27 Haziran 2013 Perşembe

Rögar Kapağı

Önce ikinci ve üçüncü tivitin olduğu bir jpg görmüştüm ve çok sevdiğimiz biricik sevgili başkanımız Melih beye kızmıştım ki, başkanın söylediğinin cevapsız kalmadığını görünce sevindim açıkçası. Umarım başkan tivitinde yazdığı gibi sözünde durur ve tecavüzcüleri yakalatır.



Deniz Naki

Formasını almak lazım.

21 Haziran 2013 Cuma

Gülşenbegoviç

Çıplaklık ve zayıflık gibi konularda kızdığım halde, bestekarlığını beğendiğim bir şarkıcıdır sevgili Gülşen biraderim. Çıkardığı albümlerde birçok şarkının sözü ve müziği kendisine ait oluyordu zaten, bugün müşteriden dönerken arabada radyoda bu şarkı çaldı, ben de kendi kendime "zaten aşk, ne zaman, doğru zaman, her zaman, hiç bi zaman" diye kendimce hiç bi zaman kısmına basa basa şarkıya eşlik ettim ve güya kendimce dalga geçtim şarkıyla. Ofise gelince de merak ettim o kısım aslında neymiş diye, meğer ablam çatır çatır söz yazmış bir sürü ima içeren. aha da bu kısım

Zaten aşk ne zaman doğru zaman kollar, hiç bi zaman
Dağ gibi duranı istemez ah sever kalp kardan adam
O erir üstüme, erisin ben çoktan sırılsıklam
Olmuşum, ölmüşüm, bitmişim budur aşkta en cazip olan

Yuhara


Ebenin amı yani.

Laleler

Bir Galatasaray taraftarı olarak çok büyük bir gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim:

"Çok şükür ki bu gözler Türk futbol tarihinde Süleyman Seba gibi bir adamı görmüş bulunuyor."

Benim görüp görebildiğim spor camiasındaki en efendi, en adam, taşakları yere değecek kadar ağırlığı olan kişidir kendisi, ve yine şükür edilecek bir durumdur ki bugün internette gördüğüm olayda söylenmesi gerekeni binbeş yüz yıl önceden söylemiştir. Çok sağol taşakları yere değen adam. Ağzı bir tuhaf kokanlara ders olmaz elbet ama, varlığın yetiyor aslan başkanım be.

18 Haziran 2013 Salı

Dış Basın

Dış basında haber olmak; ama bu şekilde ne acı değil mi? Hala da yapılan laf salatalarına inananlar var. İngiliz BBC, Amerikalı New York Times, Fransız Le Monde dahil hepsi yalan söylüyor da bir tek bizim basınımız doğru söylüyor değil mi? Kimisi sindirilmiş, korkutlumuş; kimisi ise çıkarına göre haber yapmaktan hiç gocunmayan, yalamaya alışık ağzı bok kokan adamlar. Umarım yaptıklarının karşılığını aldığınızı görmeyi nasip eder Allah bana. Ülkenin damarlarına yapışmış züppeler sizi. (Resimlere tıklayarak büyük hallerini görüntüleyebilirsiniz.)




 

17 Haziran 2013 Pazartesi

İsyan



Polisin de insan olduğunu hatırlatan bir video. Uykusuz ve aç bırakılan, tuvalete bile gidemeden günlerce çalıştırılan polislerin de artık normal davranamadığının göstergesi. O kadar psikolojik ve fiziksel yükü adamların omzuna bindirip sonra da halkın üstüne salanlar ders alır umarım.

Zihniyet

Dört beş yaşındaki çocuğun eline tutuşturdukları  pankarta bak. Bu küçücük kız çocuğu bile hayatında yapabilecekleri üzerine düşünülmeden; merakları, hangi alanlar üzerine yetenekli olabileceği zerre sorgulanmadan; direkt olarak ev hanımı olmak üzere programlanmış ne yazık ki büyüklerinin kafasında. Zihniyet meselesi işte. Umalım da okula gitmeye başladığında küçük Zeynep Serra kardeşimizin ufku açılsın.


14 Haziran 2013 Cuma

Tam Metin

Bu bir başyapıt arkadaşlar. Bir başucu eseri olarak saklanmalı ve yıllarca okunmalı, okutulmalı. Her insanın umutsuzluğa kapıldığı anda okuması gereken bir muhteşem söz öbeği. Türk dilinde söylenmiş, yazılmış, yazılabilecek, söylenebilecek, ağızdan çıkabilecek, mırıldanılabilecek, düşünülebilecek, kelimeye dökülebilip dökülemeyecek en iyi en muhteşem dizilmiş kelimeler bu metinde gizli sevgili kardeşlerim. İnsanlar kendini buldu burada, insanlar beni sizi bizi buldu, eminim siz de mal gibi durmayıp ararsanız bir şeyler çıkaracaksınız bu yazıdan hayata dair. Haydi şimdi götlük yapmadan bu yazıyı okuyun bakalım çapulcu ipnetorlar sizi... (Bu arada yapacağınız makyajı zkeyim.)

"Arkadaşlar iyi akşamlar, az önce görüşmeler olmaktaydı, ben yaklaşık iki haftadır herkes gibi evinde oturanlar olsun, gezi parkında olanlar olsun, herkes gibi çok üzgünüm, maalesef Türkiyemiz bunu haketmiyor demekten başka bir şey söyleyemiyorum, sanırım bize nazar değdi, biz dinlemeyi sanırım az önce Hasan beyi dinlerken yeniden idrak ettim, dinleyen bir toplum olmamız gerekiyor, aynı dili kullanmamız gerekiyor, tabii ki kuşaklar arasındaki dil farklılıkları olmakta, biz teknoloji çağında yaşıyoruz şu anda, biz geçmişimde bu kadar kamerayı hatırlamıyorum, tivittırımız var, ne güzel teknolojilerimiz var, imkanlarımız var, bunun dolayısıyla bize bilgi aktarımı oldu, bilgiler geliyor, ama bilgi kirliliği dezenformasyonlarımız var, iletişim eksiğimiz var, iletişimimizdeki kopukluğu birbirimize tahammülümüzle giderebileceğimizi düşünüyorum, ben bu konulardaki hassasiyetimi düşüncelerimi fikirlerimi hissettiklerimi sayın başbakanımla paylaşmak, ona aktarmak istedim, aslında ben suskunluğumu koruyan, yaklaşık 10 gün süresince suskunluğumu korudum, olanları izlemek istedim, gözlemlemek istedim, fevri çıkışlar da yapabilirdim elbetteki ama neler olduğunu bilmek için bekledim, o günden bugüne çok güzel gelişmeler oldu, sorularımın cevaplarını ancak bugün alabildim, o dönemde benim gezi parkına gittiğime dair haber yayınlandı, bunu ben sizler gibi habersizce okudum gazeteden, ben bunu yapmadım, dolayısıyla ordaki arkadaşlarım bunu beni taraf etmeye çalışması, hiç hoşuma gitmedi, mahalle baskısı gibi geldi, medyanın yapmaya çalıştığı buydu, o baskıdan esiri olmak istemedim, bu insanları zoraki taraf olmaya itmemeli bence ve şu andaki düştüğümüz durumda maalesef bütün dünya gözünde üzücü, çünkü Türkiye bunu hak etmiyor, beni yurtdışından bir çok dostum arkadaşım aradı, bunlar yabancı olanlar da var içinde, neler oluyor Türkiye’de dedim, burdan sizin vesilenizle yine onlara cevap vermiş olayım, Türkiye emin, Türk milleti emin ve emin olmaya devam edecek, bize güveninizi asla azaltmayın, biz demokratik söylemlerimizi özgürlük söylemlerimizi sadece söylemlerimizde değil keşke görselde de dünyaya verebilsek, maalesef dünya böyle görmüyor arkadaşlar, keşke öyle görünebilsek, elbetteki bizim demokratik hakkımız, elbetteki güzel şeyler olsun istiyoruz, inşallah olur, bu yakınlaşmalar, uzlaşım, bulunan orta dil, bizim akademisyenlere sosyologlara bilimadamlarına ihtiyacımız var ki, bize bugünü anlatabilsinler, bugün ne oldu, geceden gündüze değil de, bugünden yarına değil de, çok acil olarak değil ama çabuk çabuk yapılması gerekiyor, bizlere sunulması gerekiyor, çünkü biz bu gece karanlığındaki kedi gözleri gibi onları izlememiz gerekiyor, ama bu gözler de ancak bizim ışığımızla görünebilen bir şey, o kedi gözleri bize yol gösterir, benim algıladığım benim düşüncem, bizim doğru anlayışımız olsa gerek, çünkü bizim çok ihtiyacımız var, inanıyorum ki doğru anlamaya  başlayacağız, inşallah sağlam yere varacağız, hedefimizi hep beraber belirleyeceğiz, benim söyleyeceğim, birbirimizi Allah için sevelim, bana göre bu ülkeye nazar değmiştir, dua okuyalım, inşallah bu üzerimizden gitsin, güzel şeyler olmakta, inşallah bunlar da  geçecek arkadaşlar diyebiliyorum, açıkçası ben hissettiklerim bu düşünceleri anlatmak istedim, topçu kışlasını detaylarıyla son haliyle oluşumlarıyla görmek ve dinlemek de istedim, bana animasyonlarıyla beraber ve nasıl olacağı hakkında olması düşünüldüğü hakkında bunu tabii ki belediyenin yapabileceği sanırım belediye diye biliyorum ben yanlış bilmiyorsam, yapabileceği bir kamuoyu yoklaması ya da oy kullanımı herhalde var yine, referandum olmuyor tam olarak, kelime olarak Türkçesi referandum olmuyor herhalde onun, çünkü o anayasaya bağlı bi şey diye düşünüyorum, ama oy kullanılarak yapılan yine belediyenin yapacağı bir şey, ben neticesinde ben çok sevdim açıkçası, daha fazla yeşilin olduğunu gördüm orda, şu anda da sayın valimizin de ki ilk yani çok güzel diyalog içerisinde gezideki arkadaşlar için ve bu tabii bizler için de çok önemli, çok güzel diyaloglar içerisinde, söylediği gibi orayı illegal örgütlerden dışarda tutabilirsek orası hepimizin, hepimiz orda olmak isteriz, başbakanıma da teklif ettim, inşallah beraber bir gün gidelim dedim gezi parkına, inşallah nasip olur gideriz, çünkü orası e tabii ki dedi, neden olmasın yani ordakilerin arkadaşları da kendi Dolmabahçe’deki mekanına çağırabileceğini söyledi, bu benim de gezmek isteyeceğim, Ankaralısınız Ankaradansınız ya da, İstanbul’a geldiğiniz zaman sizlerin de gezmek isteyebileceği bir mekan, eylemcilerden soyutlanması gerektiğini, illegal anlamda bahsediyorum, yoksa samimi olan bütün ben genç demeyeyim kendimi yaşlı görmek istemiyorum, o yüzden belki o yeni kuşağımızın diyelim, yeni dünya insanı bu kuşağın ile paylaşmak isterim o güzellikleri, neden olmasın, şimdi ben gezi parkına neden gitmem şundan gitmem, bir yerde Atatürk’ün askeriyim, diğer yerde örgütün askeriyim diyen ile aynı yeri paylaşmak Atatürk’e hakarettir aslında, o yüzden orda kültür yozlaşması yapılmakta, değerlerimizin içi boşaltılmaya çalışılıyor diye düşünüyorum, yani benim bu bilgileri nerden aldığımı soracaksınız, benim kardeşim sosyolojik araştırma anlamında ve bu camianın içerisinde oyuncu yönetmen senarist dünyasının içerisinde olduğu için orda bulunmakta, bunu bir sosyolojik araştırma olarak gözlemliyor, yapmak zorunda aslında, o insanlar bizden farklı değil yani, ayrıştırma olmamalı, ikilem yaratılmamalı kimse için, ordan aktardıkları, o tabii ki böyle aktarıyor demek istemiyorum, benim yorumladıklarım böyleydi, örgüt bayrağının altında  bulunmam istemeyeceğim bi şey, ama orda safiyane niyetle samimi dostların bulunmasını ve onların yanında benim bulunmamı ben de isterim, olmasın bu illegal bayrakları, her taraf olsun Türk bayrağı, inanın ben ordayım, başka bir şey istemiyorum, arkadaşlar yoldan geldim yola gideceğim, gözlerinizden belli yorulmuşsunuz, Allah hepimize yardımcı olsun, bu günleri geçelim unutalım, unutmayalım pardon, afedersiniz unutmayalım, bunlar bizim için değer, yarınlara taşıyalım ama güzel taşıyalım, Allah hepinize yardım etsin, öncelikle de bana diyeyim, kendime bi torpil yapayım, iyi akşamlar."

Ajans

Sevgili Anadolu Ajansı, peki sen kendini ne olarak tanımlıyorsun. Bunu bize bir anlat bakalım. Haberin Linki

Tipografi

Gülmekten gebermeyi sizlere vaat etmiyorum ama güzel çalışmaların olduğu bir site. Ekşisözlük'ten görüp burda da bulunsun istedim: http://www.behance.net/gallery/Turkish-Celebrities/7576749


Taklit


Olmamış sevgili kardeşim, yapamamışsın. Gezi eylemlerinin ilk günlerde Twitter'daki sıçışından sonra ne yaparsan yap kazandığın antipatikliği zaten gideremeyecektin, boşuna çabalama sevgili kardeşim.

13 Haziran 2013 Perşembe

Başkana Bak

Bu video Adobe Flash Player'ın son sürümünü gerektirmektedir.

Adobe Flash Player'ın son sürümünü indirin.


"Keselim isterseniz, gerginleşmeyelim isterseniz" Ezberden söylenen cümleler.
Anlamsız olan soru mu yoksa sizin başkanlığınız mı sayın başkanım?
Soru anlamsız mı yoksa sizin başkanlığınız mı sayın başkanım?

Keriz


Bazen "Keşke ben de bu kadar sığır olabilsem de, üç dört aykülü adamın bile inanmayacağı şeylere kendimi inandırabilsem, bazı konuları düşüne düşüne boğulmasam" diyorum. 

Tüm kalbimle söylüyorum ki hakikaten çok zor zanaat. Herhangi bir şeye bu kadar inanıp bu kadar kör olabilmek ve kendini bu kadar kör tutabilmek. Gerçekten şaşılacak bir başarı var burada. Bir arkadaşımın okuyunca verdiği tepkiyle bitireyim: Bir de girişteki "...olduğunu düşünen cahillere az bilgi vericem." cümlesindeki tavra bak. Özgüvenini siktiğimin kerizi seni.

Karikatür



Hüsoş

Önümüzdeki onlarca yıl boyunca gelmeyecek kalitede bir atlet, bu kadar meşhur bir sporcu olup; böylesi küçük görünen bir olayda böyle hoş bir davranış göstermek çogzel. Usain Bolt değil de Hüseyin Bolt idi zaten adı benim için. Bir de şu görevli çocuğu bu kadar mutlu ettiğini görünce iyice sevdim ipnetoru. Televizyonda iki görününce yürüyüşü bile değişen yarak kafalılara gelsin.

Teoriler

Dünkü AB grup toplantısında ülkemizde son dönemde yaşanan sıkıntılar konuşulduğunda, başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çok sert eleştirilmiş. CNN International'da Türkiye'deki olayları saatlerce verip eleştirince, Amerika'da sadece haber programlarında değil, talk şovlarda bile  konuşulup yer yer dalga geçilmeye başlanmışken. Bazı teorisyenler hemen "Amarika RTE'nin fişini çekecek aga" tarzıyla başlayan ileriye dönük senaryolar üretmeye başladı. Bunlardan bağımsız olarak Oğuz Haksever gibi çakılı defans oyuncularına rağmen, ben basının ufaktan ufaktan olaylardan daha çok ve daha objektife yakın bakmaya başladığını fark ediyorum. Bu teorilerle alakalı mıdır, yoksa insafa mı geldiler, yoksa bıktılar mı bilemiyorum. Umarım el birliğiyle ilk günlerde şu resimdeki gibi davranan lolipoplar adam gibi olanı biteni yazmaya, çizmeye, göstermeye başlar.

Geziden-1

Geziden Notlar diye ayrı bir başlık altında şu süreçte ortaya çıkan böyle güzel anektodlardan da bahsetmek lazım.

Ne güzel insanlar var aramızda yahu. İnsan mutlu oluyor bu tip şeyleri duyunca. Arda Yetmişbir güzel bir insan ve yazdıkları şu süreçte inancını tazeliyor insanın.

Lütfen resme tıklayarak arkadaşımızın yazdığı notu okuyun.

12 Haziran 2013 Çarşamba

Bir Reklam


Oyunculuk...(İsmail'i kast ediyorum) müzik...(buram buram İsmail ezgileri kokuyor)
Bu muhteşem eserin neresinden bahsedeceğimi bilemiyorum, çook çok etkilendim. 

Duraksama Devri


Olaylarla ilgili herkesin herşeyi bir yana bırakarak üzerinde düşünmesi gereken fotoğraf budur.
Vicdanımızı, insanlığımızı ne kadar unuttuk hep beraber bir düşünelim bakalım.

Yalancı Danışman

Göz göre göre ülkenin koskoca başbakanına yalan söyletiyorlar abi. Olayın bu hale gelmesinde başbakanımızın şişmekten bir hal olan egosunun çok büyük bir payı olduğuna inanan ben, yanlış yönlendirilmesinin artık daha çok payı olduğuna inanacağım.

Erdoğan'ı vatandaşlarının gözünde yalancı konumuna düşürüyorlar. Gerçekten ayıp. Başbakanımızın kendisine, onu dinleyip ona göre hareket eden insanlarımıza, başbakana hoşgörüyle bakmayan ve bu açıklamalardan sonra daha da soğuyan tüm insanlara yazık değil mi ya? Başbakanımız acilen kendini bu duruma sokan danışmanlarını şutlamalı. Bu kadar kolay mı bu işler.

10 Haziran 2013 Pazartesi

Sığır


Bu aralar bu kalıba benzer bir çok cümle kurulabilir. Feys'te dibine kadar yobaz olup da bu hissiyatını bastırmaya gayret ederek hem başbakana hem Gezi Parkı'ndaki insanlara kızıyormuş edasıyla konuşan, ama nedense üslup olarak "başbakanın yaptığı da yanlış ama direnişçilerin de hepsi orospu çocuğu" tarzında cümleler kullanarak, dengeli gittiğini sanan yarrak kafalı insanlara da şu çok kibar kalan cümle gelsin:
İki haftadır olayları izliyorum, ilk defa yorum yapabilen sığır gördüm amk.

7 Haziran 2013 Cuma

Bambi

Kızılkayalar'ın yaptığını söyledik. Bambi'nin de ne yaptığını bilelim arkadaşlar. İnsanları içeri almadan sadece kapıdan satış yapmaya çalışıyor uyanıklar. Videodaki arkadaşın dediği gibi bütün işi gücü milletin cebindeki para bunların.

Yıllardır trilyonlar kazandın bu insanlardan, kapını açsan ne olur sanki? O an olay filan da yok. Ulan olay olsa insanlar oraya sığınsa da herşey kırılıp dökülse ne olur sanki. Zengin etti seni be Taksim'e gelen tayfa.

Yüzde 50

Başbakanımızın evinde zor tuttuğu yüzde ellinin bir kısmı zaten evinde değil meydanlardaydı. Ama aşağıdaki gibi bir mesaj yağmuru yaptıktan sonra milleti -tipik AKP taktiği olan- otobüslerle bir yerlere taşıma metoduyla oraya toplayıp, ellerine fason Türkiye be AKP bayrakları dağıtıp; bir de üstüne olay sanki spontane gelişmiş gibi triplere girmek gerçekten çok zavallıca. Hem sen geçen aylarda bazı gösterilerde Türk bayrağına izin vermemişsin burda bayrak şov yapmaya çalışıyorsun; hem de işine gelmeyenlere "kafana göre toplantı gösteri yapamazsın" deyip, kafana göre miting yapmışsın. Çok yazık. Başbakanımızı çok yanlış yönlendiren insanlar var etrafında bence. 


Sloganlar

Gezi Parkı olaylarıyla birlikte insanların yarattığı mükemmel mizahi değere sahip bir çok duvar yazısı, slogan vs ortaya çıktı. Şu an için benim gülmekten en çok yarıldığım budur. Bir sürü şeyi kaydediyorum bilgisayara, bunlardan bir galeri yapacağım tez zamanda.

Kızılkayalar


Demek ki neymiş, yemek yediğin kaba sıçmaman lazımmış. Sana cumartesi pazar günleri gün başına sekiz bin evet 8 adet bin, tam 8.000 tane ıslak hamburger sattıran kitleye; haklı isyanında artistlik yapmaman lazımmış. "Eylemcilere hizmet vermiyorum" deyip, bir gün sonra çark etsen ne yazar? Çalışanlarının ellerine zoraki bir karton tutturup öyle kurbanlık koyun gibi bakarsın işte. (Tıklayarak resimlerin büyük hallerine bakabilirsiniz.)


6 Haziran 2013 Perşembe

Biber Gazı

(Bu da burda bulunsun, ne olur ne olmaz.)

Biber gazı olarak bilinen OC acı biberlerden elde edilen bir yağ. Bu yağ organik çözücüde eritildikten sonra sıvının buharlaştırıldığını ve geride mum kıvamında bir madde kaldığını belirten Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ege Özgentaş, kamuoyunun genel olarak “biber gazı” diye adlandırdığı Gösteri Kontrol Ajanları hakkında şu bilgileri verdi:
“Biber gazının adı ‘Oleoresincapsicum’ dur. Kısaca OC olarak isimlendirilen bu mumsu madde içindeki kimyasallar kullanılan bitki (biber) türüne göre değişiklik gösterdiğinden kullanılan her biber gazının etkisinin ayni olması mümkün değildir. OC itici bir gaz içinde değişik yoğunlukta (%1 ile %10) hazırlanır ve basınçlı olarak kapsül, tüp veya spreylere doldurulur.

GÖZ YAŞARTICI GAZLARIN GENEL ETKİLERİ

1. Gözlerde yaşarma, yanma, ağrı, gözkapaklarını açamama, bazen geçici körlük.
2. Deride kızarıklık, yanma ve tahriş hissi. Çok yüksek dozda temas edildiğinde yanık.
3. Burun ve boğazda yanma, şiddetli burun akıntısı, hapşırma, öksürük, nefes darlığı, göğüste sıkışıklık hissi. Astım ve KOAH hastalarında solunum yetmezliği.
4. Tansiyon yükselmesi (CS de)
5. Bulantı, kusma, fenalık hissi, ishal, baş ağrısı.
6. Titreme, panik atak, anksiyete, ajitasyon.


BİBER GAZI (OC) NİN ETKİSİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER

Etken maddenin (OC) yoğunluğu (%7 veya %10 gibi).
OC nin eritildiği itici ortam (alkol veya eter bazlı olanlar göz için diğerlerine göre daha zararlıdır).
OC nin hangi güçte püskürtüldüğü (Basınçlı tüpten veya spreyden ise temasın hangi mesafeden sağlandığı).

İSTENMEYEN ETKİLER

Biber gazı ile bir kez temas sağlanmış ise etkiler sağlıklı insanlarda bir süre (30 dakika ile birkaç saat) sonra sekel bırakmadan kaybolur. Ancak bu gaza çok sayıda maruz kalındığında göz ve deride istenmeyen etkiler (glokom, katarakt, göz içi kanama, gözün saydam tabakasında ülser, dermatit, yüz ödemi, mevcut deri hastalığının tekrar nüks etmesi) görülebilmektedir. KOAH ve astım gibi akciğer hastalığı olanlarda bir kez temas bile ölüme yol açabilir. Göz yaşartıcı gazlar gebelerde düşük ve erken doğum riskini arttırmaktadır.

BİBER GAZINA MARUZ KALINDIĞINDA NE YAPILMALI?
  • Mümkünse o ortamdan ayrılmak ve temiz hava almak.
  • Deri yanması ve kaşınması var ise bu bölgedeki giysilerin çıkartılarak temas bölgesinin su ve sabunla yıkanması yararlı olabilir. CS kullanılmış ise su yerine hafif alkali bir solüsyon (%6 sodyum bikarbonat, %3 sodyum karbonat veya %1 benzalkoniumklorid) kullanılmalıdır.
  • Biber gazı (OC) kullanılmış ise kontakt lens hemen çıkartılmalı, gözler bol su veya serum fizyolojik ile 15 dakika yıkanmalıdır.
  • Ağrının giderilmesinde, alüminyum hidroksit, magnezyum hidroksit ve simetikon içeren süspansiyonların (antiasit ilaçlar) deriye uygulanmasının yararları gösterilmiştir.
  • Göz yaşartıcı gazlar düşünüldüğü kadar zararsız değildir ve hepsinin etkisi ayni değildir. Bu nedenle:
  • Güvenlik güçlerimiz kullandığı “Gösteri Kontrol Ajanının” kimyasal yapısı (CS, CN, OC veya başka bir madde) ve konsantrasyonunu kamuya açıklamalıdır.
  • Güvenlik güçlerimiz bu kimyasalları yakın mesafeden göz, burun ve ağız içine sıkmamalıdır.
  • Güvenlik güçlerimiz bu kimyasalları kapalı ve kaçma olasılığı zor olan bölgelere sıkmamalıdır.
  • Güvenlik güçlerimiz bu kimyasalların etkisi altındaki kişilerin solunum sıkıntısı, geçici körlük, geçici felç ve geçici şuur kaybı nedeni ile kendini koruyamaz durumda ve çaresiz olabileceğini dikkate almalıdır.
  • Bu kimyasallara maruz kalanlar en kısa sürede kimyasalın bulunduğu bölgeden ayrılmalı ve tekrarlayan temaslardan kaçınmalıdır.
  • Uzun süre bu kimyasallar ile temasta kalanlar kontak lens ve giysilerini (en azından kimyasallardan tamamen arındırmadan) tekrar kullanmamalıdır.
  • Kimyasallar gözde fiziksel hasar yaptığından mekanik olarak (ovalama gibi) ilave hasar verilmesinden kaçınılmalıdır.
  • Kimyasallar ile temasa geçmiş kişilerden önceden sağlık sorunu olanlar ve 15-20 dakikada belirtilerde düzelme olmayanlar hastaneye kaldırılmalıdır.”
  • Türk Tabipleri Birliği’nin “Kimyasal silahlar-Gösteri Kortrol Ajanları” isimli yayınından derlenmiştir. http://www.ttb.org.tr/kutuphane/bibergazi.pd

Gördüm


Aceto'nun blogunda gördüm ve burada da bulunsun istedim. Videonun üzerinde sağ tıklayarak çıkan menüde en üstte yer alan "Watch in HD on Vimeo" seçeneğine tıklayarak daha kaliteli bir görüntüyle seyredebilirsiniz.

Emrah Serbes

"Her zaman dediğim gibi, 
insan zincire vurulduğunda değil 
kendi fikri olmadığında köledir."

Emrah Serbes

Köpüşş

Sizde de bende olduğu gibi, köpek tarafından milyonlarca kez kovalanmış olmaktan ötürü yerleşmiş olan bir köpek fobisi varsa; bu resmi tıklayarak büyük haline uzun uzun bakmanızı tavsiye ediyorum şiddetle. Gezi Parkı olaylarında biber gazının tillahını yemiş ama doğal olarak insanlar gibi ağzını, burnunu, gözlerini koruyamamış bir köpüş kardeşin, kendisiyle ilgilenilirken  oluşmuş şu efkarlı suratını görünce; ben bile burda olsa da sevsem şerefsizi dedim.

Yavşak Basın


Gezi Parkı olaylarının ilk döneminde kafasını kuma gömmüş olan yavşak basınımızda, yine olayların ilk günlerinde yayınlanmış bir galeri. Sesinden ve dansından önce -çok afedersiniz ama- götüyle anılan sevgili Jennifer Lopez ablamızın sahne kıyafeti. Kusura bakmasın ama böyle yarrak gibi sahne kıyafeti olmaz abicim. Üst taraf maksimum ayrıntı veriyor kutu ve kukudan ama alt tarafta popoya kadar çizme. Bu ne lan?

Kendisini bir yerde görürsem aşağıdaki monologu yüzüne ciddi ciddi yapmak isterim:

Abla Allahını seversen, sen nasıl rahat ediyorsun bu kıyafetle sahnede? Hiç mi "Allah alt taraf gözüktü" korkusu yaşamıyorsun? Sesini harbiden beğeniyorduk ama yıllar geçtikçe sen sapıttın be yahu. Senden, o Beyonce'dan filan görüyo millet, bizim burada da öyle giyinmeye çalışanlar türedi. Sahne kıyafeti diye pullu, derili saçma sapan mayolar giyiyorlar artık bizim buralarda da. Napıyosun amk ya? Yeter lan.

Ali İhsan

Facebook'ta gördüğüm kadarıyla sunucu Ali İhsan Varol burada Taksim'de ve oradaki bir pilavcıyla arabadaki tüm pilavı almak üzere pazarlık aşamasındaymış. Kelime oyunundaki muhteşem göndermelerle hazırladığı bölümden sonra bu arkadaşın programında sorulmak üzere şöyle bir soru hazırladım:

Soru: Basın/medya mensuplarının tamamına yakınında olmayan, ama Ali İhsan Varol'da yaklaşık 6 kilo bulunan organ. İpucu: Normalde beş harfli ama ortadaki Ş'yi iki kere yazarak, daha vurgulu bir söylenişi olan altı harfli halini soruyoruz.

Cevap: Taşşak

Big Bang

Big Bang Theory hastası olduğum bir dizi değil. Yemek yerken veya beklemeli bir bilgisayar işiyle uğraşırken izliyorum. Bazen de örneğin uyumadan önce birkaç saat tivi bakasım var, kanalları gezerken çok fazla birşey bulamıyorsam izliyorum.

Bilim adamı tiplemeleri gerçekten komiğime gidiyor. Dizinin esas ablası Penny'yi de hayranları affetmemiş ve yakalamış birinci sezon ilk bölüm ile, dördüncü sezon 24ncü bölüm arasında geçen üç buçuk yılda oyuncunun aldığı kilo meraklı gözlerden kaçmamış. (Milliyet editörü tarzı bir finiş oldu, çok mutluyum.)

Gezi Park



İstanbul United... Gidişat çok ama çok güzel ya. Umarım devamı gelir; yapılanlar, yaşananlar hiçbir zaman unutulmaz. Bundan sonra da insanlar neredeyse her alana yansıyan bu hoşgörüyü devam ettirir.

Destek

Destek her yerden geliyor. Dünya yüzeyinde nerde devlet eliyle akilliği belirlenmemiş bir akil adam varsa mantık çerçevesinde düşünür düşünmez desteğini sunuyor zaten. Darısı istek üzerine sipariş edilen akillerin başına diyelim.

To all my friends in Turkey

I am with you! We are with you! You are so right to resist the forces of autocracy and repression. It doesn't matter who they are.

If I read the Internet right, in your case, you are resisting autocratic religious zealots. 
Turkey is your country and we support you and yearn for your freedom, but also, you and your struggle are so important to the rest of the world. 

Every time a man or woman or child takes to the streets, and stands up for human rights, for self determination, for democracy, for Mistress Liberty, the rest of the world is in debt.
We are not physically with you in the water cannon's fire, in the tear gas clouds, but we are with you in spirit. 

We applaud your stand for we know it is not easy.
Your great country stands at the gateway between east and west. Constantinople is legend in the history of civilization. Your resistance today may well be a turning point between all of us and a return to the dark ages. 

THERE IS NOTHING MORE IMPORTANT THAN WHAT YOU ARE DOING TODAY:

With love, and tears, and huge respect,
Roger Waters.

4 Haziran 2013 Salı

Gezi Parkı

Yandaki karikatüre benzer tavırlarından bıkmadı sevgili başbakanımız. Bir keresinde bindiğim bir takside taksici abi, "ben başbakanımızı yanaklarından öpmüşlüğüm var, (es) başbakanımız Tayyip Erdoğan'ı (es) bu yanaklarından (es) öpmüşlüğüm var. Onun yanakları bile pamuk gibidir, pamuk pammuk, sinirlendiriyorlar adamı" demişti. Ama başbakanımızın sinirlenmesi için herhangi bir artı unsura gerek kalmıyor. Çoğu zaman kendi fitilini kendi ateşliyor başbakanımız.

Dün Reuters muhabiriyle de tartışmaya çalışırken, muhabir ta en başta soruya girerken suratındaki değişim, sonra alay etme çabası, sonra kendi laf çevirme telaşında boğulması, "eeee cehape nerde peki" diyip sonra bir yere bağlayamaması.

Gerçekten de prompter çalışırken iyi konuşan, mevcut metni iyi okuyan hatip bir başbakanımız var, ama kontra soru geldiğinde ya da ikili diyaloga girdiğinde saçmalayan; karşısındaki kişi kim olursa olsun, muhalefet lideri, muhalefet partisi milletvekili fark etmez, çiftçiye, öğrenciye, protestocuya bile kendince hor görecek ya da küçümseyecek sıfatlar takan gafın daniskasını yapan bir başbakanımız var.

Biz kararımızı verdik gibi kesin bir cümleyle girmeseydi, her zaman yapıldığı gibi biraz beklenip millet uyumaya çekildiğinde parka dalınsaydı hiçbir şey olmayacaktı. Ama sen her hareketini kısıtladığın gençleri bir de böyle "sizi siklemiyorum, adam yerine bile koymuyorum" tripleriyle itmeye çalışırsan olmaz sayın başbakanım. Ağzını açanı nezarete vs'ye attırırsan, seni azıcık eleştiren adamı bile etiketlersen, bir haftadır süregelen olaylar gibi bir patlama olduğunda milletin ağzını tutamazsın işte. O kadar çok küfür var ki başbakana edilen duvarlara yazılan. Zamanında küçük küçük eleştirileri alabilseydi, azıcık tahammül edebilseydi. En çok küfür edilen başbakan tanımlamasını almayacaktı belki de. Yazık.

Konuya dair benim düşüncelerim de şöyle: "Basın kuruluşlarının önünde protesto yapan herkese helal olsun, bu olaylarda kimseye zarar vermeden, kamu/insanların malına vandalca dalmadan tepkisini koyan herkese helal olsun. İki hafta önce bir arkadaşıma "bu memleket bitti, düzeldiğini 6-7 kuşak sonrası bile göremez" demiştim, şükürler olsun ki çok pis göt oldum."

3 Haziran 2013 Pazartesi

Gözaltı

"Öncelikle beni düşünen avukat arayan yardımcı olan merak eden herkese teşekkürler. Eve geldim iyiyim. Yaşadıklarımı yazmak istiyorum tek amacım gözaltında yaşananlardan herkesin haberi olsun. Başka bi amacım yok baştan söylemek istiyorum. Olayları en başından ve edilen tüm küfürler ve hakaretleri belirterek yazacağım. Tüm açıklığı ile..

Dün akşam (03.06.2013 tarihinde) saat 21:00 civarında Beşiktaş barboras bulvarı ışıkların orda gözaltına alındım. Ne bir küfür etme veya taş atma gibi bir eylemde bulunuyordum. Görür görmez kolumdan kıvırarak aldılar. Nasıl gözaltına alındığımı bazı arkadaşlarda televizyonda görmüş. Ardından cehennem başladı. Sahil tarafında ki ışıkları geçip sahil tarafında ki iett durakların başındayken gören her polis ve çevik kuvvet tekme yumruk atmaya başladı. Yaklaşık 100 150 metre boyunca yani kadıköy iskelesinin oraya gelene kadar önüne gelen yumruk tokat tekme atıyordu. Bu vatanı siz mi kurtaracaksınız .mına koyduğumun çocukları, .rospu çocukları gibi küfür ve hakaretlerin sonu gelmedi. Gözaltı otobüsüne gidene kadar kaş kişinin vurduğunu sayamadım bile. Tam otobüslerin yanına geldiğimde bir otobüsün arkasında bir kaç seslendi getir buraya. Otobüsün arkasına alıp onlarda tekme yumruk atmaya başladılar. Sonradan öğrendim kamera olduğu için otobüsle duvar arasına almışlar dövmek için. Gözaltı otobüsüne(iett) geldiğimde ışıklar sönüktü ve içerken bi kızın yalvarış sesleri geliyordu:"Ben bişey yapmadım abi" Otobüse binerken ve bindikten sonra vuranları göremedim bile. Karanlıkta tek yapabildiğim kafamı tutmaktı. Küfürler hakaretler devam ediyordu. Oturdum yanımdan geçen herkes vuruyordu. Ayağa kalktım ve köşeye geçtim. Oturmamı istediler oturunca her geçen vuruyor dedim yine küfür edip tokat yumruk atıp oturttular. Kıza vuruyorlardı boğazını sıkıyorlardı. İsmi Süleyman olan bir sivil polis kıza aynen şunları söyledi: Seni burda domaltıp .ikerim. Ve kızın verdiği cevap içler acısı idi. Kız kısık bi sesle: “Tamam abi”, diyebildi. Ve ardından otobüste bulunan 3 kişiydik üçümüze zorla “Türk polisini seviyorum. “Vatanımı seviyorum” diye bağırttılar. Daha yüksek daha yüksek diyerek defalarca. Hakaretlerin dayağın ardı arkası kesilmiyordu. Ortam biraz durulur gibi oldu bu sefer başka bir arkadaşı getirdiler. Çocuğun burnu kırılmıştı. Çoçuğa neden yüzünü korumadın dediğimde iki kişi zorla tuttu üçüncü kişi üç kere burnuma yumruk attı dedi. Ara ara getirilenler oluyordu. Ardından getirdikleri Bahçeşehir üniversitesinden Mustafa diye bi arkadaştı. 20 tane çevik saldırmıştı ayakta durmaya hali yoktu ve gözaltı otobüsünün yanında tokat yumruk yetmedi kafasına kaskla vurdular o da yetmedi kafasını otobüsün camına vurdular. Otobüse vurarak soktular. Elleri arkadan kelepçeli, başı kanayarak yere oturdular. Başının kanadığını gördük yanına gittim bez ile (burnu kırılan arkadaşın kanlı tişörtü) ile başında ki kan dinsin diye tutuyordum Süleyman denilen polis bana küfür etti ve s.ktir git yerine dedi. Kanıyor dedim. Kanasın dedi. Umrunda değildi. Adamı o yaralı halde kelepçeli tutuyorlardı bi kaç polise söyledik en sonunda birisi açtı kelepçeyi. Ve asıl ikinci içler acısı olay karakolda ifade için konuşurken oldu. Mustafa bana şöyle sordu: “Otobüste bana vurdular mı ne oldu?” dedi. Arkadaşımız hatırlamıyordu. Aklı tam olarak yerinde değilmiş otobüste iken. Son olarak gözaltı otobüsünde tuvalet ihtiyacımızı karşılamaydk sadece bir şişe su verdiler. Ardından rapor için hastane ve ardından karakola götürüldük. Karakola götürüldüğümüzde avukat ordusu vardı. Ve polisler artık bize ricayla konuşuyorlardı. Avukatlara, avukatlara çağrı yapan arkadaşlarımıza dostlarımıza ve bizim için endişelenen herkese çok teşekkür ederim. Bu yazıda en ufak bir abartma yoktur, yaşanan herşey gerçektir ve tek amacım gerçekleri herkesin birinci ağızdan duyması.

 Zulme isyan devam ediyor. Bu faşist düzen bozulacak.

 Erkan Yolalan"