeyim sayın Mahsun bey biraderim? Sanırım en bombastik olanı, videonun 4:07-04-12 arasındaki kaşların ve duygunun değişimi. Ah bir de o sözler yok mu, beni can evimden yaralayan. "Tek günahın sewmek sewwwmek, sinin için ülmek üllllmek" Ooof of, gidip bir rakı doldurayım kendime.

Fotoğraf

Sağlam fotoğraf makineleri olup da adam gibi kullanmayan arkadaşlarım var. Adam gidip 2.500 lira verip  alıyor cengaver gibi Nikon'u Canon'u, gelgelelim çantasından çıkarmıyor, adam gibi hafıza kartı almıyor, hafıza kartı varsa onu boşaltmıyor, sanki eskiyecekmiş gibi fotoğraf çekmiyor. Zavallı makine, sahibiyle geçen hayatında çektiği fotoğraf başına 1-2 tl'ye mal olmuş oluyor. Halbuki -eskisi gibi poz sayısında sıkıntı yok nasılsa- peşpeşe çekse, alıştırsa kendini. Ondan sonra denemeye başlayacak açıları, ışık oyunlarını, fotoğraf pozlamaları vesaireleri. Milletin deneme için çektiği, şu aşağıdaki gibi bir fotoğraf çekmeye ömürleri yetmeyecek. Çıkarın sevgili kardeşlerim makineleri, çekin fotolarınızı, yapın envai çeşit denemelerinizi. Başka türlü ol - maz.

Memecan Volüm 3000

Ekşisözlük'teki bir arkadaş şu linkte yer alan karikatüre link vererek "salih memecan'ın tayyip'i yalayarak bitirmesi" diye bir başlık açmış. On numara bir başlık olmuş, sadece başlık bile birçok şey anlatıyorken arkadaş başlığın tanımına da şunları eklemiş:

"ülkeyi rahatlatacak eylem. birkaç karikatür sonra gerçekleşmesini bekliyorum."

Klavyene sağlık kardeşim, daha önce bu blogda paylaştığım hissiyatıma paralel olmuş.

Garson


Öldüm gülmekten ya.

9 Şubat 2013 Cumartesi

Eğitim

Büyük bir yazılım firmasının Türkiye ofisinde yarım günlük eğitimdeydik geçen pazartesi. Bazı paylaşmak istediğim şeyler var sizlerle dostlarım. Birtakım tipitiplerle tanıştım, tipitip bile olamayacak kadar sığırsal durumdaki bir arkadaş vardı ki, şükür onunla tanışmadım.

İyi niyetli ve temiz bir biraderime benzeyen, yeni aldığı HTC One telefonunu bir türlü elinden bırakamayan bir kardeşim vardı. Cihazın ön kamerasıyla kendi suratının fotoğrafını çektiğini yakalayınca kendisinden ümidi kestim.

Kendini güzel bulan bir ablamız vardı orda. Çok afedersiniz de götü tavandaydı. Nasıl bir özgüven olmuşsa artık ablada ayakları üzerinde değil de götünün lobları üzerinde yürüyebiliyordu. Zayıf ötesi birde, vücut ölçüleri 62-60-60 falandı büyük ihtimalle. Kendisine milyonlarca insanın takip ettiği bu blogdan sesleniyorum. "Tahta gibi bir karısın ablacım, o eşin olan kardeşimi zamanında yakalayıp uyarmayı çok isterdim. bulmuşsun artislik yapma ve gidip kocanla ilgilen. Sana bakan yoktu orada, bakan tek kişi olan zavallı biraderimizi de kapmışsın zaten, derhal bas git, kaldı ki götünü tavana değdirecek bir mevkin de yok balım." İnsanların kendine güvenmesi hoş bir şey ama bu kadar itici görünmemeli bence.

Veee en başta bahsettiğim yağlı saçlı, kırışık takım elbiseli, kösele ayakkabının içine havlu çorap giymiş olan tek kişilik sığır sürüsü. Sabahları saçına şekil vermek için margarin kullanmıyorsan eğer net 2 aydır o saçlara şampuan değmemiş demektir. Çok gördüm güneş gözlüğü tripleriyle holding sahibi edasıyla ortalıkta dolaşan plaza insanlarını. Takım elbisede pantolonun dizlerinin arkasının akordeon olmasından tanırım ben adamı. Senin ceketin arkası akordeon olmuş, kime hava atıyorsun lan atın emaneti.

Daha da laf sokacaktım da neyse boşverelim bu güzide kardeşlerimizi.

7 Şubat 2013 Perşembe

Birdenbire

Her şey birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
Yemiş birdenbire oldu.

Birdenbire,
Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar...
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire.

Orhan Veli KANIK

Şiir yazmaya meraklı yeğenim Zeynep hep  dörder mısradan oluşan dört kıtalı şiirler yazınca kendisine Orhan Veli'nin Bütün Şiirleri kitabını hediye ettim. Kendisinin favori şiiri "Harbe Giden Sarı Saçlı Çocuk" olmuştu. Bugün de hayatımdaki en güzide insanlardan biri hatırlatınca bu şiiri, sizinle paylaşmak istedim. Aşağıda da Müşfik Kenter'in sesinden dinleyebilirsiniz canlarım.

6 Şubat 2013 Çarşamba

Trikıııııı

Şurada bir takım pahalı tişörtlerden bahsetmiştik. Bugün ekşisözlük vasıtasıyla aynı sitede satılmakta olan aşağıdaki üründen haberim oldu. Girçikten de hemen iki-üç tene sipariş ettim hemen. O kadal ki aldıktan sınrı tirtimiz ütülidim ve akabindi duvırı astım. Biylisi bir gizilliğin istimde paralınmısını istiyimizdim. Gürüp bıkmık istirsiniz bir ıkşım çıy içmiyi gilibilirsinizzzz. 


Avukat

Kim Milyoner Olmak İster yarışmasındaki eblekvari tavırlarıyla o an yarışmayı izleyen tüm sülale fertlerinde "Bu mu avukat olacak" dedirten 18 yaşındaki bir kardeşimiz programdaki hali sebebiyle kendine yüklenenlere twitter'dan aşağıdaki gibi çakmış. Sen henüz hukuku sadece kazanmışsın güzel kardeşim. Kazanmışken bu havayı atıyorsan, bitirdiğinde başın arşa mı değer bilemiyorum. İkincisi müvekkil olmak aşağılık bir şeydir de avukat olmak yüce birşey midir, git herhangi bir hocana, hatta bölümden bir öğrenci arkadaşına sor bakalım. Reytinglerin çok olması ekrandaki mamülün iyi olduğunu mu gösterir bunun da üzerine bir düşün bakalım cancağızım. Bir de reyting kırmak nedir, reyting etmek, reyting eylemek, reyting kılmak gibi bir şey midir? 

Bütün bu geyik muhabbetinden sonra özetle yaptığının en kibar tanımı "ayıp" Meltem Yılmaz kardeşim. Derslerinde başarılar ve daha önemlisi insanlarla iletişim kurma becerini geliştirebilmen dileğiyle..

Apartuman

Apartman sakinlerine açık mektup;

Sevgili dostlar, ben asansörü kullanmıyorum. Sabah evinizin kapısından kafanızı uzattığınız anda bizim katın fotoselli lambası yanıyor diye koşa koşa gidip asansörü çağırmanıza gerek yok. Yürürken çıkardığınız seslerden ayakkabınızı hiç giymeden, bazen tam giymeden asansöre depar attığınız anlaşılıyor. Üzülüyorum bu hallerinize, harbiden yazık size canlarım. İnanın gerek yok. Bizim katın lambası yanıyorsa depara kalkmanıza gerek yok.

Sizi seven kardeşiniz
Kamil Güğüm

Not: Fotoğrafta alt kat komşumuz sevgili kardeşim Ahmet Duvarabakan'ı görebilirsiniz.Yine asansörü kapacak diye depara kalktığı bir günü bu şekilde ayakkabısız tamamlamış, akabinde de bu alışkanlık haline gelmiş. MEşhur bir insandır, dört mevsim ishal halinde gezer.

5 Şubat 2013 Salı

Gelecekteki Başgan

Şu linkteki haberde Barcelona'nın başarılı oyuncusu Messi'nin  2016'da biten kontratını 2018'e uzatacağını yazmışlar. Barcelona'nın birçok yıldızının kontratlarını uzun soluklu bir hale getirdiğinden bahseden haber; benim dikkatimi bütün haberdeki herşeyden çok çeken şu satırlarla bitiyor:

"Katalan ekibinde birçok yıldız sözleşmelerini uzatırken, geçtiğimiz haftalarda ilginç bir karara imza atan Victor Valdes kontratını yenilemeyeceğini açıklamıştı."

İşte bundan sonrasında habere "Valdes'in bu kararından sonra başlayan kutlamalar, aradan iki hafta geçmesine rağmen devam ediyor." satırı da eklenebilirdi. Çünkü Valdes'in yaptığı kaleciliği ben bu fıtıklı götümle yaparım. Bu kadar net. Kendisi golleri yiyerek, yedikten sonra arkadaşlarına dönüp ellerini beline koyarak, sonra iki yana "Ben ne yapayim" modunda açıp sonra yine beline koymaktan başka bir hırrıma yaramıyor.

İkinci Başgan

Bu fitbol piyasası gerçekten sitend apçı abilerimizle dolu. Sadece bir takıma değil herkese karşı aynı hatalar yapılıyor zaman zaman. Bazen bir takıma fazla denk geliyor, dönem dönem de bazısı kayırılıyor. Beşiktaş ikinci başkanı Ahmet Nur Çebi abimiz de yüzüncü yıllarındaki şampiyonluk dönemindeki hataları unutup demiş ki:

“Kaybettiğimiz puanlar için hakemlerin arkasına saklanma yolunu seçmedik. 
Ancak hakemden dolayı hem kulübün hem de futbolcuların emekleri zayi oluyor”

Bu iki cümlenin ilk yarısı ile ikinci yarısını aynı kişi kurmuş olamaz sevgili dostlar. Gazete bayisine gidip "Bana bir Akit bir de Cumhuriyet" demekle eşdeğerdir bu. Manava gidip "Bana bir büyük rakı" deyip akabinde kuruyemişçiye gidip "Bilader 100 liralık yürodizel atar mısın" demekle aynıdır.

Başgan

Aziz Yıldırım yasaların uygulanarak insanların hak ettikleri cezaların verilmesini istemiş. Çok güldüm buna. Fenerbahçe takımını CM FM oynar gibi yönetmekte olan sayın başkan bunu söylemiş. Hakikaten enteresan, ironinin en güzel örneği. Buyrun burdan demecin tamamını da okuyun. Şu aşağıdaki resmin büyük haline de şu linkten bakmanızı rica ediyorum. "Kimse Fenerbahçe'den büyük değildir" vecizesiyle Alex gibi bir adamı gönderen başkan kendisini takımdan büyük görüp görmediğini ciddi olarak düşünmeli bence.

"Ancak bazı gruplar var ki bunlar bilinçli olarak cephe alıyorlar. Kim oldukları belli. Bunlar beslenip bağıran insanlar. Bu sadece Fenerbahçe Kulübü’nün sorunu değil, Türk Futbolu’nun sorunu. Çözümü de gayet açık. İşleteceksin 6222 sayılı yasayı, temizleyeceksin hepsini. Bu tür insanların niyeti açık."

Fuse

Sigorta ilk anlamını taşıyan FUSE kelimesi ülkemizde şahsen pek sevmediğim bir firmanın yan ürünü olarak bir buzlu çay markasına dönüştürüldü. Dört çeşidi var: Kendi tanıtımlarında kullandıkları sırasıyla:

Limon, Şeftali, Karpuz, Mango&Ananas

Ürünlerden şeftali olanı bildiğiniz şekerli su, tadı gayet adi bir mal gibi duruyor bence. Ürünün adını Fûyz ti diye telaffuz eden limonlu buzlu çay sevenler bile limonlusunu beğenmedi. Karpuzlusunun tadı iyi ama  içerken "Ne içiyorum lan ben" veya "Hmmm çok leziz bir şalgam suyu olmuş bu" demeniz doğal. Firmanın dördüncü sırada saydığı mango ve ananaslı olan model ise açık ara en iyisi. Piyasada en çok giden buzlu çay çeşitleri belli; limon ve şeftali. Ama burda firmanın "masrafları kaldıramıyoruz dört çeşidi üçe düşürelim" demesi halinde, üretimini iptal etmek için ilk yükleneceği mango-ananas en iyisi bence. Duyun dediğimi kamilin önde gideni lolipoplar sizi. bu ürünün litrelik ve iki buçuk litrelik versiyonlarını çıkarın. Ağırlık verin bu ürüne oğlum, illa olay mı çıkaralım.

Açıklama

Bayanlara özel basın açıklaması;

Sevgili bayanlar, görüyorum ki yakışan yakışmayan hepiniz son birkaç yıldır tuhaf bir modanın esiri olmuşsunuz. Şöyle ki; hepiniz tayt üstüne uzun bişeyler ve ayağa da çizme giymek suretiyle "Derhal atımı hazırlayın" modunda takılıyorsunuz. Eyvallah tayt birçok arkadaşımıza yakışıyor. Başarılarının devamını dilerim.

Gelgelelim ki son bir iki aydır yaygınlaşmaya çabalayan şu yandaki tayt modelinin tam tanımıyla ifade etmek gerekirse "bok gibi" olduğunu belirtmek isterim. Bunu giymeyin canlarım. Giymeyin, giydirmeyin. Gerçekten yakışmıyor hiçbirinize. İğrenç, tiksinç ve bir o kadar da itici. Sanki halıdan, battaniyeden kesip yapmışsınız gibi duruyor zaten. Giymeyin.

Moda ikonu kardeşiniz
Kamil Güğüm

4 Şubat 2013 Pazartesi

Bildiğiniz Gibi

Ne demek lazım bilemiyorum. Tecavüz eden erkek, hamile kaldı diye ortadan kaldırılması gerektiğini düşünenler de erkek. Tecavüz eden kişilere ceza vermeyen de erkek. Ciddi ciddi geçen yazdığımı uygulamak lazım. Tecavüzcülere çok sağlam, uçlarda cezalar verilmesi lazım. bizim insanımızın başka türlü anlama şansı yok. Beyni olan ve az da olsa çalışan bir insan burada nasıl Hasret'i suçlu görebilir. Diyecek laf gerçekten yok.

Enişte firardaymış. Enişte yakalansa ne olur ki, esas bu ölüm kararını alan tüm sülale ne olacak? Bu zihniyet daha ne kadar ağzımıza sıçacak ben çözebilmiş değilim. HABERİN LİNKİ



Yeğenler tecavüz etmiş eniştesi derede boğmuş.
Batman çayında cesedi bulunan Hasret Daşlı’nın akrabalarının tecavüzüne uğradığı ortaya çıktı. 4 aylık çocuğu aldıramayan aile ölüm kararı alıp genç kızı eniştesine derede boğdurtmuş.

Batman’daki ‘töre’ cinayetinin detayları kan dondurdu. Hasret Daşlı’nın cesedi, 17 Aralık 2012’de Batman çayında bulundu. Hasret’in henüz belli olmayan kimliğini araştıran polise, 22 Aralık 2012’de bir ihbar geldi. İhbarda bulunan kişi “Hasret Daşlı isimli 4 aylık hamile kadının amcaları tecavüze uğradığı için öldürüldüğünü, tecavüz edenlerin akrabaları olduğunu, kendilerini aklamak için öldürdüklerini” söyledi.

Cinayeti ihbar çözdü
Bu ihbar üzerine harekete geçen polis söz konusu adresteki kişileri gözaltına aldı. Sorgunun ardından öldürülen Hasret Daşlı’nın kimlik kayıtlarında 15 yaşında gözüktüğü aslında 22 yaşında olduğu tespit edildi. Hasret’in babasının ölümü ardından amcasının nüfusuna kaydedildiği, amcasının oğlu Ö.D. ve halasının oglu S.D.’nin tarafından tecavüze maruz kaldığı belirlendi. Korkunç olay, Hasret’in annesinin genç kadının hamile olduğunu anlamasıyla ortaya çıktı. Hasret’in korkudan olayı gizlediği öğrenildi.
Genç kızın, kendisine tecavüz eden akrabalarının ismini verdiği, aile meclisinin olayı kapatmak için çocuğu aldırmayı kararlaştırdığı ancak 4 ay geçtiği için kürtaj yaptıramadıkları anlaşıldı. Aile meclisi öz kızları için acımasız cinayet planını ortaklaşa yaptı. Hasret’in bir araca bindirilerek götürüldüğü, kızın akıbetinin ise evdekilerce bilinmediği ifade edildi. Babaannesi, dedesi, baba ve annesi, amcası, eniştesi ve halası, diğer amcası ile yengesi, kendisine tecavüz eden akrabaları gözaltına alındı.

Enişte firarda
Amcalardan Habib Daşlı ifadesinde aile meclisinin toplanarak karar verdiğini, enişte Garip Daşlı’nın çağrıldığını, eniştenin Hasret’i kum ocakları civarında kafasını suya batırıp boğduğunu, Garip Daşlı’nın Hasret’e tecavüz edenlerden birinin babası olduğunu söyledi. Garip Daşlı’nın, cinayeti çocuklarının üzerine atmayı tasarladığını da anlattı.  Polis zanlı enişteyi arıyor.

1 Şubat 2013 Cuma

Yalan Söyleyen Çocuk

Linkteki makalede yalan söyleyen çocuğun nasıl anlaşılabileceğini anlatmışlar. Bazıları benim de formasyon eğitiminden bildiğim şeyler. Bunun dışında çocuğuzun yalan söylemesini engellemek için aşağıdakiler önerilmiş. Bir çocuğun içten içe "fırça atsa bile anneme/babama doğruyu söylemem lazım" diye düşünebilmesi gerçekten önemli. Bu yazı da burada bulunsun, yarın öbür gün lazım olabilir.

1- Okul öncesi çağlarda çocuklar gerçek ile gerçek dışı olan şeyler arasındaki farkı anlamaya başlar. 3-4 yaş aralığındaki çocuğunuz cezalandırılmaktan korktuğu için size yalan söyleyebilir. Ona dürüst olmayı öğretmek için aşağıdaki yöntemleri deneyebilirsiniz.

2- Çocuğunuzun yalan söylediğini bildiğiniz bir durumda onu “yalancı” olarak tanımlamaktan kaçının. Bunun yerine yalan söylediğinin farkında olduğunuzu hissettirin, yine de ona karşı sevginizin bundan etkilenmeyeceğini bilmesini sağlayın. Ona herkesin yanlış bir şey yaptığında doğruyu söylemekten çekinebileceğini söyleyin ancak yine de size her zaman yaptığını tam anlamıyla anlatması gerektiğini hatırlatın.

3- Çocuğunuza yanıtını bildiğiniz soruları sormayın, örneğin oyun oynadıktan sonra oyuncaklarını toplamadığını biliyorsanız “oyuncaklarını topladın mı” diye sormayın. Onun yerine topladığın oyuncaklarını bana göster diyebilirsiniz. Oyuncakları toplama sorumluluğunun kendisinin olduğunu anlayacaktır. Çocuğunuza hiç bir zaman “bana gerçeği söylüyor musun” diye sormayın, hiç bir yetişkin ya da çocuk bu soruya “hayır” yanıtı vermeyecektir. Bunun yerine bunun gerçek olmadığını bildiğinizi söyleyin.

4- Çocuğunuz size gerçeği söylediğinde ona övgü dolu sözler söyleyin. Özellikle geçmişte size yalan söylerken yakalanmışsa bu sözler onu gelecek için doğruyu söylemek adına cesaretlendirecektir.

5- Çocuğunuza yalan söylemek yerine yanlış yaptığı bir davranışı tamir etmesi gerektiğini öğretin. Örneğin yeni aldığınız bir bibloyu yeni topu ile kırarsa onu birlikte onarmayı teklif edin. Bu sayede yaptığı davranışı yanlış sahiplenip onu düzeltmesi gerektiğini öğrenmesini sağlayın.

6- Ona iyi bir örnek olun, çocuğunuza dürüst olmayı öğretmenin yolu sizin dürüst olmanızdır. Çocuğunuz sizin başkalarına karşı dürüst olmadığını görürse bu onun için iyi bir örnek olmayacaktır. Kendiniz ile ilgili de çocuğunuza dürüst olmalısınız. Boşanma, ölüm gibi konularda da gerçekleri söylemeli çocuğunuzun başka şekillerde daha çok endişelenmesini engellemelisiniz.

Patlama


Gol öncesindeki hareketlenmeyi ve gol sonrasındaki tribünlerdeki reaksiyonları gayet güzel aktarmayı başaran leziz bir video, hele bir de benim gibi Galatasaray taraftarıysanız daha da leziz gelecektir gözlerinize. Çeken arkadaşımızın eline sağlık.

Önemli Değil

22 Ekim 2012 tarihli bir internet haberinin linkini kopyalamışım burada paylaşırım diye. 47 yaşındaki Finlandiya'lı turist tatil için geldiği ülkemizde diskoda tanıştığı 36 yaşındaki birinin tecavüzüne uğruyor. Bir gün sonra da intihar ederek kendini öldürüyor.

Zaten diskoya giden, alkol alan, dizinde etek giyenden başı açık gezene bütün bayanlar aranıyor değil mi? Aranmasa diskoya gelmezdi değil mi? Önemli değil böylesi bayanların tecavüze uğraması.

Erkekliğimden utanıyorum böyle çüküyle düşünen hem cinslerimi görünce. İran'daki cezalar bu konuda uygulanmalı erkeklere bence, çükü kökten kesilip yedirilsin, bence en güzel ceza budur tecavüze. Benim ülkemin insanları eğitimle öğrenemiyor alamıyor bu düşünce tarzını ne yazık ki. Böylesi sert bir ceza olursa, adam içten içe "ulan ben bu kadına zorla sahip olursam çükümü kesip yedirirler bana" diye düşünürse nah yeltenir tecavüze. Başka yolu yok, kalmadı ne yazık ki benim ülkemde. Geri dönülemez, eğitimle vs ile değiştirilemez bir duruma gelmişiz artık.

Özür dilerim senden Minna Eeva Kaarina Lehtovirta. Mekanın cennet olsun.