30 Nisan 2013 Salı

Köççççek

Arkadaşlarla çay içerken Yıldız Tilbe ile Soner Sarıkabadayı arasında bu şarkının bir benzeri çaldı. Öldük gülmekten. Ortamda alkol olmadığından ve bizim mekanda olmadığımızdan kimse yırtıklık yapmadı, sadece bir arkadaş ayağa kalkıp küçük bir iki figür gösterdi sağolsun. Sonrasında da içki içtiğimiz bir gece bunu yutuptan son ses açaraktan oynayacağımıza dair sözleştik.

29 Nisan 2013 Pazartesi

Feyizbuk

Yeğenlerimden birinden geçen bir haber aldım. Feysteki bir arkadaş yazdığı bir iletide benden bahsetmiş olabilirmiş. Açtım baktım, kendime atfedebileceğim bir zımbırtı göremedim. Üstüme de altıma da alınmadım. Yeğenlerimin bahsettiği arkadaş benim bu ölçekte dikkatimi hak etmiyordu zaten. Zaten seyrek kullandığım feys ortamında denk gelirse gelirdi, başka da skimde olmazdı. Fasulyeden yaşıyordu ve fasulyeden duruyordu oralarda. Orada da dursundu. Kimsenin sklemesine gerek yoktu.

Süleyman Efendi

DERLENECEK Yazık ettin kendine dostum

Mikrozovt

Ta Windows 95 yıllarında yayınladıkları tanıtım filminde yer alan logo 2012'de 25 yıl aradan değiştirdikleri logonun yeni hali oldu. Piyasada bilgi işlem sorumluları da Microsoft'suz bir hayat için ufaktan yollar araştırmaya başlıyorlar ufaktan. 10 yıl gibi bir vadede büyük gerileme olabilir firmanın pazar payında. Ağırlıklı olarak dokunmatik aygıtlar düşünülerek dizayn edilen Windows 8 de ciddi bir hayal kırıklığı olmak üzere. Firmanın son iki yıldır lisanssız kullanıma bu kadar saldırmasının sebebi de bu sanırım. Hem ürünlerin teknolojik gelişiminin yeterli olmaması, hem de sektördeki open source kaynaklara yönelim.

Kahreden Fotoğraf

DERLENECEK


http://gundem.milliyet.com.tr/kahreden-fotograf/gundem/gundemdetay/23.10.2012/1616140/default.htm

İmparator

DERLENECEK




Limonata

DERLENECEK

Limonata
http://www.misssgibi.com/?p=240

Limon Reçeli
http://www.kadinlarportali.com/limon-receli/

Mallık



Pitir Şımaykıl en az senin kadar simge isimlerinden biridir sevgili Gary Neville. Hayvanlar gibi küsmüş olsan bile kameralar önündeki tavrın biraz çocuksu kalmış sevgili kankü. United'ddan City'ye geçtiği içinmiş bu tripler. Sen bütün kariyerini United'da geçirmişsin adam başka bir takımdan oraya gelmiş, oradan ayrıldıktan da üç sene sonra City'ye geçmiş Allahın dangozu seni. Başta söylediğimin de arkasındayım, en az senin kadar simge bir oyuncudur Şımaykıl Manchester United için. Bir kaleci olmasına rağmen kariyerinde senin iki katın kadar gol atmış olmasınıysa saymıyorum bile.


Mutlu Değildim

Hızlı geri dönüş
Not alma
Önemli cese'lerde bilgilendirme

Yeni görevler dışında sorun çözme de aksamasın
SAP ekstra verilen işler zamanında yetişsin
Bilgi işlem raporlama

Osman beyin alışması için yardımcı ol
SAP projesinin başarıyla tamamlanması gerekiyor.

Hiç mutlu olmadığım bir yermiş meğerse bir toplantıda şu notları aldığım firma. Yetişemiyorum dememe rağmen hızlı geri dönüş bekleyen, toplantılara laptopla girip notlarımı oraya almama rağmen defter bulundurmamama takan, önemli durumlarda mail atıp odalarına gidip haber vermeme rağmen kapılarında yatmadığım için hatayı bende bulan kişilerdi patronlarım. Benimle hiç alakası olmayan bir konuda bana fırça atıp, "Benim canımı sıkmayın" gibi bir cümleye bağlamıştı konuyu bir tanesi. Tam o anda da kafamda bitmişti bu mutluluk abidesi firma.

Hoşgörü

Din derslerinde hep dinde zorlamanın olmadığı ve İslam'ın hoşgörü dini olduğundan bahsedip dururduk. Son zamanlarda olanlara bakıyoruz da gerçekten günümüzdeki Müslümanlar için hoşgörü sadece İslam dinine gösterilmesi gereken bir şey oldu artık. Her türlü dalgayı ve küçümsemeyi yapabiliyor bazı din kardeşlerim ama bizim dinimize bir terbiyesizlik yapıldığında, en ufak bir uyarı yapmadan aşağıdaki örnekteki gibi "söz konusu filmdeki emeği geçen herkesi halka açık bir şekilde idam edilmesi" gibi bir küçük karşılık istemiş. Olmuyor işte öyle. Bir sakin olmak lazım. Haberin Linki

Ekşisözlük'ten Alıntı

the protesters, demanding respect for and tolerance of islam, threatened to destroy the u.s. consulate in pakistan if the united states does not publicly hang the movie’s producer, director, and “all those involved in the production and release of the movie”

(islam dinine saygı ve hoşgörü talep eden göstericiler, a.b.d. söz konusu filmin yönetmenini, prodüktörünü ve filmin çekilmesinde ve yayınlanmasında emeği geçen herkesi halka açık bir şekilde idam etmediği takdirde ülkeyi pakistan'daki amerika konsolosluğu'nu yok etmekle tehdit etti) kısmıyla da islam'ın hoşgörü dini olduğunun altı çizilmiştir bu haberde.

aşk olsun amerika, şunun şurasında bir kaç insanı idam etmediğin için bu sevgi elçilerini kırdığına değdi mi?:(

Bobiler Reloaded

DERLENECEK




Uykusuzluk

Dünkü uykusuzluğun etkisinden dolayı dostlar, bir de işten eve gelip yine işle uğraşınca benim 10 ileti olayı yalan oldu haliylen. Lütfen affediniz beni. Nisan aynın 20 ileti altına düşmemesi için kısa şeyler yazıp iletileri oluşturacağım. Sonrasında da bunları dolduracağım canlarım.

Bundan sonra da gereksiz uykusuz kalmamaya özen göstermeye çalışacağım. Umarım bu dediklerimi yemem de uykusuz kalmama değecek gecelerim olur.

DIIV - Doused


(Merak etmeyiniz canlarım, her ne kadar şarkıya öyle vele völe vıl vuyelelekıt diye hızlı hızlı girdiklerine, küfür etmiyorlar bize rahat olabilirsiniz.)

Never had you run so far but you really gotta get away you know it in the nighttime running to it

Caught a rising star but then you let it drop into the ocean now the water's running through it

Now you've gone so far you really had to get away you knew it in your lifetime running to it

Acting like you've come so far the bed you made yourself and this house and me are all falling apart 

Never thought you'd go so far but now you're really gone and it's been so long i never really think about it

Yeah you made a beating heart whatever now that amber light has faded and it's yours to commit it

Act like it stops and starts a gesture here and there for me is one thing but i felt it every time you blew it

Now you've gone too far your urge to run away is back and we all knew

Yarın

Bir göt korkusunda daha yine beraberiz sevgili bıloksever kitle. Dört buçuk saatini yediğim şu günü atlatırsam, daha doğrusu bu günün akşam 18:30'unu kazasız görürsem, size yeni açılmış olan Superonline internetim marifietiyle tam 10 adet yeni ileti vaat ediyorum sevgili dostlar. Böyle denyo aht adamalarıyla kendimi motive edebiliyordum bir zamanlar, bakalım yine tutacak mı? İnsanın bu saatte konuşabileceği birilerinin olması da inanılmaz rahatlatıcıymış bir kez daha anladım. Aşağıdaki mottoyu da paylaşmış olayım bu sayede.

Matematiksel

Bu video Adobe Flash Player'ın son sürümünü gerektirmektedir.

Adobe Flash Player'ın son sürümünü indirin.


Hocam ne diyorsun sen? Cümle kur be.

18 Nisan 2013 Perşembe

Superonline

Dsmartnet faciasından sonra yeni internet sağlayıcımız Turkcell Superonline oldu sevgili dostlar. 8 mbit olarak anlaştığım internetimi kafasına göre 4 mbit'e düşüren ve bunu bana sms, mail, telefon, güvercin, duman vs ile bildirme gereği duymayan sevgili Dsmartnet'ten kurtuluyorum. Daha iyi hizmet alacağımı düşünüyorum, çünkü daha satın alma amacıyla aradığımda ve 16 mbit internet istediğimi söylediğimde, "Hattınızın verimi maksimum 7 mbit'e çıkabiliyor; 16 değil de 8 yapalım isterseniz. Zaten taahhütünüz boyunca daha büyük paketlere geçiş yapma imkanınız olduğundan, hattınız 16'yı destekleyecek bir hale gelirse geçiş yapabilirsiniz" diyerek beni yönlendirdiler. Eskisi olsa "16 değil 64 çakalım size sayın müşterimiz" deyip geçirmeye çalışabilirdi.

17 Nisan 2013 Çarşamba

Ara vermek

İstemeden de olsa yazmaya ara verdim şu blogcağızımda. Atıp tutarak, klavye başı yalnızlığında boğularak kendimden geçiyordum ne güzel. Yeni işim çok yoğun ve evdeki interneti de değiştiriyorum; o yüzden biraz yavaşlama oldu iyiden iyiye sizleri derinden etkileyen muhteşemengiz yazılarımda. Ama merak etmeyiniz, gümbür gümbür geliyorum aldığım notlarımla. Azıcık dayanın canlarım, alın size dehşet bir resim.

5 Nisan 2013 Cuma

Patates Baskı


Bugün iş dönüşü metrobüse yürürken bir adet kendince sportif giyinmiş abla, merdivenlere benden önce ulaşmak için üstüme çıkmak üzereydi ki yol verdim gitsin diye. Sırt çantası, sıfır kol bir tişört ve kıçının patateslerini milletin ağzına sokacak derecede salak giyinmiş bu abla benim milyarlarca kez söylediğim "Kendini olmadığı birşey sanan insanlara acıyorum" deyimine uymaktaydı. Kendince sportif, ama aslında sadece kıyafetten ibaretti kendisi. Neyseki "arkamda, sağımda, solumda yürüyenleri dumanımla boğuyor muyum acaba" diye zerre düşünmeden yürüyen iki tane yavşak beni dumana boğdu da normale döndüm. Patates tarlasından ülke tahlili yapmaktan, kendimce memleketi kurtarmaktan, kendi zırvalarımla kendi kafamı skmekten kurtuldum.

3 Nisan 2013 Çarşamba

Tyrion Reyiz


Çok büyük adamsın Tyrion reyiz, şu dizideki en ciğer adamlardan birisisin sen. 
Ailecek hastayız sana be, keşke senin gibi bir tane daha akil adam olsa orda, oof of.
Aşağıdaki resmi de yatay yapıp wallpaper yapsalarmış ya malafat kokteylleri.


2 Nisan 2013 Salı

Kanser

Bu da burada bulunsun bakalım.

Her doktor öğrenciliği sırasında Otto Warburg'un buluşunu öğrenir. 1930'lu yıllarda Warburg kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur. Bu, o kadar önemli bir buluştur ki, Otto Warburg'a Nobel Ödülü kazandırmıştır. Otto Warburg'a göre kanserin bir temel sebebi vardır. Bu da, vücudun normal hücrelerinin oksijenli solunumunun, oksijensiz -anaerobik- hücre solunumuyla yer değiştirmesidir.

Warburg'un buluşu bize başka neleri anlatmaktadır?

Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok farklı bir biçimde metabolize olmaktadır. Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar; kanser hücreleri oksijenden kaçınır. Hiperbarik oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanılan bir yöntemdir. Bu buluşun bize anlattığı başka bir şey de, kanserin bir mayalanma (fermantasyon) süreciyle metabolize olduğudur. Kanserin metabolizması normal hücre metabolizmasından 8 kat daha büyüktür. Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek ortaya şu tablo çıkıyor:

Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır. Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir. Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye başlar. Tabii kendisini beslemek için vücudun şeker üretmesini sağlayamazsa. ..

Proteinlerden şeker Bu ziyan sendromuna kaşeksia (cachexia) denir.

Kaşeksia vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz, karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) "glükoneogenez" (yeniden glükoz yapımı) işlemiyle, şeker elde etmesidir. Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker. Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size? Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak? Bugün, kansere karşı uygulanan birçok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar) çünkü günün birinde birisi şeker ve kanser arasındaki bağlantıyı görmüştür.
Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin verilmez. Terapilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez çünkü şeker kanseri beslemektedir.

Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir? Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir. Belki Otto Warburg'un buluşunu duymuştur ama geri kalan parçaları tamamlayamamıştır. Belki de beslenmeyle ilgili hiçbir şey öğrenmemiştir.

Aslında 1978'e kadar ABD'nin resmi kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia etmekteydi!! Kanser ve şeker bağlantısından haberdar olanlar ise, dikkate değer terapilerle ortaya çıktılar. Bunlardan biri 'Laetrile'dir. Kaşeksialı hastaların yüzde 50'den fazlasında glükoneogenez sürecini durduran hidrazin sülfat bunlardan bir diğeridir.

Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi alanında bir "akıllı bomba" üzerinde çalışmaktadır. Akıllı bomba diyebileceğimiz ilacın üzerinde bir kaplama vardır.

İlaç, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı karşıya geldiğinde bu kaplamayı üzerinden atar.
Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest bırakır. Çünkü, vücutta oksijensiz tek alan, kanserli bölgedir.

  • Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin terapileri de vardır.
  • Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları yemekten kaçınır.
  • Kanser, çiğ yiyeceklerdense, pişmiş yiyecekleri sever.
  • Pişirme işlemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmektedir.
  • Bir de, kanserin şeker sevdiğini aklınızdan çıkarmayın.
  • Kanserinizi sevmiyorsanız, onu beslemeyin!
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmak çözüm değil. Şeker yerine tatlandırıcı kullanmayı düşünüyorsanız, başka bir tuzağa düşmüş olursunuz. Tatlandırıcıların da vücuda ciddi zararları olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlandı.

Örneğin, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sakarin içeren her türlü gıda maddesinin üzerine "Sağlığa zararlıdır.Hayvanlar üzerinde yapılan testlerde kansere yol açmıştır." ibaresinin konmasını şart koştu. Aspartam ve sükraloz gibi diğer tatlandırıcılar da yan etkileri
nedeniyle uzak durulması gereken gıdalar arasında.

(Editörün notu: Ama maalesef hiç birinin üzerinde böyle bir ibare yok).
Kaynak: International Wellness Directory

Son iki yüzyıldır şeker tüketimi nasıl arttı?
İngiltere'de 1815'de 5 kg cıvarında olan kişi başına
yıllık çay şekeri tüketimi 1970'de 50 kg 'ın üzerine çıkmıştır.
1970-2000 yılları arasında ABD vatandaşları önceki yıllara oranla yılda
100 litre daha fazla şekerli meşrubat tüketmişlerdir.

Türkiye'deki durum da artık çok farklı değildir. Çocuğu ile büyüğü ile çılgınca şeker ve beyaz un kullanılmaktadır. Bütün bu bilgiler kanserlerin niçin arttığını göz önüne açıkça sermektedir.

Aşağıdaki tedbirlerle kanserlerin en az üçte ikisi önlenebilir;

* Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.
* Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
* Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
* Bol taze sebze ve meyve yiyin.
* Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı)
* Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin.
* Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin.
* Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin.Mümkünse manda sütü kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
* Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
* Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin.
* Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!!!! ).
* Stresten uzak durun.
* İyi uyuyun.
* Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun.
* D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.
* Yeteri derecede egzersiz yapın!!!!
* Alkol kullanmayın.
* İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
* Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
* Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler !!!!
* Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin.
Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir.
* Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.

Prof. Dr. Ahmet AYDIN
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD

Antifirüz Tünyasu

Otuz beş yaşına gelmiş olan bekar, bayan, yarım kilo guaj boyayla makyaj ihtiyacını gideren, evde kalma korkusu dağların eteklerinden dökülünce kariyer yolundan dönüp kurufasulyenin nasıl yapıldığını öğrenmeye çalışan iş arkadaşım bana “Hayatımda yepyeni bir başlangıç yapmak istiyorum ve bu sefer farklı birşeyler hissediyorum, bu sefer herşey çok farklı olacak, şans benim tarafımda olacak eminim” monologunu fışkırttığında, kendisine direkt olarak verdiğim “Yanlış hayat doğru yaşanmaz” cevabına binaen birdenbire 5.7 litrelik Cadillac’ın motor sesi gücünde ağlamaya başlayınca bu haftaki konuya karar verdim: Antivirüsler


Konuya dair bilgi dağarcığım yetişkin bir katır büyüklüğünde. Çünkü ben bir antifirüz distribütöründe çalışıyordum kısa bir zaman öncesine kadar. Bir kere herşeyden önce artık virus kavramı tarih olmak üzere, onun yerine zararlı yazılım manasına gelen malware kelimesini kullanmanız doğru olacaktır. Zira bu virüs, trojan, spyware, adware, rootkit vs diye sıraladığımız bütün tehditler birer malware’dir. Bu kelimedeki mal kısmının Türkçeden geldiğini düşünen bir ufak danaya denk gelirseniz hemen oradan uzaklaşın, zira bu şahıs sizi ilerleyen dakikalarda patlatacağı angutsal esprileriyle şoka sokacaktır. Bu kişilere daha fazla örnek vererek sizi şokella kıvamına getirmemek için tartışmayı açıyorum: Bilgisayar güvenliği firmaları tehditleri kendileri mi oluşturuyorlar? Ya da genelde duyulan haliyle: ANTIVIRÜS FIRMALARI VIRÜS YAZIYOR MU?

Bu soruyu bir antimalware satıcısına sorarsanız alacağınız cevaplar şöyle sıralanabilir:

  • Hiç bir doktor hastalarım artsın diye virüs geliştirir mi? (Gülben Ergen yapmacıklığında)
  • Öyle şey mi olur canım. (Metin Akpınar samimiyetinde)
  • Virüs yazılmaz ki efenim, pürüz yayılır. (Ali Atıf Bir konu hakimiyetsizliğinde ve ahkamında)
  • Günde ortalama 50.000 yeni malware türü yayınlanmaktadır efenim, (gülerek) hangi birini yazalım. (Hıncal Uluç ambiyansıyla, kontra bilgi yüklemesiyle ürününü size iteleme çabası)


Benim görmediğim ama duyduğum şudur. Şu anda Türkiye’de de satılmakta olan ve oldukça da popüler olan bir bilişim güvenliği firması, daha önce farklı bir isimle çalışırken bu tür bir faaliyeti ortaya çıktığından kapatılmış. Aynı kadro yeni bir firma kurarak ver elini yeni dünya demiş. Bu bir örnek. Genel düşünce ise –eski bir antivirus distribütörü olarak söylüyorum- güvenlik firmalarının, hiçbir şekilde kadrolarında göstermediği resmi veya organik (Resmi yeterdi ama bir zıkkım konuşuyormuşum havası vermek istedim) hiçbir bağı olmayan hacker’ları var. Yani firma bu hackersal kamile parayı banka üzerinden değil de elden veya güvercinle veriyor, resmi yazışmıyor da dumanla haberleşiyor felan, yani demek istediğim organik bir bağ yok. Bunu sağda solda konuşmayın benim başımı derde sokmayın.

Eğer firmanıza bir antivirüs satıcısı gelirse ona yukarıdaki soruyu sorun. Cevap onun samimiyetini verecektir size.

Tehditler konusuna döndüğümüzde aslında bir yerde de bazı konuşulanlar doğru. Artık herkes hacker, en büyük firmalar bile o kadar ağlarına giren çıkan trafiği tarayacak, gereken yerde istenen siteleri dosya transferini felan kesecek güvenlik cihazı alıyorlar vs. Kullanıcılar bu cihazın taramasına takılmadan internete çıkacak proxy programcıklarını bulabiliyorlar. İnternet kafede yazdığı dandik maille insanları çakma banka sitesine yönlendiren adam bile 400 bin lira kaşırıyor piyasadan. Çok afedersiniz de bu ne lan? Habere bak: “Piyasayı 400 bin lira dolandırdı” İnsan böyle feci bir pc sistemi birsürü monitörün olduğu devyarasa bir mekan böyle ne bileyim kendisine woöööw dostum dedirtecek birşey bekliyor. Ama çıkana bak, internet kafede bir eleman, külüstür bir pc.

Sözün özü arkadaşlar, herkes kısmen doğru konuşuyor. Tehditlerin artışı katlanarak büyüyor evet. 2009 yılının ilk 8 ayında, tarihteki ilk virüsten 2008 sonuna kadar üretilenden daha fazla yeni tehdit üretilmiş. Sadece bu sizin için bir yeterli veri olabilir. Bu bile elini atsan hacker’a çarptığını göstermez mi? Bir ülkede bir banka rakip bankayı çökertmek için bir hacker grubu kurmuş ve rakip bankanın veritabanını geridönülemez bir şekilde dağıtmış. Bu bile ayağını atsan, onun da hacker’a çarptığını göstermez mi? Toplam 4 gramçeken 3 aykülü beynine bakmadan, Messenger’ın yasak olduğu firmanızda hala webmessenger açmaya çalışan sığırlar var. Bu bile hacker’lara elle ayakla dalsan, uçan tekme gömsen yetişemeyeceğini göstermez mi? Gösterir.

Malware zararlı yazılımdır dedik ve bir soruyla bir yazıyı yedik be, yuh bana. Bir sonraki yazıya malware tiplerine bakarız, hangisi ne iş yapar öğreniriz. Ya da bunu ileriki bir konuya atalım da bir sonraki yazıda Callus ve Neo konsollarını katırlayalım. Ya da bu bizim komşu firmanın sahibinin kullandığı 5.7 motorlu Cadillac’ı tanıyalım.