30 Kasım 2012 Cuma

Kurtlar

161 olmuş ya. Net olarak yüz altmış bir.  Günde altı bölüm mü çekiyorsunuz napıyorsunuz abiciğim siz. Hakikatten, hakketten ve hatta hakkatten şoktayım yahu. Bu ne canım Ohayo'da mı çekiliyorsun be vadi, derhal bitmelisin. Yeter artık be.

Singılmen

"Kore'de yaşadım, Bekarım. Öpmeyi, dokunmayı ve aşk yapmayı severim. Seksi, ateşli bebek bir kız arkadaş istiyorum."

Sana verilecek cevap şudur sevgili ilelebet single kalması gereken singleman:

Fakyu


Muhteşem Binyıl - 2

Kamil Güğüm - Muhteşem Binyıl İlk Yazı   Evet bu da ikinci "Maşallah dediğim gibi ölen" vaka. Başbakan tarihin böyle olmadığını savunuyor bir DİZİyi kötülerken. Bu bir dizi sayın başbakanım, dizi belgesel değil. İnsanlarımıza tarihin ve hatta hayatın dizilerdekinden tamamen alakasız olduğunu ibaret olmadığını anlatamayacak kadar aciz miyiz, ya da biz diziye bakarak Kanuni'yi böyle sanacak kadar mal bir halk mıyız? Dizi abicim o, geyik muhabbeti yani. Kültür Bakanlığı doğru düzgün belgesel çeksin, oradan öğrenelim tarihimizi.

Ben bu diziye denk geldiğimde dizideki Kanuni'nin, Aliye dizisindeki eski kötü kocadan bir farkı olmadığını görüyorum. Beş bin bölüm geçmiş hala "bana onun her adımını söyliiiciksin, sultanımız bu gece halvete giriyor" ben bunun gibi temel bu kadar basit şeylerinden rahatsız oluyorum dizinin ve bu yüzden seyretmiyorum. Başbakanına kadar bütün bir ülke böyle sallapati bir işe bu kadar dikkatini neden veriyor anlamıyorum ki. İzlemezsin olur biter güzel abim.

Bir de aşağıda kopyaladığım bir haberde de sayın başbakanımıza yaranma çabalarındaki bir arkadaşımız, diziyle ilgili suç duyurusunda bulunmuş ve  tarihe geçmesinin gerektiğini düşündüğüm bir şekilde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı son açıklamalar sonrasında ise dizinin “yalandan ibaret olduğunu” anladığını ifade etmiş. Beş yüz bölümdür devam eden diziyi daha yeni anlamış zeka kupası. Kendisine bir haftasonu kahvaltı ısmarlamak isterim.

İLK SUÇ DUYURUSU KONYA'DAN GELDİ - Haberin Linki

Turizmci Ömer Faruk Bildirici (34), İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmek üzere hazırladığı dilekçeyi, Konya Adliyesi'ndeki Savcılık Kalemine verdi. Dilekçesinde Yağmur ve Durul Taylan'ın yönettiği “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde, oyuncuların üstlendikleri rollerin “tarihimizi aşağılayıcı olduğunu” savunan Bildirici, şu ifadelere yer verdi: “O dönem yaşanmamış olayları olmuş gibi göstermekte ve taklit ettikleri Kanuni Sultan Süleyman gibi önemli bir şahsiyeti karalamak suretiyle topluma yanlış tanıtarak, tarihi değerlerimizi ayaklar altına almaktadırlar.”

Dilekçede, diziyi izleyen kızının kendisine; “Osmanlı tarihi okulda başka, dizide başka anlatılıyor, hangisi doğru?” diye sorduğunu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı son açıklamalar sonrasında ise dizinin “yalandan ibaret olduğunu” anladığını ifade eden Bildirici, “Halkı aldatmak için kurgulanan söz konusu dizinin yönetmenleri hakkında soruşturma açılması ve dizinin yayından kaldırılmasını saygılarımla sayın savcılığınıza arz ve talep ederim” ifadelerini kullandı. Ömer Faruk Bildirici, Konya Adliyesi önünde, AA muhabirine yaptığı açıklamada, duyarlı bir vatandaş örneği sergilemek adına dizinin yayından kaldırılması ve yönetmenleri hakkında soruşturma açılması için suç duyurusunda bulunduğunu söyledi.

“Bu dizide şanlı Osmanlı tarihimize atılmış olan bir iftira var, yalan var. Tarihi değerlerimize sahip çıkma adına suç duyurusunda bulunmak zorunda hissettim kendimi” diyen Bildirici, bu konuda kamuoyundan ve hukukçulardan destek beklediğini sözlerine ekledi.

Sirko - 2


Hakkında iyi konuştuğum adam iki gün yaşamıyor abi, neye elimize atsak kurutuyoruz. Sirko güzel bir karakter dedik Dexter dizisinde haftasında öldürdüler canım karakteri iyi mi? Bölümdeki saatlerce hastaneye gitmeden denizde takılma, Sirko ayarındaki Kolombiya çetesinin mekanına girip tamamını öldürebilen bir manyağın Dexter gibi herşeyi hesaplayıp yapabilen Dexter'dan yardım istemesi vb bazı saçmalıkları kafaya takmadan bakmaya çalışırsak senaristlere saydırmaktan geri duramıyoruz sevgili dostlar. Allah tepenizden baksın yibinetorlar sizi. (Sirko son bölümde yine benim sevdiğim ceketi giymişti bu arada)

Yukarıdaki resimde yer alan tehditler savurduğu bölümde adama kazandırdıkları karizma böyle bitmemliydi. Böylesi bir karakteri gelecek sezon(lar)a da taşıyabilirlerdi ya da bu sezonun finalinde şu La Guerta bağlantılı bir yerlerde kullanabilirlerdi.

Neyse güle güle Sirko Reyiz.
Kamil Güğüm - İlk Sirko Yazısı

Volpeypır

Ben an itibariyle şirkette uçaklısını, şahsi bilgisayarımda telefonlusunu kullanıyorum. Siz de üzerine tıklayıp orjinalini gördükten sonra  birini seçip kullanın. Kontrol edeceğim ona göre.








Eksen

Uzun metrobüs yolculuklarımın yoldaşı, en çok dinlediğim istasyonlar arasında olan ve hatta bir numaraya oturttuğum, canım radyom Radyo Eksen'de konsepte yeni eklemeler oldu.

Artık ara sıra Türkçe çalacaklar, bazı akşamlar plaktan çalacaklar, hatta cingıldaki tanımlamalarıyla "cızırtı duyabiliriz", Kanat Akkaya'nın, Artemiz Güler'in olduğu yeni programlar var, logo değişti vs. Yandaki yeni logo, aşağıdaki eski logoda ilk E harfi farklı fontta eksen yazıyordu. Bu E harfini ve logodaki yazıları daha modern bir fontla yapmışlar. Ben yeni logoyu beğendim, zaten neyi beğenmiyorum ki lan sizin yaptığınız.

Sayenizde dimağımdaki müzik kültürüm arttı valla. Sayende tanıştığım grup sayısı beş bini aştı ya. DJ'lerini de ayrı seviyorum zaten. Bir de böyle "İzlanda'lı grup ilk albümünü dört yıl önce çıkarmıştı... İngiltere'de bir numaraya yükselen ilk Alman müzisyen olan grup..." diye anlatmıyorlar mı, o kadar zahmet etmeyin, o kadarını da artık biz araştıralım diyesim geliyor.

Seni seviyorum sevgili Eksen, aynen devam canım benim.


29 Kasım 2012 Perşembe

Tespit

Yepyeni ve dehşet bir yorum yapıyorum Burak yılmaz ile ilgili: Kendini çok yere atıyor. Şampiyonlar liginde beşinci hafta sonunda Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi ile birlikte gol krallığında zirvede olan bir oyuncumuzla ilgili yüzünü gördüğü an yorumcularımızdan gelen ilk tepki bu.

"Kendini çok yere atıyor." Anladık ulan anladık. Biriniz de yeni birşey söyleyin be. Sıkılmıyor musunuz kendinizden abi siz, aynı şeyleri vır vır vır konuşuyorsunuz. Birinizden farklı birşey çıkmıyor ya, biriniz de desin ki "Ben Burak'ı aradım, çocuğa böyle böyle anlattım, o da bu huyundan vazgeçmek istiyor, haftasonu psikologa gidiyoruz." Ne kadar sert söylersem benim dediğim o kadar ön plana çıkar konuşulur o zaman "Ben olsam lisansını yırtarım." Oldu anasını satayım. Yerden kalkmamış futbolcu eskileri giydiriyor da giydiriyor. Bi susun artık be. Burak'ın yerinde olsam sırf bu kamilleri susturmak için bile olsa tamamen oynadığım futbola bakarım, ucuz penaltı peşinde koşmadan milyonlarca gol atıp iyice bozarım totoşları. Ondan sonra da konuşsunlar yine "Eskiden bu çocuk kendini çok yere atıyordu" diye.

Ayar manyağı


On numara bir ayar örneği. Aklımda kaldığı kadarıyla özetliyorum şıpoylır olabilir, ona göre okuyunuz.

İspanyol eleman telsizden "yönünüzü 15 derece değiştirmenizi öneriyorum" diyor. Amarikalı aynısını ona öneriyor. İspanyol tekrar ediyor, Amerikalı sen değiştireceksin diyor. İspanyol değiştimeniz lazım diyor ve "Bu donanmanın komutanı general Maykıl Sikkofiyıld konuşuyor. Biz bir uçak gemisi, 10 fırkateyn, işte bilmemkaç bilmemne gemisi filan beş bin kişiyiz. Irak'a gidiyoruz. Sen 15 derece döneceksin." cevabını alıyor. Bunun üzerine de gerçekten de bu küfürlü ifadeleri içeren "Biz iki kişiyiz, bir köpeğimiz, iki biramız ve şu an uyumakta olan bir kuşumuz var. Deniz fenerinden size sesleniyoruz. S.ktiğimiz gemilerinizi 15 derece çevirmezseniz ebenizin .mını görürsünüz" diyor. Amerikalı arkadaşımızdan gelen cevap kısa ve net: "Tamam teşekkürler."

Mourinho



Kendisini itici buluyorum birçok yönden. Taa en başlarda Porto'dayken kazandığı kupalar teknik adamlığını ortaya koyuyor zaten. Zaten teknik adamlığına değil adamlığına kızıyorum ben. Messi önünden geçtiğinde yaptığı "öff kokuyor" hareketi, köpek gibi teknik direktör olmak istediği Barça'ya sataşmaları, Chelsea döneminde bir hakemin ölüm tehditleri almasına sebep olduğu mal açıklamaları, rakip yardımcı antrenörün gözünü çıkarmaya çalışması, burnu büyüklükten göt kalkması aşamasına geçmiş sözleri vs vs. Bu videolar birazcık kendisini sevme çabası olsun benim için. 

Milyonların takip ettiği bu blogdan sana sesleniyorum Morinyo, kes artık şu armut hareketlerini de yukarıdaki videolardaki gibi sempatik birkaç şeyini de görelim.

Kafayı yiyen adam


Terry Butcher adındaki İngiliz fitbolcünün bu resimleri müthiş. Bir tarihteki maçta bizim tabirimizle kafası yarılıyor, devre arasında dikiş atılıyor ve oynamaya devam ediyor. O dönemlerde yedek forma gibi bir mantık da olmadığından o formayla maçı tamamlıyor. Maç sonunda da bunun unutulmayacak bir anektod olduğunu bildiğinden yukarıdaki pozu veriyor. Adamın ta bacaklarına kadar kan var her yerinde. Güzel bir sahiplenme ve hırs örneği. Alıntılar da yapalım.

"1958 dogumlu ingiliz milli futbol takiminda 77 kez kez oynamis, ipswich town, sunderland ve rangers formalarini giymis defans oyuncusu. italya 90 elemelerinde(kupada da olabilir) kafayi gozu yarip bembeyaz formasini mac bittiginde kirmiza cevirmis ve deli gibi bakan gozlerle bakmis oldugu fotosuyla meshurdur."



"8 eylül 1989'da isveçle oynanan dünya kupası grup elemeleri maçında kafayı gözü yarmasına rağmen devre arasında kafasına dikiş atılmış ve oyuna devam etmiştir... bobby robson teknik direktördü, kasabın oyuna devam etme istek ve azminden müthiş gurur duymuş ve oyuncularına gazı da vermişti... çıkın ve kaptanınız için oynayın diye...

ne de olsa ingiltere'de futbolcular asker, teknik direktörler kumandandır ve robson, butcher'a siperden fırlayıp giden cengaver muamelesi yapmakta haklıydı...

maç 0-0 bitti ve ingiltere ile isveç dünya kupasının yolunu tuttular... ertesi gün gazetelerde şu manşet vardı... sen kanlı bir kahramansın kaptan"




Karikatür




HT'de hayat var

Gün geçmiyor ki en çok takip edilen gazete internet siteleri, "Dünyanın en dev götleri, memişlerini zar zor taşıyan şarkıcılar, koca götlü şarkıcılar, götüyle ünlü olanlar, kameraları unuttular vs" konseptinde yepyeni galeriler açmasın. Haberturk daha güzelini yapmış, olayda bir çığır açarak tüm Türk abazalarının çükünü düşünmüş sağ olsun. Bugün açtıkları galerinin başlığı "Mastürbasyonda düşlediğiniz 99 ünlü" Bu kadar düşünceli olmaları çok güzel, Allah razı olsun. Tanıtım resminden anlayacağınız üzere yüzde yüz gibi bir kesinlik oranıyla; bu galeride 99 adet mayolu kadın resmi vardır ve tamamen erkeklere yönelik materyallerdir, bayanlar yapamaz ya yasak onlara. En komiği de HT HAYAT bölümünde KADINCA HAYAT kısmında yayınlamışlar bunu.

28 Kasım 2012 Çarşamba

Kan istiyorum


Bizim halısaha ekibinden Atakan'ı geyik olsun diye, eski panzer, değişmez insan, sarı bukleli, sert mizaçlı bu güzide insan Oliver Kahn'a benzetiyorduk da, büyük haksızlık etmişiz adama ya. Atakan'a tabiki.

26 Kasım 2012 Pazartesi

Kasabian

Kasabian gurubuna ait Let's Roll Just Like We Used To isimli şarkısının ses kaydını, sözlerini ve iki farklı konser kayıtlarını ekledim. Bir şarkısındaki yorum diğerinden farklı oluyor bu gurubun. Beğenerek takip ediyordum, şimdi Velociraptor ismiyle çıkan aalbümlerinde bu şarkıya hasta oluyorum. Buyrun dinleyelim, vakit sıkıntınız yoksa iki video kaydını da sonuna kadar izleyiniz.


Out of my garden, passed the battle cruiser
We jumped over cemetery gates
There on the wasteland, we saw the horizon
I noticed your pupils dilate

They’re at it again, let’s roll just like we used to
In fields when we were young our hearts got lost in the circles
We had it all, a rise and fall

Came from the booze and the fags generation
And prayed for the mayhem to start
You said you were foolish but I saw the genius
In pulling the stitches apart

They’re at it again, let’s roll just like we used to
In fields when we were young our hearts got lost in the circles
We had it all, a rise and fall

So raise your glass to the ones who have passed
And the ones that got away, ohh

They’re at it again, let’s roll just like we used to
In fields when we were young our hearts got lost in the circles
We had it all, a rise and fall
I saw her face, way out in space



BILOK

21 Ekim 2012 tarihinde, blog tarihindeki günlük bazda "farklı IP'lerden ziyaret edilme rekoru"nu kırmıştık. Bu rekor 19 Kasım 2012 tarihinde bir kez daha kırıldı ve günlük farklı modemlerden ziyaret bazında blog en yüksek sayıya ulaştı.

Ayrıcaaaa bugün itibariyle sevgili blogumuz aylık bazda da rekor kırdı. Aylık ziyarette de en çok tıklandığımız ay bitmesine daha dört gün varken Kasım 2012 oldu. Teşekkürler Türkiye.

(Bu arada Messi de birkaç gol daha atarsa, bir yıl içinde en çok gol atan futbolcu olacak. Bu rekoru da kendisinin kırmasını çok istiyorum.)

Maslak 1453

Son derecede boş bir proje bu. Ha bizim millet alır mı, alır da bitirir bile o ayrı. "Bu değil, bu değil, bu hiç değil" derken o en sondaki hiç değil olan projeyi merak ediyorum ben esas.

Bu mu sayın abim senin hayalin? Ne yapılmış ki hayaldi gerçek olsun, ya da reklamın sonundaki gibi atasözü ayarında cümleler yazacak kadar iddialı ne var orada?

Ben söyleyeyim; hiç birşey. Önceleri birkaç binalık siteler dikiliyordu, şimdi üç beş sitelik bir yarı ilçe dikiliyor. Öncekilerin havuzu mavuzu vardı, bunun caddesi var. Artı hiçbir devrim yok. "Deprem anında binalar yerden havalanıp deprem bitince konuyorlar" ayarında bir yenilik yoksa; projeyi böyle gımgım zımgım pompalamak yanlış. Bu kadar iddialı olunacak bir iş değil çünkü. Ağaçları da bir şekilde oralarda yiyip bitirmişiz tabi o apayrı bir konu.

Penaltı


Topa vurulduğu anda bir buçuk - iki metre ilerdeymiş. Oldu anasını sateyim. Orası iki metre ise Melo'nun boyu kaç metre acaba? Artı sevgili sığırcık kuşu Bilica biraderimiz de içeriye girmiş ne olacak şimdi. Böyle ahkam kese kese "Penaltı kesinlikle tekrar edilmeliydi." demiyorlar mı, he kamiller sizi he evet. 

Hakem Melo'ya da baksın, Bilica milica kim varsa orda onların da hepsine baksın, kale arkasında Taffarel mi var ona da baksın, bir saniyede karar versin. Sen de yavaş çekimlerde beş bin kere izlediğin şeye yorum yap olup olmadığını belirle. Zavallı hakem bir saniyede karar versin, sen kutuyu yaya yaya seyret bir araba dolusu, düşün, sonra da teşhis koy, olmamış diye. Oldu cınnım, olmımış ılan sinsin.

The Model

Ülkemin anasının ağladığı 1980 yılında Alman Kraftwerk grubunun bu şarkısı İngiltere'de bir numara olmuş ve İngiltere'de ilk kez bir Alman sanatçı bir numaraya yükselmiş. Çok hoşuma gitti haberiniz olsun dedim, Almanca versiyonunu da ekledim, o da hoş eşlik etmesi (ya da eşlik etmeye debelenmesi) zevkli. Bu şarkıdan otuz yıl önce İkinci Dünya Savaşı'nda birbirini dünya yüzeyinden kazımaya çalışmış iki ülke buzları bu raddede eritebilmişken, biz hala "gavur Yunan" modunda takılıyoruz ya bu da ayrı bir anektod olsun.



She's a model and she's looking good
I'd like to take her home that's understood
She plays hard to get, she smiles from time to time
It only takes a camera to change her mind

She's going out tonight but drinking just champagne
And she has been checking nearly all the men
She's playing her game and you can hear them say
She is looking good, for beauty we will pay

She's posing for consumer products now and then
For every camera she gives the best she can
I saw her on the cover of a magazine
Now, she's a big success, I want to meet her again


Sie ist ein Modell und sie sieht gut aus
Ich nehme sie heut' gerne mit zu mir nach Haus
Sie wirkt so kuehl, and sie kommt niemand 'ran
Doch vor der Kamera da zeigt sie was sie kann

Sie trinkt im Nachtklub immer Sekt (korrekt)
Und hat hier alle Maenner abgecheckt
Im Scheinwerferlicht ihr junges Laecheln strahlt
Sie sieht gut aus und Schoenheit wird bezahlt

Sie stellt sich zu Schau fuer das Konsumprodukt
Und wird von millionen Augen angeguckt
Ihr neues Titelbild ist einfach Fabelhaft
Ich muss sie wiedersehen, ich weiss sie hat's geschaft


23 Kasım 2012 Cuma

Mal Baba

Bir Milka reklamı vardı. Milka'nın kapanıp açılan paketlerinin ilk tanıtımının yapıldığı:

Evin küçük oğlu yağmurda koşarak eve geliyor, birsürü Milka çıkolata getirmiş. Baba böyle homurdanıp "Sırılsıklam olmuş" gibi birşey diyor, akabinde çocuk da bu sığırı memnun etmek için "Ben ıslandım ben, çikolatalarda sorun yok" diyor ve bu denyo baba ağzına çikolata atarak "oooovv yeee" nidalarıyla yiyor.

Senin gibi baba olmaz güzel kardeşim. Sen tam manasıyla bir malsın ve önde gidenisin.

Dev İndirim


Hemen bu akşam Migros'a gidip yüzlerce şişe Yedigün Limon alacağım. Bu fırsat kaçmaz.

22 Kasım 2012 Perşembe

Tanıtım Nasıl Olur

Bir oyun için hazırlanmış sinema trailer'ı tadındaki bu tanıtımları izleyince keşke filmi yapılsa diyor insan. Oyununu alıp çatır çatır oynayası geliyor valla. Daha önce de bahsetmiştim, bu oyunun esas karakteriyle alakalı uzun ve detaylı bir alt metin de kurgulamış oyunu üreten firma. İşte oyunun ilk versiyonunda ana karakter şu yaşta bilmemnereye gidiyor, ikinci versiyonda 5 yıl sonrası başka bir yere gidiyor vs vs. Hepsini tek tek sesini de açarak izleyin sevgili dostlar. Sadece on dakika da olsa şu kelime avı oyununa ara verin.




Portekiz

Karar verdim sevgili dostlar, Yemekteyiz programına katılıp görmüş olduğunuz Portekiz Usulü Tavuk yemeğini yapacağım. Yarışmacıların yemeklerini gözünün yaşına bakmadan yiyip, beğendiysem adam gibi beğendiğimi belirtip, beğenmediysem suyunu çıkarmadan insan gibi eleştirip, sonra da hepsine "Yemekleri şöyle beğendim böyle beğenmedim, aslında kendisine 8 verecektim ama bu yarışmada insanlar it gibi yemeklerini yedikleri insanlara 10 üzerinden 3-4 verdiğinden ve ben de bu yarışmayı kazanmak istediğimden Ayşen ablaya notum 1" diyerek bir vereceğim. Böylece çatır çatır da birinci olacağım.

21 Kasım 2012 Çarşamba

Muhteşem Binyıl

Az önce herkeslerin peşinden koşturduğu Muhteşem Yüzyıl dizimizin özetine kulak misafiri oldum. İbrahim Hürrem'e diyor ki "Siz üstünüze vazife olmayan şeylere bulaşmayın." Sonra başka bir sahnede de kendisini affeden sevgili eşi Hatice Sultan hanımefendi hazretleriyle konuşurken elini masaya sertçe vurup olanca sesiyle  "Nerde benim kızım" gibilerinden bağırıyor. Ulan çükünü kesip sana yedirip kafanı keseceklerdi senin, ne ara affedildin de bu kadar palazlanıyorsun bir de. Ohannesburg.

Başka bir sahnede bir sultan bir hatunu çağırıyor; "Bana bak Sinsi Hatun, bundan sonra sen bana bilgi vereceksin, Hürrem'in bütün adımlarını bana söyliiiiciksin" Beş bin bölüm olmuş, Hürrem'in biri benim boyumda yarım düzine çocuğu var, harem bişeyi olmuş, sen hala adımlarını bilme derdinde millet.

Öbürü ölecekti hop hareme geri geliyor anasını satiim, neymiş "Gözümün önünde ol." Oldu anasını soteyim.

Senaryosunun iyice suyunun çıkmış bir dizi haline geldiğini tespit etmiş bulunuyorum.

Barça


Barcelona Şampiyonlar liginde Celtic'e deplasmanda 2-1 yenildi. Bu maç içinde Barça'nın yaklaşık 1100 pas yaptığını okudum bir yerlerde. Şu istatistiklere bakınca topla oynama oranı yüzde 78 olan, gol denemelerinde 17-3, kaleyi bulan şutlarda 11-2 önde olan Barça'nın yenilgisinin esas nedeni şu istatistiklerden birinde gizli bence. Kaleci kurtarışlarında Celtic önde, sekize karşı kaç hem de biliyor musunuz SIFIR. Kaleci kurtarışlarında Celtic: 8 - Barcelona: 0. Celtic kalecisi 11 şutun 8'ini çıkarmış. Sevgili Valdes kardeşim kaleyi bulan 2 topu da içeri almış. Gollerden sonra ellerini beline koyup, sahaya bakıp "Ben ne yapabilirdim ki" gibilerinden mal mal bakmış mıdır acaba yine? Valdes olmasa bu takım artık nerelere gelecek ben kestiremiyorum. Kendi analizini yapıp bir an önce gitmesi lazım kardişimizin. Ki bunu daha önce de belirtmiştik.

Fotoşokella


Hayatımdaki en güzide insanlardan biriyle sırf çiş maksatlı olarak Börgır Kink'e gitmiştik, ben daha önce çıktığımdan şu resmi az birşey inceleme fırsatım oldu. Bu fotoğrafın gerçekten maç esnasında değil, poz verilerek çekilmiş bir mizansen olduğu çok belli, toz yok birşey yok, eller ayaklar bale yapar gibi uyum halinde böyle filan. Yalançı Börgır seni, benden kaçar mı?

Erkan Oğur


No comment.

Muhteşem Apaçi


An itibariyle birazcık itici bulduğum Cristiano Ronaldo gözümde Messi ile aynı kefeye yükselmiştir. Barcelona'ya sponsor olan THY grev yapan çalışanlarını kovunca Messi bunla ilgili sağlam bir çakış yapmıştı. Ronaldo da zamanında kazandığı Altın Ayakkabı ödülünü satıp kazandığı 1,5 milyon doları Gazze'deki Filistinli çocuğa bağışlamış. Adammışsın ve bunu kanıtladın Ronaldo biraderim.  Birkaç gün önce yazdığım yazımın çıktısını alıp rulo yapıp kendime monte edeceğim ama böyle göt olmaya da her zaman razıyım. HABERİN LİNKİ

Not: Yılda 15 milyon kazanıyor ne var biraz para vermiş sikkolar -bir arkadaştan alıntılayacağım üzere- bugüne kadar cebinden bir fakirin karnını doyurmamış, davulun sesini uzaktan hoş bulan az biraz mallık ihtiva eden kardeşlerimdir.

Sonradan gelen not: Beni keklemişler arkadaşlar, sazanlara özel yalan habermiş. İŞİN ASLI BURADA

20 Kasım 2012 Salı

Sirko


Gelmiş geçmiş en karizmatik kötü adam Dexter yedinci sezonda birden ortaya çıkan sevgili karizmatik abimiz Isaac Sirko'dur. İngiliz aksanı, kararlılığı, korkusuz olması süper. Daha önce Rome dizisindeki Titus Pullo karakterini canlandıran Ray Stevenson döktürüyor. Bazı arkadaşlarım dizinin bu sezonunun gelmiş geçmiş en iyi dizi bölümlerini içerdiğini iddia ediyorlar ki bunun büyük bir sebebi de böyle bir karakteri barındırması. Üstteki fotoğraftaki ceketine de bitiyorum adamın.


Kezban Paris'te

Ünlü olduğundan ötürü hepimizin giydiği birşeyi giymemesini, kullanmasını anlarım insanların da bu ne sevgili Hülya ablacım? Burayı takip ettiğini biliyorum ve burdan sana sesleniyorum; olmamış.

19 Kasım 2012 Pazartesi

Yüzük

Şimdi sevgili dostlar. Herkesin kendisine baktığını sanan ve bu yüzden zırt pırt yüzük gösterme çabasına girişen tamamen mal ötesi bir kezban topluluğu var. Bunlar böyle yüzük göstericem diye alın-burun kaşımaktan pişik olmuşlar artık. Sürat de bir felaket yani, sen (yani ben) daha yeni metrobüsten inmiş, acaba bütün organların yerinde mi diye mal mal etrafına bakınırken, yerinden çıkmış olan kolunu takmaya çalışıp, çantanı toparlayıp, "götümü hangi durakta düşürdüm acaba" diye düşünürken; gözünün ucunun bu kezbana değmesiyle yüzüklü elin alına gitmesi maksimum 0.4 saniye. Maksimum diyorum ulan ahali, bunun bir de minimumu var.

Sevgili yüzüksever kezban gurubu olan ablalarımız, yengelerimiz ve dünya ahiret bacılarımız. Ben ve benim gibi bir sürü adama artistlik yapıyorsunuz. Buradan sizlere seslenmek ve bilgilendirmek isterim ki:
"Siz bizim (afedersin de) skimizde değilsiniz. Lütfen insanlara sapık muamelesi yapmayınız artık. Eşiniz veya sevgiliniz kimse ona yoğunlaşınız. Sizin gibi bir kezban o güzel kardeşimiz gibi bir adamı bir daha (afedersin) nah bulur. Kocaciyim yolda millet bena bahiyür diyerekten enişteleri üzmeyiniz."

Börgır


Geçen Zurger Kink'te oturup efendi bir şekilde yemeğimi yiyip bir yandan da tabletten güncel dizim Sons of Anarchy'ye bakarken, bayanın kapalı olduğu bir çift girmişler ve adam kasalara bayan da masalara yönelirken şöyle birşey oldu. Kadın benim yanımda boş olan 6 kişilik masaya çantasını koydu. Bu arada kasaya varmak üzere olan adam karısına, -çok afedersiniz ama kendisini masadan masaya sikme ihtimalim olduğunu düşündüğünden sanırım- arada bir boş masa bırakacak şekilde bir yandaki iki kişilik masaya geçmesini söyledi. Bunun mantığını çözebilmiş değilim. Kız arkadaşıma sulanan bir sikkoyu sağlam dövmüşlüğüm var zamanında, ya da art niyetini gördüğüm adamları sert bir şekilde uyarmışlığım var. Da. Sen benden ne gördün gerizekalı yibina. Kendin bütün bayanlara o gözle bakıyorsun demekki her erkekten de o potansiyeli bekliyorsun. Hadi bu kadar manyaksın, eşine de mi güvenmiyorsun?

Neyse işte arkadaşlar, kıskanç koca menüleri beklerken de 4-5 tane 20-25 yaş arası eleman geldi, birisi kasaya gidip diğerleri yengeyle aramızdaki masaya oturdu. Bizim sikko sinir krizlerine girmiştir artık kasada. Beter olsun götella.

Serbes


Behzat Ç dizisinin senaristi Emrah Serbes'le bu aralar tanıştım. Yazılarını kitaplarını taa Behzat Ç'den önce takip eden bir kitle varmış zaten. Habertürk televizyonunda Ertuğrul Özkök, Salih Memecan ve hatta yayını yapan kanalın genel müdürü Fatih Altaylı'ya bile sağlam çaktı adam. İlk fırsatta -ki bu fırsat bu akşam eve dönüş yolunda olacak- bir adet yazısını okuyacağım kendisinin. Başına birşey gelmese bari. Soyadı gibi hep serbest olması dileğiyle.

Apaçi

Dünyadaki en çok para kazanan futbolculardan biri ve kendisi ayarında kazanan birçok futbolcudan çok daha meşhur ve medyatik olan sevgili Cristiano Ronaldo biraderimizin tam ve net olarak bir apaçi olması beni hüzünlere gark etti sevgili blogsever kitle. Büyük bir hızla senaryolaştırdığım, 10 kitaplık bir seriden oluşan kitabım Jöli Potır'ın filmi yayınlanırsa mutlaka başrol için teklif götüreceğim kendisine.

Birsürü insanın takip ettiği, takip edenlerden de kendisine ulaşacak birilerinin olduğundan emin olduğum bu blogdan sevgili Ronaldo'ya sesleniyorum; olmamış güzel kardeşim.

18 Kasım 2012 Pazar

Yeni BMW 3

Güzel kere güzel olmuş bu araba. Konuştuğum arkadaşlarımdan beğenmeyen yok. Konusu açılsa herkes "Evet ya, süper olmuş vs" gibi birşeyler geveliyor. Arabanın ön tarafının görüntüsü muazzam. Karşınıza alıp baktığınızda da süper, yandan baktığınızda burnuna doğru inen o F1 esintisi eğimi gördüğünüzde de süper. Arka stopları da artık sıradanlıktan çıkarıp 5 kasasındakine benzer hale sokmuşlar çok leziz olmuş.Motor ve teknik donanımı konuşmaya gerek yok zaten, marka ortada nasılsa. Ama kasa on numara olmuş. Bu son kasa tasarımlarıyla, BMW rakiplerinden daha fazla satıyormuş gibi geliyor bana zaten. (Tıklayıp resimlerin büyük hallerini görebilirsiniz.)





Jim Beam

Bugün bir kez daha gördüm ki, benim içkim viski değil arkadaş heralde. Tadı çok enteresan içimi harbiden çok zor benim için viskinin. İçene gerçekten saygı duyuyorum. Bir ara bir arkadaşım bize pahalı bir viski ısmarlamıştı, onun içimi Redbull'la karıştırdığımızdan nispeten rahattı. Ama kola, soda, efenime söyleyeyim diğer bir takım takım taklavat viskiyi kurtarmaya yetmiyor benim için. Bulunduğum ortamda içiliyorsa gözünün yaşına bakmam içerim. (Gözünün yaşına bakmadığım da aslında kendim oluyorum, bilginiz olsun.) Ama "Kanka ne içelim" diyen bir ekipleysem viski demeyeceğimden eminim.

17 Kasım 2012 Cumartesi

Altın Örümcek

Reklam dediğin böyle olmalı. Altın Örümcek ödülünü almışsın; kullanışlılık, pratiklik vs gibi konularda tescilli bir şekilde çok öne çıkmışsın. Böyle eğlenceli bir reklam ile bunu duyurmak lazım. Selahattin o kadar kamil bir şekilde konuşuyor ki alt yazı koymuşlar artık. Olgun Şimşek'in en eğlenerek çıkardığı işlerinden biri olsa gerek. Şarkı bitince ortaya çıkıp oynaması ve TIK diye koltuğa konması da keza on numara. Sözler de mükemmel yalnız, ilk mısradan itibaren bizi alıp uzaklara götüren bir duygu patlaması :

Seni gidi teb com te-re
Herşeye var bir çare
Elimde tek bir fare
Havaleyi yaptım  TIK-TIK
Faturayı ödedim  TIK-TIK
Dövizimi aldım  TIK-TIK
Hesabıma baktım  TIK-TIK
EFT'mi yaptım TIK-TIK

Fıkra


"Elemanın biri normalde de ahbabı olduğu bir bankacıyla kredi çekmek istediğine dair görüşmek için kasabadaki bankaya gitmiş. Bankacı da konuya ciddi girip, ciddi devam edip espri yapmış:
- Sende bu krediyi alacak göz var Ahmet'cim, ama ödeyecek göt yok, demiş."

Benim uzata uzata bu kadar uzatabildiğim bu fıkramsıyı net sekiz dokuz dakikada anlatan bir abi vardı. Daha girişte Ahmet'in memleketinden konuya girip, gereksiz ayrıntılarla kafa zikerek lastik gibi uzatıyordu mevzuyu. "Ahmet (es) bizim Erzincan'lı... (cümle öncesi es) işte efenim  gel zaman git zaman...bankacı da tanıdık... diyor ki (uzun es) yau ben bu Ahmet kardeşime bir şaka edeyim..." Evet şaka etmek, şaka eylemek, şaka kılmak; güzel tabirler bunlar.


Arcticler Reloaded

Daha önce blogda şu linkte Arctic Monkeys - Brianstorm şarkısını paylaşmıştım. Şarkının canlı versiyonunu buldum youtube'da. Şarkı biter bitmez baterist arkadaşımıza bir damacana su uzatılması gerektiği kanaat ve düşüncesini taşıyorum.

Plaza

Çok uyuz olduğum bir kesim insan var bu plazalarda çalışan kitle arasında. Annesinin evde yaptığı kuru fasulye pilava burun büker, ama iş arkadaşlarıyla takıldıkları ortamlarda "Abi şurada bir yer açılmış, üfff best, mükemmel ev yemekleri yapıyormuş" şeklinde özetlenen lokantaya en önde gider. Anlamak imkansız.

10 numara


Beckham, Ronaldinho, Hagi, Roberto Carlos vs vs. Ne kadar topçu varsa tamamını yeri ve zamanı gelip de karşılarına geçtiğinde bakkala göndermiş Zinedine Zidane. Keşke biraz daha oynasaydı be. Değil bakkal, markete gitmeyi isteyecek bir sürü rakibi vardır kendisinin futbola dönme ihtimali olsa. Öyle efendi, öyle izlemesi fevkalade leziz bir topçuydu, Cezayir asıllı Fransız, renkli gözlü, tuhaf bir yakışıklılığa sahip olan karizmatik abimiz. Üzerindeki forma numarasının en çok yakıştığı insanlardan biriydi.

Zort FM

"Evet sevgili dinleyenler, Zort FM Top 40 listesinde geri sayıma devam ediyoruz. Listenin tam ortasında 20 numarada geçen haftaki yerinden tam dokuz basamak yukarıda dinleyeceğimiz Sharon Van Etten var ve şarkısının adı da Serpents"

Listenin tam ortası 20 ile 21'in arasıdır kardeşim. 20'nin üstünde 19 altında 20 şarkı vardır. Anladım, konuşmasına yeni bir zıkkım katamayan zavallı bir insansın da bari "Listemizin yarısını geride bırakmışken" filan da gevele de bir şeye benzesin. Bu arada sizi de bedavadan Sharon Van Etten ile tanıştırdım, değerinizi bilin lan köftehor blog takipçileri sizi. Şarkıyı kulaklıkla ve yüksek sesle dinlemenizi de hususi olarak rica ederim.

15 Kasım 2012 Perşembe

Oyunculuk

"İşimi severek yapıyorum" lafını televizyonlarımızdaki dizilerde oynayan arkadaşlar söylediğinde inanılmaz irite oluyorum. Dizilerimizin tamamı için geçerli bu. Senin Sultan Süleyman'ı oynamanla, Aliye'nin kocasını oynaman arasında çok devasa bir fark yoksa "işim gereği" ile başlayan cümleler kurma bence. Ne yaptın ki işin gereği, adam 40 kilo veriyor işi için, gerçek bir sporcu gibi göbeğini baklava yapacak kadar vücut yapıyor rolü için, saçını kesiyor, kıçını açıyor vs vs  sen ne yaptın bugüne kadar oynadığın herhangi bir rol için. Kirli sakalından vazgeçmeden oyna oynayabildiğin kadar.

BKM mutfaktan atıldı diye kötü oyuncu mu şimdi Nihal? Ne geveliyorsun abi mehmet sen, Harem'de neyin tiplemesini yapıyorsun ki, insanlar senin bütün komedisi Mehmet Eli Erbil'in ağzına bakan dizini eleştiremeyecek mi? Go to hell man..


SOA

Yıllardır açılımını Service Oriented Architecture olarak bildiğim ve Türkçesi servis odaklı mimarı olan bir yazılım terimi artık benim için tamamen Sons of Anarchy dizisine döndü. Bloga yazabileceğim konular var, ya da kendimce bloga koyulası diye etiketlediğim şeylere denk geliyorum. Ama tablet elimde ev, tuvalet, metrobüs vs uygun olan her yerde tüm zamanımı bu dizi almaya başladı. Şu an için beşinci sezonunun bitmesine üç bölüm kaldı. Ben de dördüncü sezonunu bu sabah şirkete geçerken bitirdim. Güzel kurgulanmış, derin oyunculuk geçmişimle kazandığım ve nefret ettiğim eleştirel bakış açıma rağmen, beğenerek izliyorum. Müzikleri harika ve inanılmaz uyumlu olabiliyor konuyla. Yan rollerde oynamalarına rağmen Kim Coates, Mark Boone Junior ve Tommy Flanagan inanılmaz güzel oynamışlar rollerini. Hatta Kim Coates'ı izlerken "bu oyunculuk değil, böyle bir adam gerçekten var" diyebilirsiniz. Burada hiç şipoylır vermeden konuyu noktalayalım beşinci sezonu da yutunca güzel bir girizgah yapacağım. Buyrun size beşinci sezon posteri.


Ayrın Meydın

Her zaman giydiğimiz tişörtte bulunan resim veya yazıların manasını bilmiyor olabiliyoruz.




14 Kasım 2012 Çarşamba

Acayip

Vodafone Türkiye gerçekten acınası durumda herhalde. Televizyonda bir reklamları dönüyor. ACAİP diye bir kutu varmış Vodafone mağazalarında kullanımımızdaymış ve telefonlardaki rehberi yedekliyormuş. Bunu böyle BKM oyuncularını kullanarak, böyle dinamik, yenilikçi birşey gibi sunuyorlar. Ben bir Vodafone çalışanı olsam ve Turkcell'de milyonlarca yıldır var olan bir tekniği yeni getirmiş olsam, bu kadar lansmanını yapmaya utanırım. Eşe, dosta, soranlara da "sorma hocam ya Turkcell'de vardı da biz de nihayet yaptık bunu, çaktırmadan uygulamaya koyduk" filan derdim.