Önceleri reçete ile üç şişe alıp doktorun söylediği sıklıkta kullanmıştım. Sonrasında yanmam oldukça almaya başladım. Sonrasında bir şişe iş yerinde bir şişe evde tutmaya başladım. Sonrasında 5 tl lik normal şişe yerine 8 tl olan daha yoğun kıvamlı, ADVANCED versiyonuna terfi ettim. Şimdi ise yanımda taşıyorum anasını soteyim. Boku yedim lan sevgili blogseverler.
Futbolda sağ ayağımla vursam bile soldan vurmuşum gibi sert gider. Karşıdan karşıya geçerken önce sola bakarım. Bir sorun olur da kullandığım araba kayarsa sola kayar. Sol yumruğum daha hafiftir, can yakmaz. Kalbim soldan atar. Bir koltukta uyuya kaldığım zaman sola devrilirim.
Sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
12 Eylül 2013 Perşembe
21 Ağustos 2013 Çarşamba
Şişko patates
Bir ters motivasyon yazısında daha beraberiz. Rejimin belli evreleri var, bunlar: İ
stesem veririm, ama istemiyorum, bu göbek büyüdü bundan kurtulayım artık, ben bu halimle mutluyum ya. cümlelerini de içinde barındırıyorlar. Burada bulunsun bakalım, kilo vermeye yeniden niyetlendiğimizde okuruz.
stesem veririm, ama istemiyorum, bu göbek büyüdü bundan kurtulayım artık, ben bu halimle mutluyum ya. cümlelerini de içinde barındırıyorlar. Burada bulunsun bakalım, kilo vermeye yeniden niyetlendiğimizde okuruz.
- Davranış tedavisinde amaç, ne yediğiniz değil, nasıl yediğinizdir! Yemek yeme şeklini değiştiren bireyler, sadece kilo vermekle kalmaz; tekrar kilo almanın da önüne geçmiş olurlar.
- Şişmanlığa sebep olan hatalı davranışların bazıları şunlardır: Çok fazla yemek yemek, az çiğnemek, büyük lokmalar almak, su içmemek veya az içmek, sürekli öğün atlamak, öğün arasında düzenli olarak abur cubur atıştırmak, sıkıntılı ve stresli durumlarda yemeğe yönelmek.
- Davet ve ziyafetlerde ikramları reddedememek, akşam yemeğinden sonra yatıncaya kadar yemeğe devam etmek, yemekte çatal ve bıçağı hiç bırakmamak, hızlı yemek yemek, özellikle çalışan kişilerde eve gelince atıştırıp, arkasından yemek yemek.
- Yemek davranışını geliştirmek için uygulanması gereken basit ama sağlıklı birkaç öneri: Yenmemesi gereken ya da az tüketilecek besinleri satın almamak, televizyonda yemek programlarından kaçınmak, çünkü çok iştah açıcılar, yenmeye hazır besinlerden uzak durmak.
- Aç karnına alış verişe gitmemek, yiyecek alış verişine giderken mutlaka liste yapmak ve listenin dışına çıkmamak, evde abur cubur bulundurmamak.
- En önemlisi kilo verme sürecinde sabırlı olmaktır. Kilo çok kısa zamanda alınan, ancak vermesi uzun vakitler gerektiren, sabra dayalı ve güç bir yoldur.
- Eğer kilo almak istemiyorsanız, tüm tehlikeli besinleri yemeden önce, onu yakmak ve vücudunuzdan atmak için, ne kadar uğraşmak zorunda kalacağınızı düşünmelisiniz. Bu sizde görünmez bir caydırıcı etki yaratacaktır.
26 Temmuz 2013 Cuma
Şişko Revolutions
Kilo almamak için öneriler sıralanmış bir web sitesinde. Derhal kopyala yapıştır yaptım burada bulunsun diye fekat gördüm ki bayanlar düşünülerek yazılmış maddelermiş bunlar. Neyse efenim, sonuçta ben şu devasa olmayan göbeğimden kurtulmak istiyor muyum gayet de istiyorum, umarım bu mantaliteyle de kurtulacağım
Kilo almamak için, özellikle akşam yemeğini yedikten sonra uyumayın. Mümkün olduğunca akşam altıdan sonra meyve hariç bir şey yemeyin. Gece atıştırmalarından kurtulun. (Tarafımca uygulanmaktaydı, daha da sert bir şekilde devam ediciim bu konuda.)
Günde 3 öğün süt için. Yapılan araştırmalar, süt içen kadınların, içmeyenlere oranla %70 fazla yağ yakıyor. (İşte daha ikinci maddede, konu kilosundan daha çok muzdarip kitle olan bayanlara geliyor.)
Kremayı kesin! İçinde krema olan her şeyden uzak durun. Kremalı bisküvi, kremalı çorba gibi ürünleri tüketmeyin. (Okeyto)
Diyet içecekler tahmin ettiğiniz kadar masum değildir. İçinde yapay tatlandırıcı bulunur. Onlar yerine doğal meyvelerin sularını sıkıp içmeyi tercih edin. (Zaten kola vs içmiyordum, okeyto)
Arada bir mayonuzu giyerek ayna karşısına geçin. Bu size daha fazla egzersiz yapmak için ivme kazandırır. (Vee maddeleri hazırlayan kardeşlerim bir kez daha topu taca atıyorlar.)
Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Uyuduğunuz gece boyunca metabolizmanız yavaşlar. Tekrar eski haline dönmesine yardımcı olan ise kahvaltı etmektir. Kahvaltı yapanlar, yapmayanlara oranla daha fazla kalori yakar. (Okeyto)
Sofrada yemek yeme alışkanlığı edinin. Ayakta veya televizyon karşısında yediğinizde, doyduğunuzu anlamazsınız. (Okeyto)
Yemek yedikten 1-2 saat sonra acıkıyorsanız, atıştırmak için meyve yiyin. Meyve, bir sonraki öğüne kadar tok durmanızı sağlayacaktır. (Zaten yapıyordum, sıklaştıracağım okeyto)
Vücudunuzu iyi tanıyın. Hangi besinlerin metabolizmanızı yavaşlattığını, hangilerinin hızlandırdığını bilin. Yeme sistemini buna göre ayarlamak, sizi gereksiz kilo almaktan kurtaracaktır. (Bunu da uygulamaya alıyorum)
Kilo almamak için, özellikle akşam yemeğini yedikten sonra uyumayın. Mümkün olduğunca akşam altıdan sonra meyve hariç bir şey yemeyin. Gece atıştırmalarından kurtulun. (Tarafımca uygulanmaktaydı, daha da sert bir şekilde devam ediciim bu konuda.)
Günde 3 öğün süt için. Yapılan araştırmalar, süt içen kadınların, içmeyenlere oranla %70 fazla yağ yakıyor. (İşte daha ikinci maddede, konu kilosundan daha çok muzdarip kitle olan bayanlara geliyor.)
Kremayı kesin! İçinde krema olan her şeyden uzak durun. Kremalı bisküvi, kremalı çorba gibi ürünleri tüketmeyin. (Okeyto)
Diyet içecekler tahmin ettiğiniz kadar masum değildir. İçinde yapay tatlandırıcı bulunur. Onlar yerine doğal meyvelerin sularını sıkıp içmeyi tercih edin. (Zaten kola vs içmiyordum, okeyto)
Arada bir mayonuzu giyerek ayna karşısına geçin. Bu size daha fazla egzersiz yapmak için ivme kazandırır. (Vee maddeleri hazırlayan kardeşlerim bir kez daha topu taca atıyorlar.)
Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Uyuduğunuz gece boyunca metabolizmanız yavaşlar. Tekrar eski haline dönmesine yardımcı olan ise kahvaltı etmektir. Kahvaltı yapanlar, yapmayanlara oranla daha fazla kalori yakar. (Okeyto)
Sofrada yemek yeme alışkanlığı edinin. Ayakta veya televizyon karşısında yediğinizde, doyduğunuzu anlamazsınız. (Okeyto)
Yemek yedikten 1-2 saat sonra acıkıyorsanız, atıştırmak için meyve yiyin. Meyve, bir sonraki öğüne kadar tok durmanızı sağlayacaktır. (Zaten yapıyordum, sıklaştıracağım okeyto)
Vücudunuzu iyi tanıyın. Hangi besinlerin metabolizmanızı yavaşlattığını, hangilerinin hızlandırdığını bilin. Yeme sistemini buna göre ayarlamak, sizi gereksiz kilo almaktan kurtaracaktır. (Bunu da uygulamaya alıyorum)
17 Temmuz 2013 Çarşamba
Şişko Reloaded

Davranış tedavisinde amaç, ne yediğiniz değil, nasıl yediğinizdir! Yemek yeme şeklini değiştiren bireyler, sadece kilo vermekle kalmaz; tekrar kilo almanın da önüne geçmiş olurlar.
Şişmanlığa sebep olan hatalı davranışların bazıları şunlardır: Çok fazla yemek yemek, az çiğnemek, büyük lokmalar almak, su içmemek veya az içmek, sürekli öğün atlamak, öğün arasında düzenli olarak abur cubur atıştırmak, sıkıntılı ve stresli durumlarda yemeğe yönelmek.
Davet ve ziyafetlerde ikramları reddedememek, akşam yemeğinden sonra yatıncaya kadar yemeğe devam etmek, yemekte çatal ve bıçağı hiç bırakmamak, hızlı yemek yemek, özellikle çalışan kişilerde eve gelince atıştırıp, arkasından yemek yemek.
Yemek davranışını geliştirmek için uygulanması gereken basit ama sağlıklı birkaç öneri: Yenmemesi gereken ya da az tüketilecek besinleri satın almamak, televizyonda yemek programlarından kaçınmak, çünkü çok iştah açıcılar, yenmeye hazır besinlerden uzak durmak.
Aç karnına alış verişe gitmemek, yiyecek alış verişine giderken mutlaka liste yapmak ve listenin dışına çıkmamak, evde abur cubur bulundurmamak.
En önemlisi kilo verme sürecinde sabırlı olmaktır. Kilo çok kısa zamanda alınan, ancak vermesi uzun vakitler gerektiren, sabra dayalı ve güç bir yoldur.
Eğer kilo almak istemiyorsanız, tüm tehlikeli besinleri yemeden önce, onu yakmak ve vücudunuzdan atmak için, ne kadar uğraşmak zorunda kalacağınızı düşünmelisiniz. Bu sizde görünmez bir caydırıcı etki yaratacaktır.
6 Haziran 2013 Perşembe
Biber Gazı
(Bu da burda bulunsun, ne olur ne olmaz.)
Biber gazı olarak bilinen OC acı biberlerden elde edilen bir
yağ. Bu yağ organik çözücüde eritildikten sonra sıvının buharlaştırıldığını ve
geride mum kıvamında bir madde kaldığını belirten Plastik ve Rekonstrüktif
Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ege Özgentaş, kamuoyunun genel olarak “biber gazı” diye
adlandırdığı Gösteri Kontrol Ajanları hakkında şu bilgileri verdi:
“Biber gazının adı ‘Oleoresincapsicum’ dur. Kısaca OC olarak
isimlendirilen bu mumsu madde içindeki kimyasallar kullanılan bitki (biber)
türüne göre değişiklik gösterdiğinden kullanılan her biber gazının etkisinin
ayni olması mümkün değildir. OC itici bir gaz içinde değişik yoğunlukta (%1 ile
%10) hazırlanır ve basınçlı olarak kapsül, tüp veya spreylere doldurulur.
GÖZ YAŞARTICI GAZLARIN
GENEL ETKİLERİ
1. Gözlerde yaşarma, yanma, ağrı, gözkapaklarını açamama, bazen
geçici körlük.
2. Deride kızarıklık, yanma ve tahriş hissi. Çok yüksek dozda
temas edildiğinde yanık.
3. Burun ve boğazda yanma, şiddetli burun akıntısı, hapşırma,
öksürük, nefes darlığı, göğüste sıkışıklık hissi. Astım ve KOAH hastalarında
solunum yetmezliği.
4. Tansiyon yükselmesi (CS de)
5. Bulantı, kusma, fenalık hissi, ishal, baş ağrısı.
6. Titreme, panik atak, anksiyete, ajitasyon.
BİBER GAZI (OC) NİN
ETKİSİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER
Etken maddenin (OC) yoğunluğu (%7 veya %10 gibi).
OC nin eritildiği itici ortam (alkol veya eter bazlı olanlar
göz için diğerlerine göre daha zararlıdır).
OC nin hangi güçte püskürtüldüğü (Basınçlı tüpten veya
spreyden ise temasın hangi mesafeden sağlandığı).
İSTENMEYEN ETKİLER
Biber gazı ile bir kez temas sağlanmış ise etkiler sağlıklı
insanlarda bir süre (30 dakika ile birkaç saat) sonra sekel bırakmadan kaybolur.
Ancak bu gaza çok sayıda maruz kalındığında göz ve deride istenmeyen etkiler
(glokom, katarakt, göz içi kanama, gözün saydam tabakasında ülser, dermatit, yüz
ödemi, mevcut deri hastalığının tekrar nüks etmesi) görülebilmektedir. KOAH ve
astım gibi akciğer hastalığı olanlarda bir kez temas bile ölüme yol açabilir.
Göz yaşartıcı gazlar gebelerde düşük ve erken doğum riskini arttırmaktadır.
BİBER GAZINA MARUZ
KALINDIĞINDA NE YAPILMALI?
- Mümkünse o ortamdan ayrılmak ve temiz hava almak.
- Deri yanması ve kaşınması var ise bu bölgedeki giysilerin çıkartılarak temas bölgesinin su ve sabunla yıkanması yararlı olabilir. CS kullanılmış ise su yerine hafif alkali bir solüsyon (%6 sodyum bikarbonat, %3 sodyum karbonat veya %1 benzalkoniumklorid) kullanılmalıdır.
- Biber gazı (OC) kullanılmış ise kontakt lens hemen çıkartılmalı, gözler bol su veya serum fizyolojik ile 15 dakika yıkanmalıdır.
- Ağrının giderilmesinde, alüminyum hidroksit, magnezyum hidroksit ve simetikon içeren süspansiyonların (antiasit ilaçlar) deriye uygulanmasının yararları gösterilmiştir.
- Göz yaşartıcı gazlar düşünüldüğü kadar zararsız değildir ve hepsinin etkisi ayni değildir. Bu nedenle:
- Güvenlik güçlerimiz kullandığı “Gösteri Kontrol Ajanının” kimyasal yapısı (CS, CN, OC veya başka bir madde) ve konsantrasyonunu kamuya açıklamalıdır.
- Güvenlik güçlerimiz bu kimyasalları yakın mesafeden göz, burun ve ağız içine sıkmamalıdır.
- Güvenlik güçlerimiz bu kimyasalları kapalı ve kaçma olasılığı zor olan bölgelere sıkmamalıdır.
- Güvenlik güçlerimiz bu kimyasalların etkisi altındaki kişilerin solunum sıkıntısı, geçici körlük, geçici felç ve geçici şuur kaybı nedeni ile kendini koruyamaz durumda ve çaresiz olabileceğini dikkate almalıdır.
- Bu kimyasallara maruz kalanlar en kısa sürede kimyasalın bulunduğu bölgeden ayrılmalı ve tekrarlayan temaslardan kaçınmalıdır.
- Uzun süre bu kimyasallar ile temasta kalanlar kontak lens ve giysilerini (en azından kimyasallardan tamamen arındırmadan) tekrar kullanmamalıdır.
- Kimyasallar gözde fiziksel hasar yaptığından mekanik olarak (ovalama gibi) ilave hasar verilmesinden kaçınılmalıdır.
- Kimyasallar ile temasa geçmiş kişilerden önceden sağlık sorunu olanlar ve 15-20 dakikada belirtilerde düzelme olmayanlar hastaneye kaldırılmalıdır.”
- Türk Tabipleri Birliği’nin “Kimyasal silahlar-Gösteri Kortrol Ajanları” isimli yayınından derlenmiştir. http://www.ttb.org.tr/kutuphane/bibergazi.pd
2 Nisan 2013 Salı
Kanser
Bu da burada bulunsun bakalım.

Warburg'un buluşu bize başka neleri anlatmaktadır?
Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok farklı bir biçimde metabolize olmaktadır. Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar; kanser hücreleri oksijenden kaçınır. Hiperbarik oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanılan bir yöntemdir. Bu buluşun bize anlattığı başka bir şey de, kanserin bir mayalanma (fermantasyon) süreciyle metabolize olduğudur. Kanserin metabolizması normal hücre metabolizmasından 8 kat daha büyüktür. Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek ortaya şu tablo çıkıyor:
Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır. Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir. Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye başlar. Tabii kendisini beslemek için vücudun şeker üretmesini sağlayamazsa. ..
Proteinlerden şeker Bu ziyan sendromuna kaşeksia (cachexia) denir.
Kaşeksia vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz, karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) "glükoneogenez" (yeniden glükoz yapımı) işlemiyle, şeker elde etmesidir. Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker. Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size? Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak? Bugün, kansere karşı uygulanan birçok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar) çünkü günün birinde birisi şeker ve kanser arasındaki bağlantıyı görmüştür.
Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin verilmez. Terapilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez çünkü şeker kanseri beslemektedir.
Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir? Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir. Belki Otto Warburg'un buluşunu duymuştur ama geri kalan parçaları tamamlayamamıştır. Belki de beslenmeyle ilgili hiçbir şey öğrenmemiştir.
Aslında 1978'e kadar ABD'nin resmi kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia etmekteydi!! Kanser ve şeker bağlantısından haberdar olanlar ise, dikkate değer terapilerle ortaya çıktılar. Bunlardan biri 'Laetrile'dir. Kaşeksialı hastaların yüzde 50'den fazlasında glükoneogenez sürecini durduran hidrazin sülfat bunlardan bir diğeridir.
Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi alanında bir "akıllı bomba" üzerinde çalışmaktadır. Akıllı bomba diyebileceğimiz ilacın üzerinde bir kaplama vardır.
İlaç, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı karşıya geldiğinde bu kaplamayı üzerinden atar.
Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest bırakır. Çünkü, vücutta oksijensiz tek alan, kanserli bölgedir.
- Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin terapileri de vardır.
- Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları yemekten kaçınır.
- Kanser, çiğ yiyeceklerdense, pişmiş yiyecekleri sever.
- Pişirme işlemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmektedir.
- Bir de, kanserin şeker sevdiğini aklınızdan çıkarmayın.
- Kanserinizi sevmiyorsanız, onu beslemeyin!
Örneğin, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sakarin içeren her türlü gıda maddesinin üzerine "Sağlığa zararlıdır.Hayvanlar üzerinde yapılan testlerde kansere yol açmıştır." ibaresinin konmasını şart koştu. Aspartam ve sükraloz gibi diğer tatlandırıcılar da yan etkileri
nedeniyle uzak durulması gereken gıdalar arasında.
(Editörün notu: Ama maalesef hiç birinin üzerinde böyle bir ibare yok).
Kaynak: International Wellness Directory
Son iki yüzyıldır şeker tüketimi nasıl arttı?
İngiltere'de 1815'de 5 kg cıvarında olan kişi başına
yıllık çay şekeri tüketimi 1970'de 50 kg 'ın üzerine çıkmıştır.
1970-2000 yılları arasında ABD vatandaşları önceki yıllara oranla yılda
100 litre daha fazla şekerli meşrubat tüketmişlerdir.
Türkiye'deki durum da artık çok farklı değildir. Çocuğu ile büyüğü ile çılgınca şeker ve beyaz un kullanılmaktadır. Bütün bu bilgiler kanserlerin niçin arttığını göz önüne açıkça sermektedir.
Aşağıdaki tedbirlerle kanserlerin en az üçte ikisi önlenebilir;

* Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
* Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
* Bol taze sebze ve meyve yiyin.
* Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı)
* Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin.
* Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin.
* Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin.Mümkünse manda sütü kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
* Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
* Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin.
* Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!!!! ).
* Stresten uzak durun.
* İyi uyuyun.
* Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun.
* D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.
* Yeteri derecede egzersiz yapın!!!!
* Alkol kullanmayın.
* İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
* Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
* Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler !!!!
* Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin.
Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir.
* Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.
Prof. Dr. Ahmet AYDIN
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
18 Şubat 2013 Pazartesi
Beze
Sol çenemde beze çıktı sevgili kardeşlerim. Ara sıra çıkıyor zaten ve hafiften de ağrı yapıyordu, traş olurken filan zorluyordu biraz. Bugün bir bakayım dedim 33 yıllık kayatımda ben, 3-5 kere rahatsız etmiş olan bu beze ne ayak diye. Lenf bezlerinin mikrop yakaladığında büyümesiyle oluşan, enfeksiyon durumuymuş bu. Zararsız bir mevzuymuş ama yine de bir doktora görünsem iyiymiş. Sizin de bilginiz olsun.
Ekşiduyuru sitesinde de şöyle bir muhabbeti dönmüş kopi-peyst yapıyorum siz sevgili blogseverlere.
S: Öncelikle yarın doktora gideceğim. Sol çene altımda bir bezxe var ve acıyor dokununca. bu şikayeti daha önce yaşayan var mı ? bu ne ola ki neden ola ki ? internet beni biraz korkuttu da.
C: Bende de olur o durum sıklıkla.Çene altındaki lenf düğümü mikrop yakaladığı zaman öyle sertleşir,şişer ve acır.Korkulacak birşey yok enfeksiyon durumudur muhtemelen.Ama doktora görünün içiniz rahat etsin.
C: ayni taraftaki dis iltihaplarinda da olur bu durum. bir anda fark ettiyseniz sorun yok.
C: Ağrısız bezeler daha tehikeli sonuçların habercisi diye biliyorum. Enfeksiyon olması daha muhtemel. Korkmayın zira internetten yakınmalarını araştıranlar hemen kanser oldugunu düşünmeye başlıyor. Doktora gidin rahatlayın.
Ekşiduyuru sitesinde de şöyle bir muhabbeti dönmüş kopi-peyst yapıyorum siz sevgili blogseverlere.
S: Öncelikle yarın doktora gideceğim. Sol çene altımda bir bezxe var ve acıyor dokununca. bu şikayeti daha önce yaşayan var mı ? bu ne ola ki neden ola ki ? internet beni biraz korkuttu da.
C: Bende de olur o durum sıklıkla.Çene altındaki lenf düğümü mikrop yakaladığı zaman öyle sertleşir,şişer ve acır.Korkulacak birşey yok enfeksiyon durumudur muhtemelen.Ama doktora görünün içiniz rahat etsin.
C: ayni taraftaki dis iltihaplarinda da olur bu durum. bir anda fark ettiyseniz sorun yok.
C: Ağrısız bezeler daha tehikeli sonuçların habercisi diye biliyorum. Enfeksiyon olması daha muhtemel. Korkmayın zira internetten yakınmalarını araştıranlar hemen kanser oldugunu düşünmeye başlıyor. Doktora gidin rahatlayın.
1 Şubat 2013 Cuma
Yalan Söyleyen Çocuk

1- Okul öncesi çağlarda çocuklar gerçek ile gerçek dışı olan şeyler arasındaki farkı anlamaya başlar. 3-4 yaş aralığındaki çocuğunuz cezalandırılmaktan korktuğu için size yalan söyleyebilir. Ona dürüst olmayı öğretmek için aşağıdaki yöntemleri deneyebilirsiniz.
2- Çocuğunuzun yalan söylediğini bildiğiniz bir durumda onu yalancı olarak tanımlamaktan kaçının. Bunun yerine yalan söylediğinin farkında olduğunuzu hissettirin, yine de ona karşı sevginizin bundan etkilenmeyeceğini bilmesini sağlayın. Ona herkesin yanlış bir şey yaptığında doğruyu söylemekten çekinebileceğini söyleyin ancak yine de size her zaman yaptığını tam anlamıyla anlatması gerektiğini hatırlatın.
3- Çocuğunuza yanıtını bildiğiniz soruları sormayın, örneğin oyun oynadıktan sonra oyuncaklarını toplamadığını biliyorsanız oyuncaklarını topladın mı diye sormayın. Onun yerine topladığın oyuncaklarını bana göster diyebilirsiniz. Oyuncakları toplama sorumluluğunun kendisinin olduğunu anlayacaktır. Çocuğunuza hiç bir zaman bana gerçeği söylüyor musun diye sormayın, hiç bir yetişkin ya da çocuk bu soruya hayır yanıtı vermeyecektir. Bunun yerine bunun gerçek olmadığını bildiğinizi söyleyin.
4- Çocuğunuz size gerçeği söylediğinde ona övgü dolu sözler söyleyin. Özellikle geçmişte size yalan söylerken yakalanmışsa bu sözler onu gelecek için doğruyu söylemek adına cesaretlendirecektir.
5- Çocuğunuza yalan söylemek yerine yanlış yaptığı bir davranışı tamir etmesi gerektiğini öğretin. Örneğin yeni aldığınız bir bibloyu yeni topu ile kırarsa onu birlikte onarmayı teklif edin. Bu sayede yaptığı davranışı yanlış sahiplenip onu düzeltmesi gerektiğini öğrenmesini sağlayın.
6- Ona iyi bir örnek olun, çocuğunuza dürüst olmayı öğretmenin yolu sizin dürüst olmanızdır. Çocuğunuz sizin başkalarına karşı dürüst olmadığını görürse bu onun için iyi bir örnek olmayacaktır. Kendiniz ile ilgili de çocuğunuza dürüst olmalısınız. Boşanma, ölüm gibi konularda da gerçekleri söylemeli çocuğunuzun başka şekillerde daha çok endişelenmesini engellemelisiniz.
4 Ocak 2013 Cuma
Yemek Borusu
Sindirim sisteminde oluşan kanserlerin en tehlikeli kanser türleri olduğunu söylüyor uzmanlar. Çok içten bir şekilde, dolu dolu, her harfine basa basa "Kanser değil mi onun en tehlikesizinin ben te amk" dediğinizi duyar gibiyim sevgili dostlar. Bugün bir gazete internet sitesinde okuduğum üzere yemek borusu kanserinin yaygın olduğu bir il varmış ve bu yaygınlığın sebebi bölgedeki beslenme alışkanlıkları. Temelde çayı, kahveyi sıcak içip; yemeği sıcak yemek olarak anlatılıp detaylandırmışlar. Yemeğin biraz soğutularak, çayın biraz ılıtılarak tüketilmesini öneren dokturun sözleri adamı uyandıran türden.
"Genel Cerrahi bölümü bu hastalardan biyopsi alıyor. Hastadan 3 ay sonra tekrar kontrol biyopsisi alınıyor. Hastaları bir takip ve kontrol protokolüne almış oluyoruz. 'Yavaş yiyin, fazla tuzlu yemeyin ve yemeği sıcak tüketmeyin' gibi önerilerde bulunduğumuz gibi mide içindeki asidin yemek borusuna gelmesini engelleyecek bazı ilaçları da hastalara veriyoruz. Eğer kanser teşhisi koymuşsak mutlaka yemek borusunun ve midenin bir kısmının çevre lenf bezlerinin alındığı büyük bir ameliyat yapılıyor. Ameliyat hem zor hem de ameliyat sırasında hasta kaybedilebiliyor. Ameliyata rağmen hastaların bir kısmını 5 yıl içinde kaybedebiliyoruz."
"Genel Cerrahi bölümü bu hastalardan biyopsi alıyor. Hastadan 3 ay sonra tekrar kontrol biyopsisi alınıyor. Hastaları bir takip ve kontrol protokolüne almış oluyoruz. 'Yavaş yiyin, fazla tuzlu yemeyin ve yemeği sıcak tüketmeyin' gibi önerilerde bulunduğumuz gibi mide içindeki asidin yemek borusuna gelmesini engelleyecek bazı ilaçları da hastalara veriyoruz. Eğer kanser teşhisi koymuşsak mutlaka yemek borusunun ve midenin bir kısmının çevre lenf bezlerinin alındığı büyük bir ameliyat yapılıyor. Ameliyat hem zor hem de ameliyat sırasında hasta kaybedilebiliyor. Ameliyata rağmen hastaların bir kısmını 5 yıl içinde kaybedebiliyoruz."
28 Aralık 2012 Cuma
Rejim Reloaded

Başarınızı ödüllendirin. Kendinizi teşvik etmek ve motivasyonunuzu devam ettirmek için arada kendinize ödül verin. Sinemaya gitmek, masaj yaptırmak gibi… Koca bir dilim pasta bu ödüller arasında değil elbette. (Kısmen OK)
Ne yediğinizi bilmek, yememeniz için frene basmanızı sağlar. Yediklerinizi ve içtiklerinizi günlüğünüze yazın. Kendinize karşı dürüst olun. (Kısmen OK, kendi kendime "Kamil sen bugün niye böyle beygir gibi yedin" diyeceğim, öz eleştiri yapacağım.)
Her sabah tartıya çıkmanız doğru değil. Kilo takibinizi haftada bir veya iki gün yapın. Mümkünse sabah aç karnına tartılın. (OK)
Sizi destekleyecek dostlar bulun. Ailenizde sizinle birlikte diyet katılabilecekler varsa, bunu birlikte yapın. Psikolojik destek almaktan çekinmeyin. (Yok abi, yalnız cengaver olmak her zaman daha iyidir bu konularda.)
Kendinize karşı olumlu düşünün ve konuşun. Kötümser fikirlerden, kötümser tavırlardan uzak durun. Kendinizi hep olumlu motive edin. (Bu ne amktut, çocuk muyuz lan.)
Sorunlarla ve stresle başa çıkmak için yemek yemekten başka bir yol bulun. Meditasyon, hobi gibi uğraşlar edinin. (Gerek yok zaten leziz hobilerim var, biraz daha ağırlık veririm. Su balesi, atıcılık, cirit ve aşçılığa aynen devam.)
Yeme şeklinizi değiştirin. Daha az yemek için önden kocaman bir bardak su için. Daha yavaş çiğneyin. Dikkat dağıtan şeylerden uzak durun. (OK, bunu çatır çatır uygulayacağım sayın kardeşlerim.)
Tabaklarınızı ve porsiyonlarınızı kontrole din. Salata ve haşlanmış sebzeleri büyük tabaklara koyun. Ancak bir öğünde bir tabak tüketecekseniz, küçük tabak tercih edin. (Verdiği örnekteki gibi geyiklere girmem de ufak bir tabak, porsiyon kontrolü yapacağım.)
18 Aralık 2012 Salı
Tadelle Maxinut
Çikolata budur, bundan sonra öncelikli tercihin her zaman ve her daim bu çikolata olacaktır sevgili dostlar. Tipi Ülker Çokonat gibi ama ortadaki gofreti daha büyük ve daha güzel. İşte gofretin etrafında da fındık parçaları var. Yerken kendimden geçiyorum. Beni buna alıştıran şerefsize ilk gördüğüm yerde fırça atmam lazım senin yüzünden kilolarım gitmiyor diye.
21 Ekim 2012 Pazar
Kilo vermek
Şu anki ivmeyle benden bir b.k olmayacağını kesin olarak anlamış bulunuyorum. Mangal yapıyorsun abi, on kanat, altı nagıt ve iki de but yiyorsun, öncesinde de iki tabak menemen.
Peki sen nasıl bir danasın Kamil, nasıl gidecek bu kilo? Daha önce ne güzel kararlar aldın, üç beş gün uyguladın kaldı öyle. Verdin mi tak diye veriyorsun kiloları, kendine gel yibina. Gazlı içeceklere, fest fuda, günlük çay kahveye, akşam yemeğine dikkat et artık. Hiç mi vicdan azabı duymuyorsun? Ma milleti Fakingım Sarayı'nda kahvaltıya göndermeyi biliyorsun, ee nasıl olacak sana ne demeli peki allahın kamili.
Kilo verme konusunda yarın milattır senin için. Seven böyle de sever, beğenen böyle de beğenir elbet; peşinden koşan sürüyle kız var, millet sıraya girmiş gözünün içine bakıyor ben de görüyorum; azıcık bir antremanla Spartaküs dizisinde oynarsın farkındayım; ama savunma mekanizması geliştirme artık öyle. (Burdan sonrası bağırarak söylenecektir.) Sen o kiloyu vereceksin kardeşim, sağlığın için ... kendin için ... süt için.
Peki sen nasıl bir danasın Kamil, nasıl gidecek bu kilo? Daha önce ne güzel kararlar aldın, üç beş gün uyguladın kaldı öyle. Verdin mi tak diye veriyorsun kiloları, kendine gel yibina. Gazlı içeceklere, fest fuda, günlük çay kahveye, akşam yemeğine dikkat et artık. Hiç mi vicdan azabı duymuyorsun? Ma milleti Fakingım Sarayı'nda kahvaltıya göndermeyi biliyorsun, ee nasıl olacak sana ne demeli peki allahın kamili.
Kilo verme konusunda yarın milattır senin için. Seven böyle de sever, beğenen böyle de beğenir elbet; peşinden koşan sürüyle kız var, millet sıraya girmiş gözünün içine bakıyor ben de görüyorum; azıcık bir antremanla Spartaküs dizisinde oynarsın farkındayım; ama savunma mekanizması geliştirme artık öyle. (Burdan sonrası bağırarak söylenecektir.) Sen o kiloyu vereceksin kardeşim, sağlığın için ... kendin için ... süt için.
15 Ekim 2012 Pazartesi
Limon
Bir kopi-peyst ettiğim sağlık haberi daha. Bunu feyste gördüm. Okuyalım, bilinçlenelim ve limona dalalım efenim. En yakın zamanda limonata ve limon reçeli yapımını da çalıp yapıştıracağım buraya. Yaparım diye tarifini çalıp buraya yapıştırdığım künefeyi yaptıktan sonra ama.
Dondurulmuş limonun şaşırtıcı faydası. Bunların tamamı donmuş limondadır. Restoranlardaki çoğu bilinçli tüketiciler limonun tamamını kullanır veya tüketirler, hiç bir kısmını ziyan etmezler.
Basit... Limonu (yıkayıp) buz dolabınızın buzluk bölümüne koyuyorsunuz. Donduktan sonra mutfak rendesini alıp limonun tamamını rendeleyebilirsiniz. Soymanız falan gerekmiyor. Rendelenmişini yemeklerinizin üzerine serpebilir, sebze salatasına, dondurmaya, çorbaya, makarnaya, makarna sosuna, suşiye, balık porsiyonlarına katabilirsiniz.
Yemeklerin tamamı, daha önce hiç tatmadığınız mükemmel bir lezzet kazanacaktır. Büyük olasılıkla, limon denince sadece limon suyu ve vitamin C aklınıza gelir. Sadece bu kadar olduğunu düşünürsünüz. Artık limonun gizemlerini öğrenince onu kupada içeceğiniz hazır çorbalarınıza bile katabileceksiniz.
Limonun tamamını kullanmanın, bir kısmını ziyan etmeyip yemeklerinize yeni bir lezzet katması dışında asıl avantajı nedir?
Rendelenmiş limonunuz, limonun sadece suyunda bulunandan 5 veya 10 kat daha fazla vitamin içerir. Ve evet, şimdiye kadar bunu kaybediyordunuz. Ama bundan sonra, tüm limonu dondurmak gibi basit bir işlem sonrasında, onu rendeleyip yemeklerinizin üzerine serperek tüm besleyici özelliklerini kullanıyor olacak, yani daha sağlıklı besleniyor olacaksınız. Ayrıca rendelenmiş limonun dinçleştirici ve vücuttaki toksinleri giderici etkisinden yararlanacaksınız.
İşte bunun için limonunuzu buzluğa koyun, donsun ve her gün yemeklerinizin üzerine rendeleyin. Böylece, yiyecek ve içeceklerinizi daha leziz hale getirip daha sağlıklı ve uzun yaşamın anahtarını kullanıyor olun! İşte limonun gizemi budur! Geç bile olsa başlayın, HİÇ olmamasından İYİDİR! Limonun sürpriz yararlarından faydalanın!
Limon (Citrus) kanser hücrelerini öldüren mucizevi bir üründür. Kemoterapiden çok daha tesirlidir. Bunu nereden mi biliyoruz? Çünkü kendilerine yüksek kârlar sağlayacağını bildikleri için limon özütünün sentetik versiyonlarını üretmeye uğraşan laboratuvarlar var.

İhtiyaç duyacağını düşündüğünüz dostlarınıza, limonun hastalık önleyici etkisi olduğunu duyurarak yardımcı olabilirsiniz. Tadı hoştur ve kemo-terapinin korkunç etkilerini göstermez. Kemo-terapi ilaçları üretiminden fayda sağlayan multi-milyoner büyük şirketlerin çıkarlarını riske atmamak adına bu gizemin özenle saklı tutulduğu sürece ne kadar insanın öleceği bilinmez.
Bilindiği üzere, iki çeşit limon ağacı vardır. Limon ve misket limonu. (konu olan limondur, diğeri değil). Limon meyvesini farklı şekillerde tüketebilirsiniz. Pulpa'sı yenebilir. Sıkılarak suyu çıkarılabilir. Limonlu içecekler yapılabilir, dondurma vs.. Limonun birçok vasfı sayılabilir ama en ilginci URLAR, YUMRULAR, KİSTLER, TÜMÖRLER üzerindeki etkisidir.
Bu bitkinin her tür kansere iyileştirici etkisi kanıtlanmıştır. Bazıları onun her tür kanserin tedavisinde faydalı olduğunu söyler. Ayrıca geniş spektrumlu anti-bakteriyel olarak iltihaplara / enfeksiyonlara ve mantara karşı kullanılır. Dahili parazit ve bağırsak kurtlarına karşı etkindir. Çok yüksek tansiyona karşı kan basıncını düzene sokar. Anti-depresandır. Strese ve asabi bozukluklara karşı iyi gelir.
Bu bilginin kaynağı ise çok etkileyicidir: Dünyanın en büyük ilaç üreticisi firmalarından biridir. Bu firmanın beyanına göre 1970'den beri 20'nin üzerinde yapılan laboratuvar testlerinde limon ekstrelerinin uygulanmasıyla; içlerinde kolon / kalın bağırsak, meme, prostat, akciğer ve pankreas da olmak üzere 12 kanser tipinde başarılı sonuçlar alınmıştır.
Limon ağacından elde edilen bileşiklerin, bütün dünyada kemo-terapide kullanılan Adiamycin ürününden 10 000 kat daha iyi olduğu saptanmış, kanser hücrelerinin gelişmesini yavaşlattığı gözlemlenmiştir. Daha da şaşırtıcı gözlem şudur ki: Limon özü kötü huylu kanser hücrelerini tahrip ederken sağlıklı hücrelere hiç zarar vermemektedir.
Dondurulmuş limonun şaşırtıcı faydası. Bunların tamamı donmuş limondadır. Restoranlardaki çoğu bilinçli tüketiciler limonun tamamını kullanır veya tüketirler, hiç bir kısmını ziyan etmezler.
Ziyan etmeden limonun tamamını nasıl kullanırsınız?
Basit... Limonu (yıkayıp) buz dolabınızın buzluk bölümüne koyuyorsunuz. Donduktan sonra mutfak rendesini alıp limonun tamamını rendeleyebilirsiniz. Soymanız falan gerekmiyor. Rendelenmişini yemeklerinizin üzerine serpebilir, sebze salatasına, dondurmaya, çorbaya, makarnaya, makarna sosuna, suşiye, balık porsiyonlarına katabilirsiniz.
Yemeklerin tamamı, daha önce hiç tatmadığınız mükemmel bir lezzet kazanacaktır. Büyük olasılıkla, limon denince sadece limon suyu ve vitamin C aklınıza gelir. Sadece bu kadar olduğunu düşünürsünüz. Artık limonun gizemlerini öğrenince onu kupada içeceğiniz hazır çorbalarınıza bile katabileceksiniz.
Limonun tamamını kullanmanın, bir kısmını ziyan etmeyip yemeklerinize yeni bir lezzet katması dışında asıl avantajı nedir?
Rendelenmiş limonunuz, limonun sadece suyunda bulunandan 5 veya 10 kat daha fazla vitamin içerir. Ve evet, şimdiye kadar bunu kaybediyordunuz. Ama bundan sonra, tüm limonu dondurmak gibi basit bir işlem sonrasında, onu rendeleyip yemeklerinizin üzerine serperek tüm besleyici özelliklerini kullanıyor olacak, yani daha sağlıklı besleniyor olacaksınız. Ayrıca rendelenmiş limonun dinçleştirici ve vücuttaki toksinleri giderici etkisinden yararlanacaksınız.
İşte bunun için limonunuzu buzluğa koyun, donsun ve her gün yemeklerinizin üzerine rendeleyin. Böylece, yiyecek ve içeceklerinizi daha leziz hale getirip daha sağlıklı ve uzun yaşamın anahtarını kullanıyor olun! İşte limonun gizemi budur! Geç bile olsa başlayın, HİÇ olmamasından İYİDİR! Limonun sürpriz yararlarından faydalanın!
Limon (Citrus) kanser hücrelerini öldüren mucizevi bir üründür. Kemoterapiden çok daha tesirlidir. Bunu nereden mi biliyoruz? Çünkü kendilerine yüksek kârlar sağlayacağını bildikleri için limon özütünün sentetik versiyonlarını üretmeye uğraşan laboratuvarlar var.

İhtiyaç duyacağını düşündüğünüz dostlarınıza, limonun hastalık önleyici etkisi olduğunu duyurarak yardımcı olabilirsiniz. Tadı hoştur ve kemo-terapinin korkunç etkilerini göstermez. Kemo-terapi ilaçları üretiminden fayda sağlayan multi-milyoner büyük şirketlerin çıkarlarını riske atmamak adına bu gizemin özenle saklı tutulduğu sürece ne kadar insanın öleceği bilinmez.
Bilindiği üzere, iki çeşit limon ağacı vardır. Limon ve misket limonu. (konu olan limondur, diğeri değil). Limon meyvesini farklı şekillerde tüketebilirsiniz. Pulpa'sı yenebilir. Sıkılarak suyu çıkarılabilir. Limonlu içecekler yapılabilir, dondurma vs.. Limonun birçok vasfı sayılabilir ama en ilginci URLAR, YUMRULAR, KİSTLER, TÜMÖRLER üzerindeki etkisidir.
Bu bitkinin her tür kansere iyileştirici etkisi kanıtlanmıştır. Bazıları onun her tür kanserin tedavisinde faydalı olduğunu söyler. Ayrıca geniş spektrumlu anti-bakteriyel olarak iltihaplara / enfeksiyonlara ve mantara karşı kullanılır. Dahili parazit ve bağırsak kurtlarına karşı etkindir. Çok yüksek tansiyona karşı kan basıncını düzene sokar. Anti-depresandır. Strese ve asabi bozukluklara karşı iyi gelir.
Bu bilginin kaynağı ise çok etkileyicidir: Dünyanın en büyük ilaç üreticisi firmalarından biridir. Bu firmanın beyanına göre 1970'den beri 20'nin üzerinde yapılan laboratuvar testlerinde limon ekstrelerinin uygulanmasıyla; içlerinde kolon / kalın bağırsak, meme, prostat, akciğer ve pankreas da olmak üzere 12 kanser tipinde başarılı sonuçlar alınmıştır.
Limon ağacından elde edilen bileşiklerin, bütün dünyada kemo-terapide kullanılan Adiamycin ürününden 10 000 kat daha iyi olduğu saptanmış, kanser hücrelerinin gelişmesini yavaşlattığı gözlemlenmiştir. Daha da şaşırtıcı gözlem şudur ki: Limon özü kötü huylu kanser hücrelerini tahrip ederken sağlıklı hücrelere hiç zarar vermemektedir.
21 Eylül 2012 Cuma
Kilo verme üzerine
Şu yukarıda yer alan arkadaş gibi bazı delirdiğim şeylere ara vermenin vakti geldi. 105 kilo psikolojik sınırını aşamıyorum bir türlü. Geçen 102.4 çıktım ahanda kilolar gidiyor dedim ama, çarşamba günü şirkette tekrardan, yeniden, tekrar, bir kez daha, uzun zamandır olduğu gibi, yine 104.8 çıktım danasını soteyim. Hem fıtıksal sebeplerden, hem genel sağlık sebeplerinden, hem de sudan sebeplerden ötürü kilo vermem şart. Tekrardan kendi götümden uydurduğum; haftada maksimum bir litre asitli içecek, günde toplam en fazla yarım litre çay kahve, ayda maksimum iki fast food, akşamları hafif yemek, öğlenleri sıfır ekmek, eşşek yüküyle meyve tüketmek gibi muhteşemengiz kurallarımı uygulamaya koymam lazım. Aşağıya kopi pest de yaptım bazı kuralları.
Geçen sahilde düz Ruffles cips eşliğinde Efes Extra bira içerken arkadaşla konuşuyoruz yok göbekliyiz vs diye. Arkadaşım tak diye uyandı. "Ulan bira içe içe yaptık göbeği ya lan biz, bizde olmayacak da kimde olacak göbek Allahın kamili" Her konuda olduğu gibi haklıydı kendisi. Evet duydunuz zilin sesini. 21 Eylül 2012 - kilo 105
- Bazen basit ve küçük değişimler büyük ödüller getirir. Detaylar MSN Kadın’da!Şekerli bir içecek yerine soda ya da sıfır kalorili maden suyu tüketin, böylece 10 çay kaşığı şekerden kaçınmış olursunuz. Lezzet için limon, nane ya da donmuş çilek ekleyin ve keyfini çıkarın.
- Gazlı içeceklerdeki sıvı şeker, vücudun normal doyma sinyalini atlatabiliyor gibi görünmektedir. Bir çalışmada günlük olarak jel dolgulu şekerlerden alınan fazladan 450 kalori, gazlı içeceklerden alınanlarla karşılaştırmıştır. Şeker tüketenler farkında olmadan toplamda daha az kalori alırken gazlı içecek içenler daha fazla kalori almıştır. Dört haftada 1,2 kilo almışlardır.
- Şekerli bir içecek yerine soda ya da sıfır kalorili maden suyu tüketin, böylece 10 çay kaşığı şekerden kaçınmış olursunuz. Lezzet için limon, nane ya da donmuş çilek ekleyin ve keyfini çıkarın.
- Gazlı içeceklerdeki sıvı şeker, vücudun normal doyma sinyalini atlatabiliyor gibi görünmektedir. Bir çalışmada günlük olarak jel dolgulu şekerlerden alınan fazladan 450 kalori, gazlı içeceklerden alınanlarla karşılaştırmıştır. Şeker tüketenler farkında olmadan toplamda daha az kalori alırken gazlı içecek içenler daha fazla kalori almıştır. Dört haftada 1,2 kilo almışlardır.
- Alkol içilen özel günlerde, ilk kadehin ardından doğrudan başka bir kokteyle, biraya ya da şaraba geçmek yerine alkol içermeyen, maden suyu gibi düşük kalorili bir içecekle devam edin. Alkolün her gramındaki kalori miktarı (7) karbonhidratlardakinden (4) ya da proteindekinden (4) daha fazladır. Ayrıca azminizi kaybederek cips, fıstık ya da normalde kısıtladığınız diğer yiyecekleri bilinçsizce yemenize yol açabilir.Yeşil çay içmek aynı zamanda iyi bir kilo verme stratejisi de olabilir Bazı çalışmalar vücudun kalori yakma mekanizmasını, muhtemelen kateşin denilen fitokimyasalların etkisi sayesinde, geçici olarak hızlandırabildiğini ileri sürmüştür. En azından bir yığın kalori almadan ferahlatıcı bir içecek içmiş olursunuz.
- Zayıf bir insan gibi yaşamak için haftada en az 5 gün evde pişirilen yemekler yiyin. Bir Tüketici Raporları anketi, bunun başarılı kilo veren kişilerin en iyi alışkanlığı olduğunu bulmuştur. Kulağa yıldırıcı mı geliyor? Yemek pişirmek düşündüğünüzden daha kolay olabilir. Önceden doğranmış yağsız sığır eti, yıkanmış marul, önceden kesilmiş sebzeler, konserve bezelyeler, pişmiş tavuk dilimleri ya da ızgara somon gibi çabuk gıdalar hızlı öğünler hazırlamanızı sağlayabilir.
12 Eylül 2012 Çarşamba
Ciyıltt
Üstünkörü okuyarak aşağıya kopi peyst yapıyorum bu öneri listesini. Bana uyan maddeler varsa uygulamaya alacağım, zira kösele gibi bir cilde sahibim uzun zamandır. Okuyunca da, göz ucuyla baktığım da gördüğüm dördüncü maddedeki olacağı gibi, ufak silmeler yaparaktan erkeklere has bir hale getireceğim.
- Cilt tipinize uygun bakım yapmayı alışkanlık haline getirin. Cildiniz yağlıysa; sadece nemlendirici özelliği bulunan, içeriğinde yağ ve alkol olmayan ürünleri tercih edin.
- Cilt hücrelerinde kan dolaşımını hızlandırmak ve içeriden beslemek için günde en az 8 bardak su için. Bu aynı zamanda, formunuzu korumaya da yardımcı olacak.
- Her cilt türünde, siyah nokta sorunu görülebilir. Gözeneklerinin içine kir, toz birikmesiyle siyah noktalar oluşur. Eğer orta seviyede siyah noktalar varsa günlük kullanıma uygun tanecikli temizleme ürünlerini kullanabilirsiniz. İleri seviyede siyah nokta varsa; güzellik uzmanına danışın!
- Güzelliğinize güzellik katan makyaj; gece uyumadan önce temizlenmediği takdirde cilt problemlerine davetiye çıkarır. Ne kadar yorgun olursanız olun, makyajınızı temizlemeden uyumayın. Cilt hücreleri geceleri yenilenir, makyajlı uyuyup bu değerli fırsatı kaçırmayın!
- Cildinize hem içeriden hem dışarıdan bakmanız gerekir. Tam bakım için mutlaka sağlıklı beslenin. İçeriğinde vitamin, mineral, antioksidan olan sebze ve meyveleri beslenme planınızdan eksik etmeyin.
- Kuru ciltlerde sivilce sorununa pek rastlanmaz ancak cilt gergin olduğu için erken yaşlarda kırışıklık görülebilir. Siz, hemen önleminizi alın ve kuru ciltler için üretilmiş yoğun nemlendirici özelliğe sahip kremleri kullanın.
- Hem formda kalmak hem cilt güzelliğinizi korumak için düzenli egzersiz yapın. Egzersiz, cildin kan dolaşımını hızlandırır ve sağlıklı görünmesini, parlamasını sağlar. Açık havada 30 dakika yürüyüş yapmak cildinize olduğu kadar saçlarınıza da faydalıdır.
- Zararlı güneş ışınlarından cildinizi koruyun. Özellikle yaz mevsiminde güneş koruyucu krem sürmeden dışarı çıkmayın. Dilerseniz, SPF içeren fondöten kullanarak hem güneşe karşı korunabilir hem de cildinizdeki kusurları kapatabilirsiniz.
- Stresten uzak durun, düzenli uyuyun. Uykusuzluk ve stres, cildin baş düşmanlarıdır. Gün içinde stresli ortamlardan uzak durmaya çalışın. Meditasyon yapın.
- Alkol ve sigaranın cilde vereceği zarar, başka hiçbir dış faktörle kıyaslanmayacak kadar büyüktür. Sadece sigara içilen ortamlarda bulunmak bile cildinizin yaşlanmasına, renginin koyulaşmasına sebep olur.
10 Eylül 2012 Pazartesi
Zencefil
Geçen gün şirketteki bir arkadaşımdan gribal enfeksiyon kapmak üzereydim. Yeryüzünde en çok sevdiğim şahısla telefonda konuşurken -baya uzakta ne yazıkki kendisi- kendisi bana zencefilli limonlu çay içmemi önerdi. Sabah merkez ofiste yasak olmasına rağmen mesai saatinde deparla karşıdaki süpermarkete giderek zencefilli çay aradım. Poşet çaylarda zencefilli çay yoktu. Marketteki her boku bilen kız "Öyle çay yok" dedi. Ben de bayan olduğundan yüzüne diyemediğim için, içimden "Adam gibi konuş sktirtme şimdi tahtanı" diyerek kök zencefil ve sallama ayvalı ıhlamur aldım ve cumartesi günü şirkette ilk zencefilli çayımı yudumladım. Küçük bir parça zencefili ikiye bölerek ıhlamura attım gayet leziz oldu. Aynı büyüklükte bir zencefili sağlam parçalayıp normal bir çay daha içtim ki, o da acı oldu. İki denemede zencefil ayarlama konusunda ufaktan fikir sahibi oldum. Grip de olmadım bu arada domuz gibiyim sevgili dostlar.
Not: Öyle çay da varmış aq, al sana manyak karı, Allahın denyosu, nobrain seni..
Not: Öyle çay da varmış aq, al sana manyak karı, Allahın denyosu, nobrain seni..
6 Eylül 2012 Perşembe
Bel Ağrısı Neden Olur
Şu linkten alıntılanmış olup, Tunç Alp Kanyon'un yazısıdır. Bılokta bulunmasının faydalı olduğu kanaat, düşünce ve fikrini taşıyorum.
Omurga, vücudumuzun en önemli denge ve destek ekseni olup aynı zamanda omurilik ve omurilikten çıkan sinirlerin de korunmasını sağlar. Omurilik, beyinden çıktıktan sonra aşağıya doğru bel hizasına kadar giden bir sinir dokusu uzantısıdır.
Omurilikten sağlı- sollu 31 çift sinir çıkar; bu sinirler omurgadan ayrıldıktan sonra kendi aralarında birleşip dallara ayrılarak kollara, bacaklara veya gövdeye dağılır; gittikleri bölgenin duyu ve hareket fonksiyonlarını yerine getirir. Boyun bölgesinden çıkan sinirler kollara, bel bölgesinden çıkan sinirler ise bacaklara dağılırlar. Örneğin, hemen herkes tarafından bilinen “siyatik siniri” bacağa giden birkaç sinir dalının birleşmesiyle oluşur ve kalçadan ayak ucuna kadar giderek hareket ve duyu fonksiyonlarını yerine getirir.
Omurgayı oluşturan ve “omur” adı verilen kemik kısımlar arasında “disk” adı verilen kıkırdak yastıklar vardır. Disk kıkırdağının ortasında ise jel kıvamında bir çekirdek bulunur. Omurganın öne arkaya hareketleri sırasında nohut büyüklüğündeki çekirdek, hareketlerle uyumlu olarak yer değiştirir ve böylece tıpkı araba amortisörlerinde olduğu gibi o bölgeye binen yükün olabildiğince geniş bir yüzeye dağılmasını sağlar. Disklerden ayrı olarak omurların arkasında “faset eklemi” adı verilen küçük eklemler de vardır ve bunlar omurga hareketlerinin düzgün yapılabilmesine yardımcı olurlar. Kemik ve sinir dokusunun birbirine çok yakın durması, arada elastik disk dokusunun yer alması ve bunlara bir de elastik kas dokusunun eklenmesiyle ortaya çıkan karmaşık yapılanma, omurgayı dış etkilenmelere karşı açık duyarlı hale getirir ve toplumda çok yaygın olan bel - boyun ağrılarının ortaya çıkmasına neden olur.
OMURGA RAHATSIZLIKLARI
Günümüzde bel ve boyun ağrıları çok sık görülmeye başlanmıştır. Başta hareketsizlik olmak üzere ev ve iş ortamlarındaki değişik faktörlerin etkisiyle, omurgayla ilgili rahatsızlıklar artmış ve baş ağrısından sonra insanları en çok rahatsız eden önemli bir sağlık sorunu halini almıştır. Bel - boyun ağrılarının nedenleri çok çeşitlidir. Düşme - çarpma gibi direkt travmaların dışında, en sık görülen neden, yanlış duruş - oturuş pozisyonları veya aşırı zorlanma sonucu ortaya çıkan ağrılı durumlardır. Buna göre bel - boyun ağrılarının büyük bölümü mekanik zorlamalarla ilgilidir. Ancak tüm omurga rahatsızlıklarını bundan ibaret sanmak yanlıştır. Omurgada çeşitli iltihaplanmalar, romatizmal hastalıklar ve hatta tümörler nedeniyle de ağrılar olabilir. Bu itibarla, istirahatle geçmeyen ve sabaha karşı daha fazla artıp uyandıran bel - boyun ağrılarında mutlaka bir uzman hekime başvurup gerekli incelemeleri yaptırmak gerekir. Bel ve boyun ağrılarının bir kısmında asıl nedeni tespit etmek zor olsa da, bu tür ağrılı durumların çoğunun omurlar arasındaki diskler, faset eklemleri veya omurgaya yapışan kaslardan kaynaklandığını söylemek mümkündür.
BEL FITIĞI NEDİR, NASIL OLUR?
Omurlar arasında yer alan diskler, elastik özellikleri sayesinde omurganın hareketleriyle ahenkli olarak şekil değiştirirler ve omurgaya binen yükün mümkün olduğu kadar geniş bir yüzeye dağılmasını sağlarlar. Disklerin ortasındaki çekirdeğin milimetrik yer değişimleri sayesinde omurganın yük taşıma kapasitesi daha da artar. Örneğin sağlıklı bir genç insanın L5 numaralı diski yaklaşık 800 kg.’lık yüke dayanabilir. Fakat ilginç olan nokta, çok daha küçük ağırlıklarla dahi bu sınırın aşılabilmesi ve diskin hasara uğramasıdır. Yaş ilerledikçe omurlarda ve disklerde aşınmalar, yıpranmalar olur ve disklerin dayanıklılığı azalarak fıtıklaşma riski artar. Özellikle ağır bir cismi kaldırırken, kolların vücuda uzaklığı ve omurganın öne eğilme açısı çok önemlidir. Dizleri bükmeden öne doğru uzanarak ağır kaldırma sırasında disklere aşırı miktarda yük biner ve sonuçta disk dokusu zedelenerek içindeki çekirdek arkaya doğru fıtıklaşır. İşte bel veya boyun fıtığı dediğimiz durum budur. Bu noktadan kol veya bacaklara giden sinirler geçmekte olduğundan, bası olan bölgeye göre kol veya bacak ağrıları ortaya çıkabilir. Diskin sinire bası yapması sonucu oluşan bu ağrılı tabloya bazen duyu ve hareket kusurları da eklenir. Hatta çok ağır vakalarda idrar kaçırma veya ayağı hiç hareket ettirememe gibi sorunlar da çıkabilir. Boyun fıtığında en çok etkilenen noktalar ise C5 - C6 veya C6 - C7 diskleri olup boyun bölgesiyle beraber kola ve parmaklara yayılan ağrılarla karakterizedir. Belde en çok tutulan diskler L4-L5 veya L5-S1 arasındakiler olup bu disklerin fıtıklaşması ile halk arasında çok bilinen “siyatik” ağrıları ortaya çıkar. Çok seyrek olarak sırt bölgesindeki diskler de zedelenebilir ve göğüs veya sırta doğru yayılan şiddetli ağrılara neden olabilir. Bel ve boyun fıtığında ağrı, hareketle daha da artar. Bazen ağrıyla birlikte kollarda veya bacaklarda yanma, uyuşma, keçelenme, his kaybı gibi duyusal belirtiler de olabilir.
TEDAVİ NASILDIR?
Bel fıtığının akut ağrılı döneminde 2-3 gün yatak istirahatı verilebilir fakat bu süreyi daha fazla uzatmak ve haftalarca yatmak doğru değildir. Ağrı kesici ilaçların veya enjeksiyonların yardımı ile ağrının azalmasını müteakip tam gün yatak istirahatini bırakıp basit egzersizlere başlanmalıdır. Bu dönemde uzun süre oturmak da ağrıyı artırabilir. O nedenle kısa yürüyüşler yapıp, yorulunca istirahat etmek daha uygundur. Akut ağrılı ilk 2-3 günden sonra fizik tedavi programına başlamak ta yarar vardır. Kapsamlı bir fizik tedavi programında ağrılı bölgeye infraruj veya sıcak paketler gibi yüzeyel ısıtıcıların yanı sıra ağrı kesici elektrik akımları ve ultrason gibi yüksek frekanslı ses dalgalarıyla kas ve kemik dokuları etkilenerek rahatlama sağlanabilir. Belirgin sinir basısı olan durumlarda traksiyon tedavisi de programa eklenir. Traksiyon, elektrikli bir sistem vasıtasıyla, boyun veya bel omurgasının çekilerek yapılan bir tedavi yöntemidir. Bu şekilde omurların arası açılarak sıkışan sinir kökünün rahatlaması amaçlanır. Boyun bölgesi için genellikle 10-15 kilogramlık bel bölgesi için 25- 35 kilogramlık çekme kuvvetleri uygulanır. Bu tedavilerden sonra ağrılar azalır ve hasta daha rahat hareket etmeğe başlar. Bu dönemde artık bel ve karın egzersizlerine başlamak gerekir. Ağrılar azaldıkça hareketlerin sayısı ve derecesi giderek artırılmalıdır. Bel hareketleri tamamen normal ve ağrısız yapılmaya başlanınca mevsimine göre deniz - havuz veya kaplıca gibi hidroterapi olanaklarından istifade edilebilir. Kaplıcaya giderken mutlaka bir uzman hekime danışmak gerekir. Özellikle kalp rahatsızlığı, kontrolsüz hipertansiyon, kontrolsüz şeker hastalığı veya böbrek hastalığı olanların çok dikkatli olmaları gerekir. Havuz veya kaplıca gibi ortamlarda sadece suya girmek yeterli değildir. Su içinde hareketsiz durmak yerine aktif su içi egzersizleri yapılmalıdır. Belinde belirgin deformitesi olanlarda veya karın kaslarının zayıflığı nedeniyle lordozu ( belin arkaya doğru açıklığı ) çok artmış olan hastalarda, akut ağrılı dönemde korse giymeleri tavsiye edilebilir. Ancak, bel kaslarının daha fazla zayıflamasına yol açtığından, korsenin uzun süre kullanılması önerilmemelidir. Bütün bu tedavilerin uygulanmasına karşın ağrıların şiddetinde azalma olmayan veya güç kaybı ve idrar kaçırma gibi ağır nörolojik kusurlar ortaya çıkan hastalarda cerrahi tedaviye karar verilebilir. Günümüzde açık veya kapalı, çeşitli cerrahi yöntemler vardır ve hastanın durumuna göre bir uzman hekim tarafından bulgular değerlendirilip ameliyat yöntemine karar verilmelidir.
Bel veya boyun fıtığı geçiren hastaların uyması gereken bazı önemli koşullar vardır ve hiç küçümsemeden bunlara dikkat edilmelidir.
BEL- BOYUN FITIKLARINDAN KORUNMAK İÇİN UYULMASI GEREKEN KURALLAR NELERDİR ?
1. Duruş, oturuş ve çalışma pozisyonlarına dikkat edin.
2. Beş kg.dan daha fazla ağır kaldırmayın.
3. Yerden bir şey alırken dizlerinizi bükerek olabildiğince yaklaşın, öne eğilmeyin.
4. Sigara içmeyin; sigara disklerin dolaşımını bozarak dayanıklılığını azaltır.
5. Araba kullanırken direksiyona doğru eğilmeyin, bel kavisini destekleyin, uzun yolda sık ara verip kısa yürüyüşler yapın.
6. Sert yatakta sırtüstü veya yan yatın, yüzüstü yatmayın.
7. Doktorunuza danışmadan ilaç kullanmayın.
8. Cahil insanların yaptığı tedavilere itibar etmeyin.
9. Hızlı yürüme, hafif koşu veya yüzme gibi kondisyon egzersizleri yapın.
10. Ani ve zorlayıcı hareketler yapmayın.
11. Fazla kilolardan kurtulun.
12. Belinizi, sırtınızı boynunuzu üşütmeyin, klima veya vantilatör esintilerinden korunun.
Omurga, vücudumuzun en önemli denge ve destek ekseni olup aynı zamanda omurilik ve omurilikten çıkan sinirlerin de korunmasını sağlar. Omurilik, beyinden çıktıktan sonra aşağıya doğru bel hizasına kadar giden bir sinir dokusu uzantısıdır.

Omurgayı oluşturan ve “omur” adı verilen kemik kısımlar arasında “disk” adı verilen kıkırdak yastıklar vardır. Disk kıkırdağının ortasında ise jel kıvamında bir çekirdek bulunur. Omurganın öne arkaya hareketleri sırasında nohut büyüklüğündeki çekirdek, hareketlerle uyumlu olarak yer değiştirir ve böylece tıpkı araba amortisörlerinde olduğu gibi o bölgeye binen yükün olabildiğince geniş bir yüzeye dağılmasını sağlar. Disklerden ayrı olarak omurların arkasında “faset eklemi” adı verilen küçük eklemler de vardır ve bunlar omurga hareketlerinin düzgün yapılabilmesine yardımcı olurlar. Kemik ve sinir dokusunun birbirine çok yakın durması, arada elastik disk dokusunun yer alması ve bunlara bir de elastik kas dokusunun eklenmesiyle ortaya çıkan karmaşık yapılanma, omurgayı dış etkilenmelere karşı açık duyarlı hale getirir ve toplumda çok yaygın olan bel - boyun ağrılarının ortaya çıkmasına neden olur.
OMURGA RAHATSIZLIKLARI
Günümüzde bel ve boyun ağrıları çok sık görülmeye başlanmıştır. Başta hareketsizlik olmak üzere ev ve iş ortamlarındaki değişik faktörlerin etkisiyle, omurgayla ilgili rahatsızlıklar artmış ve baş ağrısından sonra insanları en çok rahatsız eden önemli bir sağlık sorunu halini almıştır. Bel - boyun ağrılarının nedenleri çok çeşitlidir. Düşme - çarpma gibi direkt travmaların dışında, en sık görülen neden, yanlış duruş - oturuş pozisyonları veya aşırı zorlanma sonucu ortaya çıkan ağrılı durumlardır. Buna göre bel - boyun ağrılarının büyük bölümü mekanik zorlamalarla ilgilidir. Ancak tüm omurga rahatsızlıklarını bundan ibaret sanmak yanlıştır. Omurgada çeşitli iltihaplanmalar, romatizmal hastalıklar ve hatta tümörler nedeniyle de ağrılar olabilir. Bu itibarla, istirahatle geçmeyen ve sabaha karşı daha fazla artıp uyandıran bel - boyun ağrılarında mutlaka bir uzman hekime başvurup gerekli incelemeleri yaptırmak gerekir. Bel ve boyun ağrılarının bir kısmında asıl nedeni tespit etmek zor olsa da, bu tür ağrılı durumların çoğunun omurlar arasındaki diskler, faset eklemleri veya omurgaya yapışan kaslardan kaynaklandığını söylemek mümkündür.
BEL FITIĞI NEDİR, NASIL OLUR?
Omurlar arasında yer alan diskler, elastik özellikleri sayesinde omurganın hareketleriyle ahenkli olarak şekil değiştirirler ve omurgaya binen yükün mümkün olduğu kadar geniş bir yüzeye dağılmasını sağlarlar. Disklerin ortasındaki çekirdeğin milimetrik yer değişimleri sayesinde omurganın yük taşıma kapasitesi daha da artar. Örneğin sağlıklı bir genç insanın L5 numaralı diski yaklaşık 800 kg.’lık yüke dayanabilir. Fakat ilginç olan nokta, çok daha küçük ağırlıklarla dahi bu sınırın aşılabilmesi ve diskin hasara uğramasıdır. Yaş ilerledikçe omurlarda ve disklerde aşınmalar, yıpranmalar olur ve disklerin dayanıklılığı azalarak fıtıklaşma riski artar. Özellikle ağır bir cismi kaldırırken, kolların vücuda uzaklığı ve omurganın öne eğilme açısı çok önemlidir. Dizleri bükmeden öne doğru uzanarak ağır kaldırma sırasında disklere aşırı miktarda yük biner ve sonuçta disk dokusu zedelenerek içindeki çekirdek arkaya doğru fıtıklaşır. İşte bel veya boyun fıtığı dediğimiz durum budur. Bu noktadan kol veya bacaklara giden sinirler geçmekte olduğundan, bası olan bölgeye göre kol veya bacak ağrıları ortaya çıkabilir. Diskin sinire bası yapması sonucu oluşan bu ağrılı tabloya bazen duyu ve hareket kusurları da eklenir. Hatta çok ağır vakalarda idrar kaçırma veya ayağı hiç hareket ettirememe gibi sorunlar da çıkabilir. Boyun fıtığında en çok etkilenen noktalar ise C5 - C6 veya C6 - C7 diskleri olup boyun bölgesiyle beraber kola ve parmaklara yayılan ağrılarla karakterizedir. Belde en çok tutulan diskler L4-L5 veya L5-S1 arasındakiler olup bu disklerin fıtıklaşması ile halk arasında çok bilinen “siyatik” ağrıları ortaya çıkar. Çok seyrek olarak sırt bölgesindeki diskler de zedelenebilir ve göğüs veya sırta doğru yayılan şiddetli ağrılara neden olabilir. Bel ve boyun fıtığında ağrı, hareketle daha da artar. Bazen ağrıyla birlikte kollarda veya bacaklarda yanma, uyuşma, keçelenme, his kaybı gibi duyusal belirtiler de olabilir.
TEDAVİ NASILDIR?
Bel fıtığının akut ağrılı döneminde 2-3 gün yatak istirahatı verilebilir fakat bu süreyi daha fazla uzatmak ve haftalarca yatmak doğru değildir. Ağrı kesici ilaçların veya enjeksiyonların yardımı ile ağrının azalmasını müteakip tam gün yatak istirahatini bırakıp basit egzersizlere başlanmalıdır. Bu dönemde uzun süre oturmak da ağrıyı artırabilir. O nedenle kısa yürüyüşler yapıp, yorulunca istirahat etmek daha uygundur. Akut ağrılı ilk 2-3 günden sonra fizik tedavi programına başlamak ta yarar vardır. Kapsamlı bir fizik tedavi programında ağrılı bölgeye infraruj veya sıcak paketler gibi yüzeyel ısıtıcıların yanı sıra ağrı kesici elektrik akımları ve ultrason gibi yüksek frekanslı ses dalgalarıyla kas ve kemik dokuları etkilenerek rahatlama sağlanabilir. Belirgin sinir basısı olan durumlarda traksiyon tedavisi de programa eklenir. Traksiyon, elektrikli bir sistem vasıtasıyla, boyun veya bel omurgasının çekilerek yapılan bir tedavi yöntemidir. Bu şekilde omurların arası açılarak sıkışan sinir kökünün rahatlaması amaçlanır. Boyun bölgesi için genellikle 10-15 kilogramlık bel bölgesi için 25- 35 kilogramlık çekme kuvvetleri uygulanır. Bu tedavilerden sonra ağrılar azalır ve hasta daha rahat hareket etmeğe başlar. Bu dönemde artık bel ve karın egzersizlerine başlamak gerekir. Ağrılar azaldıkça hareketlerin sayısı ve derecesi giderek artırılmalıdır. Bel hareketleri tamamen normal ve ağrısız yapılmaya başlanınca mevsimine göre deniz - havuz veya kaplıca gibi hidroterapi olanaklarından istifade edilebilir. Kaplıcaya giderken mutlaka bir uzman hekime danışmak gerekir. Özellikle kalp rahatsızlığı, kontrolsüz hipertansiyon, kontrolsüz şeker hastalığı veya böbrek hastalığı olanların çok dikkatli olmaları gerekir. Havuz veya kaplıca gibi ortamlarda sadece suya girmek yeterli değildir. Su içinde hareketsiz durmak yerine aktif su içi egzersizleri yapılmalıdır. Belinde belirgin deformitesi olanlarda veya karın kaslarının zayıflığı nedeniyle lordozu ( belin arkaya doğru açıklığı ) çok artmış olan hastalarda, akut ağrılı dönemde korse giymeleri tavsiye edilebilir. Ancak, bel kaslarının daha fazla zayıflamasına yol açtığından, korsenin uzun süre kullanılması önerilmemelidir. Bütün bu tedavilerin uygulanmasına karşın ağrıların şiddetinde azalma olmayan veya güç kaybı ve idrar kaçırma gibi ağır nörolojik kusurlar ortaya çıkan hastalarda cerrahi tedaviye karar verilebilir. Günümüzde açık veya kapalı, çeşitli cerrahi yöntemler vardır ve hastanın durumuna göre bir uzman hekim tarafından bulgular değerlendirilip ameliyat yöntemine karar verilmelidir.
Bel veya boyun fıtığı geçiren hastaların uyması gereken bazı önemli koşullar vardır ve hiç küçümsemeden bunlara dikkat edilmelidir.
BEL- BOYUN FITIKLARINDAN KORUNMAK İÇİN UYULMASI GEREKEN KURALLAR NELERDİR ?
1. Duruş, oturuş ve çalışma pozisyonlarına dikkat edin.
2. Beş kg.dan daha fazla ağır kaldırmayın.
3. Yerden bir şey alırken dizlerinizi bükerek olabildiğince yaklaşın, öne eğilmeyin.
4. Sigara içmeyin; sigara disklerin dolaşımını bozarak dayanıklılığını azaltır.
5. Araba kullanırken direksiyona doğru eğilmeyin, bel kavisini destekleyin, uzun yolda sık ara verip kısa yürüyüşler yapın.
6. Sert yatakta sırtüstü veya yan yatın, yüzüstü yatmayın.
7. Doktorunuza danışmadan ilaç kullanmayın.
8. Cahil insanların yaptığı tedavilere itibar etmeyin.
9. Hızlı yürüme, hafif koşu veya yüzme gibi kondisyon egzersizleri yapın.
10. Ani ve zorlayıcı hareketler yapmayın.
11. Fazla kilolardan kurtulun.
12. Belinizi, sırtınızı boynunuzu üşütmeyin, klima veya vantilatör esintilerinden korunun.
6 Ağustos 2012 Pazartesi
16 Temmuz 2012 Pazartesi
Eksersiz
"Sekste başarı için bunu bilmek şart!
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Genel Başkanı Dr. A. Cem Keçe uyarıyor: "Spor yapan erkeğin cinsel performansı daha iyi olur!"
Spor yapan erkeğin cinsel performansı daha iyi olur!
Spor yapan bir erkek cinsel ilişkiyi daha uzun sürdürebilir. Sporun sağlık için çok önemli olduğunu söyleyen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Genel Başkanı Dr. A. Cem Keçe; “Düzenli egzersiz yapmak her yaştan kadın ve erkek için çok faydalıdır. Hem kişinin sağlığını korumasına ve daha formda bir vücuda sahip olmasına, hem de stresi yenmesine yardımcı olur. Düzenli spor yapmanın özellikle erkekler için cinsel açıdan da faydası çoktur. Spor yapan bir erkeğin cinsel performansı daha iyi olur.’’ dedi. Egzersiz sırasında kalp atımının hızlandığını ve vücuda daha fazla kan pompalandığını da belirten Dr. Keçe; “Vücuttaki kan akışı hızlandığında, cinsel organlara giden kan akışı da hızlanır. Böylece erkeğin cinsel isteği de artar. Ayrıca formda bir erkek cinsellik sırasında ilişkiyi daha uzun sürdürebilir. Oysa ki formda olmayan, sigara ve alkol kullanan bir erkek cinsel ilişki sırasında çabuk yorulur. Bu nedenle erkeklere mutlaka düzenli egzersiz yapmalarını öneriyoruz.’’ dedi.
Aşk kaslarını çalıştıran egzersizler cinsel performansı arttırıyor!
Aşk kaslarının cinsellikten alınan zevki arttırmada çok önemli bir yeri söyleyen CİSED Genel Başkan Yardımcısı Psk. Gülüm Bacanak; “Kemik çatının alt kısmında pelvis tabanı adı verilen bölgede bulunan kas grubuna pelvis tabanı kasları yani aşk kasları adı verilir. Aşk kasları daha derinde yer alan diğer kaslarla beraber çalışarak idrar yapma ve tutma, dışkılama, cinsel işlevlerin yerine getirilmesini ve çatı kemik içinde yer alan organların sarkmadan burada kalmasını sağlarlar. Bu kaslar gün için sıkıp bırakarak çalıştırılır. Pilates yaparak, yere yatarak bacakları bisiklet çevirir gibi hareket ettirerek çalıştırılabilir. Böylece o bölgedeki kaslar güçlenir, o bölgeye giden kan alkışı hızlanır, cinsel performans ve süre süre uzar.” dedi.
Spor yapmanın sağlık için önemi kaçınılmaz bir gerçek. Düzenli egzersiz yapan insanlar hem daha sağlıklı bir yaşam sürüyor, hem de daha formda bir vücuda sahip oluyor. Sporun bir yararı daha var, o da erkeğin cinsel performansını arttırması."
7 Temmuz 2012 Cumartesi
Felç Hakkında

Felcin tanımlanmasında üç test: "S.T.R."
Bazen felcin semptomlarının tespit edilmesi zordur. Bilinçsiz olmak malesef felakettir. Felç hastası, eğer yakınındaki kişiler tarafından felcin semptomları teşhis edilemezse, ciddi beyin hasarına maruz kalır.Doktorlar yakında bulunan herhangi birinin üç basit soru sorarak felci teşhis edebileceğini söylüyor:
S *Gülümsemesini söyleyin (Smile)
T *Basit bir cümle kurmasını söyleyin (Talk) (örn. Bu gün dışarısı güneşli.)
R *Her iki kolunu kaldırmasını söyleyin. (Raise)
Hasta bu görevlerin herhangi birini yapmakta zorlanıyorsa, derhal acil servis numarasını arayın ve semptomları almaya gelenlere söyleyin.
Felcin yeni işareti: Dilinizi çıkarın!
Dikkat: Felcin birbaşka işareti şudur: Hastaya dilini çıkarmasını söyleyin. Eğer dil kıvrılmışsa veya bir tarafa doğru yatmışsa bu da felç işaretlerindendir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)